|
Her dayatmacı yönetim kendi isyancısını hazırlar

Bugünlerde en çok sorulan soru “Tunus''ta başlayan, peşinden Mısır''a sıçrayan, siyasal ve ekonomik isyan, nerelere kadar uzanır ve ne kadar sürer” olmaktadır. Bu soru, herkesin sorduğu, kimsenin cevabını bilmediği, bir sorudur. Çünkü Sovyetler Birliği''nin dağılmasından sonra Irak ve Afganistan''ın işgaliyle, dünya, yeni bir türbülans dönemine girmiştir. Türbülansın ne anlama geldiğini, uçakta pilotun herkes kemerlerini bağlasın, anonsunu duyanlar, iyi bilirler.

*

Yeni yüzyılın başında, bütün ülkeler, geçmiş yüzyıllarda benzeri görülmedik bir biçimde, birbirlerini etkiler ve birbirlerinden etkilenir, bir ekonomik, siyasal ve kültürel yapı kazandılar. Büyük çalkantıların olmadığı dönemlerde, dünyadaki ülkelerin birbirlerine hem bağlı, hemde bağımlı olmaları, her ülkeye önemli katkılarda bulunur. Ancak Mısır''da olduğu gibi, toplumları demir yumrukla demir kafeste tutanlar, her ülkeye bedel ödeten toplu isyanların ateşleyicisi olurlar.

*

İletişim teknolojileri ve ulaşım araçlarındaki gelişmelerle, ülkelerin sanayi toplumlarından bilgi toplumlarına geçtikleri bir dünyada vatanı koruma ve vatanı sevme bahanesiyle, hiçbir lider, hiçbir toplumu, asker süngüsü ve polis copuyla yönetemez. Bunun için, Türkiye''nin Neyire Gül Işık çevirisiyle tanıdığı Juan Goytisolo “Vatan bütün kötü alışkanlıkların anasıdır” ve “Kendi küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu” olmak için, ondan kurtulmak, herşeye sıfırdan başlamak gerekir, demektedir.

*

Değerler yüzyılında, bütün dünya güneşi batmakta olan Avrupa''dan önce, güneşi doğmakta olan Afrika''yı, anlamalı ve anlatmalıdır. Kendilerini dünyanın en büyük mirasçıları olarak gören, onu bütün insanlığın vatanı olarak bilen ilk Müslümanlar için, Mısır Afrika''nın olduğu kadar Avrupa''nın da kapısı olmuştur. Çift başlı “Selçuk Kartalı” gibi, Mısır iki gözünü Afrika''nın, iki gözünü de Avrupa''nın üzerinden hiç ayırmamıştır. Mısır Anadolu gibi, medeniyetlerin köşe kapmaca oynadığı coğrafyadır.

*

Mısır ve Kuzey Afrika''dan İspanya''ya giden Müslamanlar olmasaydı, Katolik Avrupa, Avrupa olmadan da Protestan Amerika olmazdı. Müslamanların İspanya''da sekiz yüzyıl süren varlıkları, Ingmar Karlsson''un “Avrupa ve İslam” kitabında vurguladığı gibi, Avrupa''nın yok olmasına yol açmadığı gibi, Müslüman, Hristiyan ve Yahudiler arasında verimli bir işbirliği sağlamış, bilimde, sanatta ve mimaride, tarihte eşi ve benzeri olmayan, büyük bir bilgi ve bilgelik birikimin kaynağı olmuştur.

*

Savaş yüzyılından barış yüzyılına geçebilmek için, Afrika, Avrupa ve Amerika''nın yeni birikimleriyle, Endülüs''te buluşmaları gerekir. Bunun için, dünyanın Batı''nın seküler kültüründen daha çok Doğu''nun kutsal kültürüne ihtiyacı vardır. Çünkü, Dostoyevski''nin “Puşkin Üzerine Konuşma”da sürekli tekrarladığı gibi: “Avrupa''nın toplayıp kilerine yığdığı bütün zenginlikler bir araya gelse, Avrupa''yı çöküntüden kurtaramayacaktır.”

*

Batı dünyası beş yüzyıl öncesine dönerek, Avrupa Rönesansı''nın ana kaynaklarından biri olan Endülüs''ün hakkını vermeli ve kusurlarını kabul etmelidir. Avrupa Endülüs''ü yok sayarak, hesaplaşmaktan hem kaçamaz, hem de kurtulamaz.

*

Endülüs''e dönmek demek, Endülüs''ün gören gözleri olan İbni Arabi ve İbn Haldun''u tanımak demektir.

*

Mısır Endülüs''tür, Endülüs Avrupa''dır.

13 yıl önce
Her dayatmacı yönetim kendi isyancısını hazırlar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi