|
Mescid-i Aksa saldırıları ve bazı sorular
Türkiye gündemi, uzun süredir terör, seçim ve Suriye üçgeninde kapana kısılmış vaziyette. Ankara'da yaşanan terör saldırısı, 1 Kasım Seçimleri ve Suriye'de yaşanan son gelişmeler de bu gündemin son konuları. Beşar Esad dört yıldan sonra ilk kez bir yurt dışı seyahatine çıkabildi ve Moskova'ya gitti; ABD, Rusya ve Türkiye gibi bölge ülkeleri arasında Suriye'de bir geçiş modeli üzerine tartışılıyor; kafamızı uzatıp bakabildiğimiz ufukta en uzak mesafe bu maalesef. Batı medyası, 7 Haziran seçimleri sonucuna bakarak, “Selahaddin-i Eyyübi'nin yürüyüşü durduruldu”, “Türkiye artık daha içine kapalı bir ülke” başlıkları atmıştı büyük bir memnuniyetle; ama içine sokulduğumuz bu döngüyü kırmak gerek. O nedenle bugün objektifi biraz daha genişletelim ve Kudüs'e gidelim.

Eylül ayının ortasına denk gelen, Yahudilerin 'Roş Aşana' tatili nedeniyle İsrail askerleri tarafından Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girişlerinin engellenmesiyle başlayan ve ardından Batı Şeria'ya yayılan olaylar durmuyor. Üçüncü İntifada'dan bahsetmek şu an için doğru değil ancak olayların başlama ve yayılma şekli El Aksa İntifadası olarak bilinen İkinci İntifada ile benzerlikler gösteriyor. Yine Birinci İntifada sürecinde, İsrailli bir grubun Mescid'i Aksa'ya inşa edilecek Yahudi Tapınağı'nın temelini oluşturacağı söylenen bir taş yerleştirmesinin olayları ateşlendirdiği biliniyor. Aksa'nın tüm Müslümanlar için taşıdığı kutsiyetin yanı sıra Filistinliler için taşıdığı önem, yeni bir gerilim için burası özellikle mi seçiliyor sorusunu sorduruyor.

İsrail askerlerinin ve İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı zulüm zaten yeni bir durum değil. Arap Baharı'nın Mısır'da darbeyle durdurulması, Suriye'de iç savaşa dönüşmesinin olumsuz etkilerinden en fazla etkilenenlerden biri de Gazze ve Filistin oldu. Mısır'ın darbe rejiminin İsrail'le yakın ilişkisi ve Hamas'a karşı düşmanca tutumu Gazze'de yaşamı daha da zorlaştırıyor; öte yandan uluslararası toplumun gözlerinin bölgedeki diğer çatışmalara odaklanmasının sağladığı konforla, İsrailli yerleşimciler devletin aparteid politikasının da ötesine geçerek vahşileşen tutumları ile Filistinlilere uzun zamandır dünyayı dar ediyor. Ancak yansımalar bununla bitmiyor.

Bir aydır artan tansiyonun, Filistin'in BM üyeliği için önemli bir eşik olan Filistin bayrağının 10 Eylül'de BM Genel Kurulu'nda kabul edilen karar uyarınca göndere çekilmesinin hemen ardından yükselmesi rastlantı olmasa gerek. Kasım 2014'te Netanyahu ve Ürdün Kralı Abdullah arasında varılan anlaşmaya aykırı bir şekilde, 14 Eylül'de Mescid-i Aksa'ya Müslümanların girişine yasak getiren İsrail'in (Roş Aşana bayramında 40 yaş altı, Sukot bayramında 50 yaş altı), bu hareketini tetikleyenin, Filistin'in BM üyeliğini yenilgi olarak gören İsraillileri memnun etmek ve iç kamuoyuna 'Herkes ve her şeye rağmen Siyonist ajandamızdan vazgeçmiyoruz' mesajı vermek olduğu söylenebilir. Mescid-i Aksa'ya Müslümanların girişine yasak getirilirken, Müslüman olmayanların, özellikle de dindar Yahudilerin girişlerinin önünün açılması, hem 1994'te İsrail ile Ürdün arasında imzalanan anlaşmayı ihlal ediyor hem de Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine Üçüncü Tapınak'ın inşa edilmesini isteyen aşırıların İsrailli askerlerin silah desteğini de yanlarına alarak, kutsal mekanda kışkırtma yapıp olayları büyütmesinin önünü açıyor.

Öte yandan, İsrail askerlerinin Kıble Mescidi'nin üzerine çıkarak taş atan Filistinli gençleri Mescid-i Aksa'nın dışına itmesiyle olayların dışarıya taşması, İsrail'in olayların büyümesini istediği şüphesini doğuruyor. Aşırı sağcı bir politikacı olan ve Üçüncü Tapınağın inşasını da sıkça savunan Tarım Bakanı Uri Ariel'in 50 kadar genç Likudcu ile birlikte Mescid-i Aksa'ya girmesinin Filistinliler arasında nasıl bir tepkiye yol açacağı malumken bunu gerçekleştirmesi gerilimin bilerek ve isteyerek tırmandırıldığını ortaya koyuyor. Kudüs Belediye Başkanı'nın Netanyahu'yu daha sert davranmaya davet ederken silah taşıma ruhsatı bulunan İsraillilere silahlarını yanlarında bulundurma çağrısı yapması olayların yöneticiler tarafından büyütülmek ve yayılmak istendiğini gösteriyor. Sosyal medyaya düşen bazı videolarda, kot ve tişört giyen yüzleri örtülü İsraillilerin aslında asker olduğu ve taş atan Filistinli gençleri üzerlerine taş atarak kışkırtıp ardından silahlarını çıkararak zor kullanarak ve ateş ederek göz altına almaya çalışması gibi olaylar, Üçüncü İntifada'nın İsrail tarafından mı tetiklenmeye çalışıldığı sorusunu sorduruyor.

Batı Şeria'da bunlar olurken Gazze'den İsrail'e atılan birkaç roketin ardından IŞİD'e bağlı Şehid Ömer Hadid Seriyyesi-Beytül Makdis adlı grubun çıkması da daha önce gördüğümüz bazı senaryoları hatırlatıyor. İsrail ordusunun bu füzelerin Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'na ait olduğunu söylemesi, Hamas'ı, desteklediği Mescid-i Aksa protestolarını ileriye taşıyarak yeni bir savaşa çekme riski taşıyor. Bunun yerini de “Bugün Suriye'de olanlar Gazze'de de olacak. Gazze'yi emirliğe dönüştüreceğiz” diyerek Hamas'ı tehdit eden IŞİD yapıyor.

Diğer taraftan, protestoların Gazze'ye yansıyan tarafında iki gün önce İsrailli askerler tarafından öldürülen Ahmet Şerif el-Sarhi, Temmuz'da Hamas tarafından yasaklanan el Sabirin hareketinin lideriydi. El Sabirin, İslami Cihad'tan ayrılan ve Hizbullah'a benzer özellikler taşıyan ve İran tarafından desteklenen Şii ideolojiyi yaymaya çalışan bir grup. Hamas'ın Suriye'de İran'ın istediği şekilde Beşar Esad'dan yana durmaması, Türkiye'yle iyi ilişkiler geliştirmesi ve yakın zamanda Suudi Arabistan Kralı Salman'la görüşmesi, bu ayrılıkçı Şii grubun Filistin ve Gazze'de nüfuzunu artırmasına yönelik İran çabalarının ardında yatan neden. Bu çaba şimdiye kadar karşılık bulmuş değil ancak Gazze'de çıkabilecek yeni bir savaş Hamas'ı zayıflatırken büyüme fırsatı arayan IŞİD'e bağlı Beytül Makdis'e ve İran destekli el Sabirin'e desteği artırabilir.

Görüldüğü gibi her gün konuştuğumuz Suriye meselesi, IŞİD terörü, İran faktörü gibi meseleler sadece bizi değil bu coğrafyadaki her gelişmeyi etkiliyor. Ne olup bittiğini ilk bakışta çözebilmek imkansız, ama bağlantılar ortaya çıktıkça tablo netleşiyor. Çevremizde olup biteni daha iyi anlayabilmek için yapbozun her parçasını göz önünde bulundurmak gerekiyor.
#Batı Şeria
#gaze
#ortadoğu
#ışid
9 years ago
Mescid-i Aksa saldırıları ve bazı sorular
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi