|
Dört dil bilen değil, "One Minute" diyebilen Cumhurbaşkanı

Pazar günü kaldığımız yerden devam edelim.

30 Haziran akşamı, 12 Haziran''da kaybolan 3 İsrailli gencin cesetlerinin El Halil yakınlarında bulunmasının ardından İsrail''in zulmü devam etti. İsrail yönetimine göre, bunun sorumlusu Hamas''tı ve bedelini ödeyecekti.

Peki, Haziran''da başka ne olmuştu? 1-11 Haziran arasında 1 Filistinli öldürülmüş, 11 Filistinli genç İsrail ordusu tarafından tutuklanmıştı. 12 Haziran''da kaybolan 3 İsrailli gencin Hamas tarafından kaçırıldığı düşünen İsrail güçleri Batı Şeria''da insan avına çıkmıştı. İki hafta içinde, ikisi çocuk 10 Filistinli İsrailliler tarafından vurularak öldürülmüş ya da bombalar sonucu can vermişti. 1000''den fazla eve baskın yapılmış, 500''den fazla Filistinli gözaltına alınmış, ayrıca Gazze''ye onlarca hava saldırısı düzenlenmişti.

30 Haziran''dan sonra saldırıların şiddeti arttı. Sadece 10 günde 400''den fazla Filistinli tutuklandı. 8 Haziran''a kadar 4''ü yerleşimciler tarafından toplamda 13 Filistinli öldürüldü. 1500 eve daha baskın düzenlendi. Filistinlilerin 2,9 milyon $ değerinde malına el konuldu. Sadece 9 Haziran''da Gazze''ye düzenlenen saldırılarda 8''i çocuk 32 Filistinli öldü, 230 kişi yaralandı.

Şu ana kadar kimin kaçırdığı dahi bilinmeyen 3 İsrailli çocuk için 33 Filistinli çocuğu öldüren İsrail, hani o ''Nokta atışı yapar, hedefini hiç şaşırmaz'' dedikleri İsrail, 2008-09''daki Dökme Kurşun Operasyonu''nda 353 çocuğu öldürmüştü. Ölüleri kıyaslamayalım ama saçmalamayalım da... 1133 sivil ölmüştü Gazze tarafında, İsrail tarafındaysa 3 sivil. 2009-2012 arasında öldürülen 5 İsrailli''ye karşılık 528 Filistinli canını verdi.

Peki, ölmekten arta kalan zamanlarında nasıl yaşıyordu Filistinliler?

Gazze''de su kaynaklarının %95''i içmeye elverişsiz. İsrail''in ablukası nedeniyle alternatif kaynak yok. Mısır''daki darbe Gazze''nin dünyaya açılan tek kapısı Refah''ı ve tünelleri kapattığı için Gazze''ye başta yakıt olmak üzere çok sayıda temel ihtiyaç malzemesi getirilemiyor, bölgede sık sık elektrik ve su kesintileri yaşanıyor.

Öte tarafta, Batı Şeria''dan Kudüs''e çalışmaya gidiyorsa bir Filistinli, bir Yahudi''yle aynı otobüse binemiyor. Amaç İsrailli yerleşimcileri Filistinlilerden korumak. Yani potansiyel tehlikelerden kendini savunma palavrasıyla yerleştirilen apartheid düzeni bile normal orada. Hırsızların korkak, paranoyak, güvenlikçi devletinden bahsediyoruz. Hakkı olmayanı çaldığını, gasp ettiğini bildiği için var olduğu müddetçe korkarak yaşayacak İsrail''den...

İnsan, Müslüman olmasına da gerek yok, vicdan sahibi bir insan, sadece yarı açık cezaevine çevirdiği Gazze''ye ve ırkçı güvenlik duvarıyla açık cezaevine çevirdiği Batı Şeria''ya bakıp İsrail''in karşısında pozisyon alabilir bu zulüm bitene kadar.

Ama Ekmeleddin İhsanoğlu, hem de sıradan bir günde değil, İsrail Gazze''nin üstüne ateş olup yağarken, ''Türkiye, İsrail ve Filistin konusunda tarafsız olmalı'' dedi. Bir tarafı tutarsak onlar barışınca biz kötü olurmuşuz. ''Güçlü'' ve ''zayıf''ın arasındaki kavgada, dayak diyelim, taraf tutmamak demek, aslında güçlünün tarafını tutmak demek, ama çocukların bile yutmayacağı bu palavraya neden ihtiyaç duyduğu, bununla kimlere mesaj gönderdiği önemli İhsanoğlu''nun.

Hala üstümdeki şoku atlatamadığım için Pazar günü kaldığım yerden devam ettim. Zira İhsanoğlu da kaldığı yerden devam etti. Taksim''e çıktı, ırkçı ''Türk Solu'' dergisiyle poz verdi. Erdoğan için ''Asılacak adamsın ulan'', ''Tayyip''i kim vurmak ister?'', Muhsin Yazıcıoğlu için ''İyi bilmezdik'', Dersim katliamı için ''Dersimliler devletten özür dilesin'', ölmüş PKK''liler için ''İşte özlenen fotoğraf'' manşetleri atan, Hrant Dink vurulduğu gün ''Hoş gelişler ola'' diye yazan bir derginin, üzerindeki ''Türk'' ve ''sol'' ibarelerine vurulmuş olmalı İhsanoğlu. Muhtemelen bilmiyor Türkiye''de solun kısaca nasyonal sosyalizm demek olduğunu, bilse bu hatayı yapmazdı ama bu hatasıyla Türkiye''yi bilmediği için eline verilen ırkçı bir dergiyi düşünmeden havaya kaldıranın, önüne konulan evraka nasıl davranacağını düşnmenize sebep oldu, iyi de oldu.

Yetmedi, ''Suriyeli mülteciler hatta mülteci statüsünde olmayan bir milyondan fazla insan buraya girdi. Türkiye''nin buna kapı açmaması lazımdı'' dedi İhsanoğlu. Suriye''de yaşanan savaşta Türkiye''nin tutumuna ilgili bir kritik değildi bu, basbayağı Türkiye''nin en insani, en merhametli politikasını eleştirdi. Daha ötesi, ''Türkiye''nin kapı açmaması lazımdı'' dedikleri çıplak ayaklarıyla Esad''ın şebbihalarından, varil bombalarından kaçan masum insanlardı. Ölümden kaçan insanlara sığınma sağlanmasına isyan eden İhsanoğlu, hadi Türk Solu''nu bilmiyor ama eski görevi nedeniyle Suriye''yi, İsrail''i, Filistin''i, Mısır''ı gayet iyi biliyor. Ve bu vicdansızlığı sebebiyle kendisini bilmeyenlerin nutku tutuluyor.

''Dört dil biliyor, dört dil...'' diye yazıp çiziyorlar, övgüyle bahsederlerken eğitiminden. Haliyle düşünüyoruz, acaba İhsanoğlu hangi dilde ''One Minute'' diyebiliyor? ''Ben sana doktor olamazsın demedim, adam olamazsın dedim'' cümlesi geliyor aklımıza, ''Ya sabır'' diyoruz ve İhsanoğlu''nun sıradaki bombalarını bekliyoruz.

10 yıl önce
Dört dil bilen değil, "One Minute" diyebilen Cumhurbaşkanı
Amerika’nın ilk Cizvit başkanı ve paleoconlar
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?