|
Kendini bilenler dünyayı bilirler

İnsan toplumu, toplum dünyayı değiştirir. Toplum insanın dünyayı değiştirme sürecinde çok boyutlu çalışma alanıdır. Ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla, insan dünyayı değiştirmezse, dünya insanı değiştirir. İnsanın dünya ile karşılıklı iletişim ve etkileşim içinde olduğu toplumda, dünya nesne, insan öznedir. Dünya karşısında, insan değiştirici güç olma özelliğini yitirirse, hayat toplumun bütün kesimleri için, yaşanır olmaktan çıkar.

* * *

Newton, Marx ve Freud''ün izleyicilerinin, insanı yalnızca bir yanıyla ele almaları, dünyayı bir barış alanından daha çok bir savaş alanına dönüştürmüştür. Onlar insanı yalnızca ekonomik, teknik ya da cinsel tek bir boyuta indirgeyerek, hayatı değiştirmekten önce anlamaya çalışmışlardır. Dünyayı yalnızca bir boyutta ele alanlar, onu değiştiremedikleri gibi, daha da karmaşık hale getirmişlerdir.

* * *

Dünyadaki dengesizlikleri gidermek, ülkelerin ekonomik yapılarıyla birlikte kültürel dokularını altüst eden savaşların önüne geçmek için, hem insanın, hem de dünyanın bütünlük içinde ele alınması gerekir. Bunun için de, insanı ve dünyayı bütün boyutlarıyla kuşatan, bütüncül değerler sistemine ihtiyaç vardır. İnsanın bir yandan değişen, bir yandan da değiştiren bir özne olabilmesi, varoluşunun kaynağıyla, sürekli ve sağlıklı bir bağ kurmasına bağlıdır.

* * *

İnsanın kendisiyle birlikte dünyayı değiştirebilmesinin sırrı, “Varoluş Kaynağı” ile dünya arasındaki uyum ve dengede gizlidir. İnsan dünyayla ilişkilerindeki ölçü ve düzeni yitirirse, dünyanı çekim alanının dışına çıkamaz ve kendinden de, Allah''tan da uzaklaşır. Bu yüzden, Mevlana''nın gözünde dünya, insanın Allah ile bağlarını koparmasına yol açan herşeydir. İnsanla Allah''ın arasına dünya girerse, bütün ile iletişim ve etkileşim ortadan kalkar, hayat bir Cehennem''e dönüşür.

* * *

Tarihe geniş bir açıdan bakılırsa, Sezai Karaçok'' vurguladığı gibi: “Allah''tan uzaklaşma çağları, eşyanın çoğaldığı, insanın ''eşya yapan varlık'' olarak tanındığı çağlardır.” insanlar hayatın ekonomik boyutuna ne kadar önem verirlerse, kültürel boyutta da o kadar yoksullaşırlar. İnsanların hayatı yaşanır kılmalarında, yoksulluk gibi, zenginlik de, bir çözüm kaynağı olmaktan daha çok bir sorun kaynağıdır.

* * *

Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir güç ve hiçbir yönetim, toplumlarına ülkelerinin en zenginleri gibi yaşama imkanı sağlayamamıştır. Buna karşılık tarihin her döneminde, ülkelerini dönüştürenler, toplumlarının en yoksulları tüketenler ve en zenginleri gibi de üretenlerdir.

* * *

Dünyanın her yerinde, ülkelerin en erdemlileri ve toplumları değiştirenler üretmede ilk, tüketmede son sıralarda yer alanlar olmuştur. Çünkü, dünya zenginliklerinin geçici olduğunu bilenlerin peşinden koşar.

* * *

Bütün kültürlerde, insanların yoksullar gibi yaşaması bir erdemdir, ancak hiçbir kültürde yoksulluk bir erdem değildir.

* * *

Kendilerini değiştirmesini bilenler, dünyayı değiştirmesini bilirler.

* * *

Dünya insanın kendisini unutmasıdır.

14 yıl önce
Kendini bilenler dünyayı bilirler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…