|
Hem Avrupa hem Şangay Beşlisi olur mu?

Avrupa Parlamentosu, bu hafta Türkiye-AB arasındaki müzakerelerin dondurulması yönünde karar aldı. Kararın AB bağlayıcılığı bulunmuyor ancak zaten kötü olan ilişkileri daha da kötüleştireceği malum. Açıklama metnine, OHAL kapsamındaki önlemler, idam tartışması, AB'nin vize serbestisi için şart koştuğu Türkiye'nin terörle mücadele yasasında değişikliğe gitmemesi gibi başlıklar var. Son dönemde açılan Lozan Anlaşması tartışmalarından da endişeli olduklarını eklemişler. Bir de üstü kapalı bir tehdit var: Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin Türkiye için önemli olduğu not düşülmüş ve bu doğrultudaki çalışmaların askıya alınmasının ciddi ekonomik sonuçlar doğuracağının altı çizilmiş.



Burası önemli, çünkü Türkiye ve AB arasındaki duygusal bağ çoktan koptu, bir tek ekonomik bağlar kaldı. Hatırlayalım, İngiltere'de AB'den ayrılma referandumu (Brexit) kampanyaları “Türkler geliyor, kaçın” ya da “Türkler AB'ye ancak 3000 yılında üye olur” şeklinde mesajlarla yürütüldü, çünkü oradaki halk bunu istemiyordu. Son yıllarda Türkiye imajına yönelik medya üzerinden yürütülen karalama kampanyasının şaşırtmayan bir sonucu bu. Öte yandan, Türkiye'de de halkın, Avrupa'dan sıdkı sıyrılmış halde. Kamuoyu araştırmalarına göre, Türklerin %68'i değil AB'ye girmek, tam üyelik yönündeki müzakereleri devam ettirmek dahi istemiyor. Sokaktaki vatandaşa mikrofon uzattığınızda, “AB zaten çöküyor, niye batan gemiye binelim ki?” diyor.



Bu çökme tahmini sadece bize has değil. Brexit öncesi Avrupa'da yapılan kamuoyu yoklamalarından örnek verelim: Pew Research Center'ın 7 Haziran verilerine göre, Fransa'da AB üyeliğine olumlu gözle bakanların oranı %38'e gerilemiş; İspanya'da %47'ye, Almanya'da %50'ye, İngiltere'de %44'e düşmüş. Yunanistan'da ise %27'yle dip yapmış durumda. Yani AB'nin bir başarı hikayesi olduğuna, Avrupalıların sınırları kaldırıp birlikte huzur içinde yaşadığı bir rüya proje olduğuna artık Avrupalılar bile inanmıyor. Görünen o ki, İngiltere'den sonra İtalya, Fransa ve Hollanda da AB'yle bir yol ayrımının eşiğinde.



Hadi sıradan insanların oy veren olsalar da düşünceleri kıymetsiz diyelim. Stratfor gibi özel küresel istihbari bir şirket dahi 2016 başında 10 yıllık öngörü raporunda, AB'nin 10 yıl içinde bölünüp dört parçaya ayrılacağını söylüyor ve Türkiye'nin yükseleceğine dikkat çekiyordu. Avrupa'da birliğin bozulmasıyla ortaya çıkacak rekabetin Türkiye için büyük ekonomik fırsatları da beraberinde getireceğini ve ülkenin bunları değerlendirerek büyümesine ivme katacağını öngörüyordu. Hadi bu ve benzeri öngörüleri de bir kenara bırakalım, Avrupalı liderlerin yaptığı “AB bölünmenin eşiğinde” türü açıklamaları nereye koyalım?



Özetle, uyanın artık, rüya bitti. AB'de yükselen sağcılık, korumacılık ve egemenlik taleplerini kamçılıyor; Avrupalı parlamenterler ise kendi topraklarında olanlara sırtını dönüp Türkiye'ye “egemenliğini korumaktan vazgeç, topraklarında PKK devleti kurulmasına, devletinde FETÖ gibi adamlarımızın dolaşmasına izin ver, sana kucak açalım” diyor. Onların bu tavrı da Türkiye'yi yeni müttefikler aramaya itiyor. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olması yönündeki çıkışları salt bir blöf değil. Çünkü Batı, sadece Türkiye'nin içişleriyle, terörle mücadelesiyle falan değil, apaçık şekilde toprak bütünlüğü ile uğraşıyor. Türkiye egemenliğinden vazgeçerse, baskılar bitecek; ekonomi üzerinden yapılan tehditler de sönümlenecek.



Türkiye'nin ihracat yaptığı ana ülkeler, Almanya, İngiltere, Irak, ABD ve Fransa. AB-Türkiye arasındaki yıllık ticaret ise 140 milyar dolar. Yani AB ile ilişkilerin gidişatı, ekonomimizi etkiliyor, etkileyecek. Bu yüzden egemenlik AB'nin değil de kayıtsız şartsız bizimse, daha fazla gecikmeden ekonomik anlamda yeni alternatiflere yönelmek şart. Bu bağlamda Asya, ekonomik anlamda büyüyor, yakın gelecekte dünyanın parlayan tarafı Doğu olacak gibi görünüyor. Zaten bu yüzden ABD için yeni tehdit Çin. Tarihi geçmiş olmasına rağmen dış ticaretimizin büyük bir kısmını oluşturan AB ile ithalat ve ihracatı kapsamı altında yürüttüğümüz Gümrük Birliği'ne üyeyken, aynı zamanda Şangay Beşlisi'ne katılmak, bir ekonomik işbirliği örgütü olduğu için teoride olabilir gibi görünüyor. Ancak ekonomi sadece ekonomi değil, yanında güvenlik tartışmalarını da beraberinde getiriyor.



Örneğin Türkiye'nin artan tehditlere karşı güvenliğini artırmak için başlattığı uzun menzilli füze savunma sistemi projesi var ve bu ihaleyi tamamlamak için teknoloji transferini şart koşuyor; çünkü kendisi de artık bu teknolojiyi geliştirmek istiyor. Batılılar bu şartı kabul etmeyince Türkiye bir süre önce Çinli CPMIEC şirketiyle masaya oturmuş ve NATO'dan, Türkiye bu teknolojiyi alsa bile NATO sistemi altyapısıyla uyuşmayacağı, sistemin dışarıdan sızmalara açık hale gelmesi nedeniyle bunun kabul edilemeyeceği yönünde itirazlar gelmişti. Türkiye Çin'le anlaşamadı ama bugünlerde Ankara ve Moskova, Türkiye'nin Rus S-400 hava savunma sistemini satın alması üzerine konuşuyor. Peki iş ciddiye binerse NATO buna ne diyecek?



Yani Türkiye kağıt üzerinde hem Gümrük Birliği hem de Şangay Beşlisi üyesi olur olmasına da hem NATO hem Şangay Beşlisi üyesi olabilir mi, mesele bu. Zira Türkiye'nin NATO için hayati önemi, Rusya, doğu ve güneyden gelen tehditlere karşı Avrupa'yı koruyan jeostratejik pozisyonundan kaynaklanıyor. Ama gelgelelim, Şangay Beşlisi üyeliğine karşılık, 5. Madde'yi ortaya koyup NATO'nun zayıflayacağını iddia edecek olan Batılı müttefikler, aynı maddenin Türkiye için de geçerli olduğunu bugüne kadar bir kez bile hatırlamış değil. Yani Türkiye, böyle bir tercih yapma noktasına geldiyse bu da başta NATO olmak üzere müttefiklerinin kendisini her daim yalnız bırakmış olmasından, kendisine her daim kazık atmasından.



Daha çok konuşacağız bunları ama konuşurken sadece Türkiye'den değil, aynı zamanda dünya düzeninin nasıl şekilleneceğinden de bahsediyoruz, unutmayalım.


#Avrupa Parlamentosu
#FETÖ
#OHAL
#Şangay Beşlisi
7 yıl önce
Hem Avrupa hem Şangay Beşlisi olur mu?
Amerika’nın bomba Ortadoğu itirafında Türkiye analizi dünyayı salladı!
Amerika’nın Trump imtihanı!
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti