|
Muhalefetin "Ilık İslamcı" projesi

Mary Shelley"nin Gotik romanı Frankenstein"ı hepiniz bilirsiniz. Tıp öğrencisi Victor Frankenstein, dünyadaki hastalıklara ve ölüme son vermeyi kafasına takmıştır. Uzun uğraşları ve garip deneyleri sonunda bunu yapabilmenin tek yolunun üstün insana can vermek olduğuna karar verir. Mezarlardan topladığı cesetlerin parçalarını, simya bilgisini ve elektrik becerisini kullanarak birleştirip ısrarlı denemeler yapar. Sonunda 2,5 metre boyundaki hepimizin tanıdığı Frankenstein karakterini hayata getirir. Ama dünyaya gelen şey, istediği gibi olmaz. Victor onu sevmez, beğenmez ve terk edip kaçar.

Hikâyenin devamı, roman korku türünün en ünlü örnekleri arasına girmiş olsa da, aslında çok dramatiktir. Dr. Frankenstein tarafından terk edilen yaratık insanların neden ondan korkup kaçtıklarını bir türlü anlayamaz. Korkunç görüntüsüne rağmen saf bir kalbi vardır. Kendini gitgide daha yalnız hisseder. "Canavar" babasını tanıyordur ve ondan kendisine bir eş yapmasını ister. Ama Victor onun yalnızlığını önemsemez. Bu vurdumduymazlık, "canavar"ı giderek acımasızlaştırır ve Victor"dan öç almaya yöneltir.

Mutsuz, sorunlu ve yalnız çocukluğun, annesinin ölümünden hissettiği vicdan azabının, kibrin ve sorumsuzluğun birleşimi, aklınca iyilik yapmak isteyen Dr. Victor Frankenstein"ı benzeri görülmemiş bir kötülüğe sürükler. "Canavar"ın babasına sorduğu "Madem beni sevmeyecektin; öyleyse neden yaptın?" sorusu, yürek parçalayıcıdır.

CHP ve MHP, görünmez partnerleri Gülen örgütü ve bazı medya patronlarıyla beraber, Pazartesi günü "çatı adayı" arayışlarının sona erdiğini ve üzerinde uzlaştıkları ismin Ekmelettin İhsanoğlu olduğunu açıklayınca aklıma, Mary Shelley"in bu korkunç ve trajik romanı geldi.

"Erdoğan hakkında referandum" haline getirdikleri 30 Mart Yerel Seçimleri"nde Gülen örgütü önderliğinde yürütülen ittifak çalışması malumunuz. Her şehirde AK Parti"nin karşısındaki en güçlü adayı destekleme projesinin en çarpıcı örneği Ankara"da yaşanmıştı. Meğer Ankara bir bakteri üretme projesinin petri kabı olarak düşünülmüş, CHP tarafından aday gösterilen eski MHP"li Mansur Yavaş da bu projenin güzide deneğiymiş.

Anlaşılan o ki, deney sonuçlarını incelemişler ve Erdoğan"ı yenebilecek güçte bir Frankenstein yapabilmek için eksik olan elementin "İslam" olduğuna karar vermişler.

Biraz laiklik/sekülerlik, biraz Türkçülük, biraz "milliyetçiyim" deyip milli iradeye tahammülsüzlük, hmm yine olmadı. Ne eksik ne eksik?

Düşünüp taşınıp, bu Frankenstein"ın sosuna "İslam" katmadan olmayacağını fark etmişler. Cumhurbaşkanı"nı bu kez millet seçiyor nitekim. Anadolu insanının, değil Ahmet Necdet Sezer profilinde biri, kafasına silah dayamadıkça tanınmış bir "laikçi"ye bile oy vermeyeceğini anlamışlar. Anlamışlar da yanlış anlamışlar.

Halk iradesinin kanlı bir darbeyle hiçe sayıldığı Mısır"da darbeci Sisi"den yana tavır koymuş, Suriye"de Beşar Esad"ın işlediği insanlık suçlarına cephe almamış, yani Erdoğan ve Ak Parti hükümetiyle zıt düşmüş olması yetmiyor eski İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Ekmelettin İhsanoğlu"nun. İçinde "İslam" var ya, daha doğmadan sevememişler bu "çocuğu". "Sırf sen git diye neler yapmak zorunda kalıyoruz," diyerek sosyal medyaya içini döken Levent Üzümcü"nün bu veciz ifadesinden de anlaşılacağı gibi, mesele sevilecek bir Cumhurbaşkanı bulmak değil. İhsanoğlu"nun eşinin başının açı olması bir kıstas mesela, ama mesele o da değil. Mesele kayıtsız şartsız "anti-İslam" ama yerleri dar, diledikleri gibi oynayamıyorlar. "İsyan" diyor, inandıramıyor; "darbe" deniyor, başaramıyorlar. Çaresizce taviz verip masadaki kadavraların arasına bir tane de "Müslüman" koyuyorlar.

Erdoğan"ın adını IŞİD"le, El Kaide"yle aynı cümle içinde kırk kere kullanarak "radikal" diye gösterip İhsanoğlu"nun "ılımlı" diye yutturabilmenin peşinde koşarken ortaya "ılık İslamcı" bir Cumhurbaşkanı projesi çıkıveriyor ortaya. Kolları laik, bacakları ulusalcı, göğsü "Suud"cu, karnı "Baasçı" ama kafası da "İslamcı" olunca, biliyorlar aslında masadan kalkan şeyi sevmeyeceklerini ama çok çaresizler.

"Bu memlekete komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz." diyen Nevzat Tandoğan"dan feyz alıp "İlla Müslüman olması mı lazım? Onu da biz yaparız" diyerek derme çatma, biraz soğuk biraz sıcak, ılık bir İslamcı servis edenlere içlerinden bazıları güvenmiyor mesela. "İhsanoğlu bir Atatürk evladı değil" diyorlar; ya da "Kimse beni bir İslamcı"ya oy vermeye zorlayamaz" diye kibirle reddediyormuş gibi yapıyorlar. Yaşatmaya çalıştıkları Frankenstein bir gün onlara zarar verir mi diye korkuyorlar. İslam"la barışamıyor ama Erdoğan"dan kurtulmak için İslam"ın kendilerince seyreltilmiş versiyonuna tahammül etmek zorunda olduklarını düşünüyorlar.

Çaresizce çırpınıyorlar. Ancak bir elektrik şoku da bu seçimlerde yiyecekler. Bir değil iki değil; üzülüyor, hayal kırıklığına uğruyor ama hırsla devam ediyorlar. Nafile, onlar da biliyor ki, yedikleri onca şokun sonucunda bir gün gelecek, "öğrenilmiş çaresizlik"le tanışacaklar.

10 yıl önce
Muhalefetin "Ilık İslamcı" projesi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak