Tarih boyunca sürekli Doğu''dan Batı''ya giden Türkler, Avrupa ülkeleriyle bazen anlaşarak, bazen de savaşarak, yüzyıllarca dünyanın en güçlü ülkesi olmuş devleti kurmuşlardır. Osmanlılar Ortodoks dünyanın yanında yer alarak, Katolik dünyanın gücünü zayıflattıkları gibi, bugünkü Doğu ve Batı Avrupa milletlerinin devletleşmelerinin yolunu açmışlardır. Prof. Dr. Kemal Karpat''ın yıllarca önce Amerika''da ünlü tarihçileri bir araya getirerek düzenlediği toplantıda, bugünkü Avusturya''nın mirasçısı
Tarih boyunca sürekli Doğu''dan Batı''ya giden Türkler, Avrupa ülkeleriyle bazen anlaşarak, bazen de savaşarak, yüzyıllarca dünyanın en güçlü ülkesi olmuş devleti kurmuşlardır. Osmanlılar Ortodoks dünyanın yanında yer alarak, Katolik dünyanın gücünü zayıflattıkları gibi, bugünkü Doğu ve Batı Avrupa milletlerinin devletleşmelerinin yolunu açmışlardır. Prof. Dr. Kemal Karpat''ın yıllarca önce Amerika''da ünlü tarihçileri bir araya getirerek düzenlediği toplantıda, bugünkü Avusturya''nın mirasçısı olduğu Habsburg İmparatorluğunun tarihinin Osmanlı tarihinden ayrı düşünülemeyeceğini vurgular.
Dünyanın önde gelen tarihçileri, tarafsız bir gözle, önyargılardan arındırılmış bir Osmanlı tarihi yazmadan, Avusturya ile birlikte İspanya, Fransa, İngiltere, Almanya ve Rusya''nın da tarihinin eksik kalacağını sık sık dile getirirler. Bunun için, son yıllarda, bütün Batı üniversitelerinde Osmanlı tarihiyle ilgili her yıl yüzlerce yüksek lisans ve doktora çalışması yapılmaktadır. Osmanlılar''ın Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu''da tek başına sağladığı barışı, uluslararası kuruluşlar ve Batı ülkeleri bugün sağlayamamaktadır.
Avusturya''nın başkenti Viyana''nın üç büyük üniversitesinin değişik bölümlerinde lisans ve sonrası eğitim yapan Erkan Dilaveroğlu, Mevlüt Bulut, Ali Işık, Emrah İstek, Nur Akbıyık Çetin, Ümran Çevik, Enes Bayraklı, Hasan Kocabıyık, Üzeyir Yıldız, İlhami Kılıç ve Süleyman Erol başta olmak üzere, gençlerle “Türkiye ile Avusturya Arasındaki Tarihi Bağların Ekonomik ve Kültürel Etkileri”ni tartıştık. Osmanlı tarihi sözkonusu olduğunda, akla gelen isimlerin başında mezar taşında Arap harfleriyle “Yusuf bin Hammer” yazan Joseph von Hammer Purgstal gelir. O dünyanın en büyük tarihçilerinden biridir.
Avusturyalı tarihçi, diplomat, Doğu dilleri ve bilimleri uzmanı olan Hammer 1774''de Graz''da doğmuş ve 1856''da Viyana''da ölmüştür. Hammer 1799''da İstanbul''a Avusturya Elçiliği Katibi olarak gelmiştir. O 1807''de ülkesine dönerek, Viyana Bilimler Akademisi''nin kurucuları arasında yer almış ve akademinin ilk başkanı olmuştur. Osmanlı yanında İlhanlılar, Altınordu, Kırım Hanlığı, İstanbul ve Boğaziçi, Türk, Arap ve İran edebiyatlarının da tarihlerini, ilk ve ana kaynaklardan yararlanarak yazmıştır. Ayrıca romanları, oyunları ve şiirleri de vardır. O tek başına bir üniversite gibi çalışmıştır.
Hammer''in en büyük, en önemli ve hala aşılamamış eseri, on ciltlik Osmanlı tarihidir. Hiç kimse Osmanlı tarihini onun kadar ayrıntılı bir biçimde yazmamıştır. Hammer''in Osmanlı tarihi, kuruluş ile 1774 yılları arasındaki dönemi ele alır. O hem Doğu''da hem Batı''da “Türk düşmanı” olarak değil, “Türk dostu” olarak bilinir. Bu yüzden Sultan 3. Selim tarafından Osmanlı nişanıyle ödüllendirilmiştir. Hammer, Baki''nin Türkçe, Hafız''ın Farsça divanlarını Almanca''ya çevirerek, Geothe''ye “Doğu Divanı”nı yazdıracak ortamı hazırlamıştır.
Tarih ve hukuk alanında değerli eserler veren Cevdet Paşa Batı''yı en iyi bilen Doğu''lu tarihçi ise, Hammer de Doğu''yu en iyi bilen Batılı tarihçidir. Cevdet Paşa''nın 12 ciltlik ünlü tarihi, Hammer''in bıraktığı 1774''den, Yeniçeriliğin kaldırıldığı 1826''ya kadar olan dönemi kapsar. Hammer kendisinden daha sonra gelen büyük devlet adamı ve tarihçi Cevdet Paşa''ya çalışmalarında öncülük yapmış ve destek olmuştur.
Dünyadaki hiçbir güç, Osmanlı sevdalısı Hammer''e tek başına bir anıt eser olan tarihini yazdıramazdı.
Osmanlılar tarihin yazıcıları değil, yapıcıları olmuşlardır.
Tarihi yazdıran devletin gücünden daha çok milletin erdemidir.
Osmanlı''yı Osmanlı yapan yönetimdeki adaletidir.
