|
Andırın hatırası

Konya-Adana-Kadirli üzerinden damadımız Salih Zengin’in memleketi Andırın’a gidiyoruz. Benim gibi hikâyelerinde çokluk kasabayı konu alan biri için bu önemli. Ondan ötesi Maraş’ın Andırın kazasına da ilk defa geliyoruz. Daha da önemlisi o unutulmaz “İkindi Yazıları” dergisinin çıktığı matbaayı, rahmetli M. Ali Zengin’in kabrini ziyaret edecek, ailesi ile buluşacağız.

Kadirli’ye akşam ezanından sonra indik. Bre aman... Cehennemin leylim çukuruna mı düştük nedir? Bu nasıl bir sıcak. Boğulacak gibiyiz. Salih’in ağabeyi İskender imdada yetişiyor. Bizi arabasına attığı gibi ver elini Andırın. Andırın ne de olsa yayla. Lakin bu deve bayıltan sıcaklardan o da nasibini almış. Muhterem Mustafa Zengin ve ailesinin yakın alakası ile karşılandık. Andırın için bir tekerleme söyleniyor: “Dırın dırın Andırın/İki dükkan bir fırın.” Küçük bir yer olduğu ima edilmek istenmiş. Evet, öyle. Yine de 55 köyü var. Orman ürünleri dışında geçim yolu yok gibi. Bir de yaz oldu mu yaylacılar geliyor, nüfus epeyce artıyor. Hemen şehir suyu değil de, pınar suyu akıtan çeşmeleri dolaşıyorum.

Her birinden ayrı ayrı tadıyorum. Senelerdir böyle zengin pınar sularından içmemiştik. Türkiye’nin umumi değişiminden kasabalar da payını alıyor. Andırın’da üç adet internet-kafe açılmış. Onların yanıbaşında arzuhalciler hâlâ mesleklerini icra ediyorlar. Otomobil çoğalmış, caddelere sığmıyor, Andırın bir otopark sorunu yaşıyor. Düşünün artık, dağ başında otopark sorunu. Andırın Postası gazetesinin basıldığı matbaa Zengin ailesinin oturduğu evin altında: Sanat Matbaası. Kapının önünde bir asma, kollarını caddenin öteki evlerine kadar uzatmış. Bir leylak, bir kızılcık, bir hurma ağacı kapıyı gölgeliyor. Antrede cevizden, oymalı bir sedir. Duvarlarda çocuk fotoğrafları, M. Ali Zengin’in (Nedim Ali) çeşitli zamanlarda çıkarttığı basın kartları. Bir zarif insanın, bir sanatçı ruhun mekânı olduğu belli. Temizlik, sadelik, vakar içinde. Matbaada çalışan gençler güleryüzle karşılıyor bizi. Nedim Ali’nin eşi Dr. Melek Zengin bu hatırayı olduğu gibi sürdürüyor. Zaten gazetenin alt başlığı şu: “Yaşam devam ediyor.” Matbaada artık antika sayılacak iki küçük el pedalı var.

İlki gazetenin de basıldığı Victoria marka 28,5x41 ebadında, 1957 model. Öteki makina, 28,5x14 ebadında Hadımî marka. Bununla da kartvizit, davetiye falan basılıyor. Bıçak dahi çok eski. Dleütz Lıstıng (Leipzig). Gençler burada cilt işleri de yapıyorlar. Düşünün bu gazete hâlâ el dizgisi ile kotarılıyor. Haftada bir basılıyor. Dört sahife. Belki de Türkiye’de eşi yok. Salih’le “İkindi Yazıları” ciltlerini karıştırıyoruz. İlk sayı gazetenin içinde çıkmış. Gazete tek yaprak olarak 24 Nisan 1984’te yayıma başlamış. İkindi Yazıları gazetenin içinde (ilk sayı 23 Nisan 1985’de) çıkınca, haliyle dört sayfa olmuş. 1987’de 4 sayfa ve bağımsız bir dergi haline gelmiş. Son sayısı Ekim 1994 tarihini taşıyor. Tam on yıl çıkmış. 131 sayı. İkibine yakın aboneye ücretsiz gönderiliyordu. Bütün bu masal gibi gelişmeyi rahmetli Nedim Ali’ye borçluyuz. Nice genç kalem bu dergiden yetişti. Kemal Sayar’ın “100 Türk Büyüğü” dizisini düşünüyorum. Bu “büyükler” ne yapıyor şimdi. Nedim Ali’nin kabri babasının köyünün mezarlığında, bir tepe üstünde.

Eşi ve ailesi serviler dikmiş. Rüzgâr esiyor ve kuşlar cıvıldıyor. Biz de ona Fatiha’lar gönderiyoruz. Sevimli ve sevgili oğulları Ezel ile Levni açtığı yoldan yürüyecek inşaallah...

(02.08.2000)

#Salih Zengin
#Andırın
#Kemal Sayar
2 yıl önce
Andırın hatırası
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’