|
Yabancılaşmaya karşı Kudüs ile silahlanmak

Türkiye, Meşrutiyet yönetiminden Cumhuriyet yönetimine geçerken, yönetilenlerden gelen bir talepten daha çok yönetenlerden gelen bir baskıyla, bir medeniyet değişimine zorlandı. Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu insanının bin yıllık mirasını reddettiğini göstermek için, başkent olarak İstanbul''u değil, Ankara''yı seçti. Osmanlı döneminden hiç bir iz taşımayan Ankara''nın, yeni dönemin simgesi olması istendi.

*

Ankara, iki yüzyıllık yabancılaşma sürecinin ortaya çıkardığı bir başkenttir. Sibel Bozdoğan''ın “Modernizm ve Ulusun İnşası” kitabında, ayrıntılı olarak anlattığı gibi, Ankara, tarihinden koparılan seküler bir başkentin nasıl kurulduğunu göstermek için, Batılı mimarlar tarafından Çankaya eteklerinde, planlı bir biçimde inşa edildi. Ünlü mimar Le Corbusier''in deyişiyle, Ankara''da, “yüzyıllarca ayakta kalan ve canlılığını koruyan bir medeniyet yıkılarak”, tarihi Cumhuriyet''in ilanıyla başlayan bir devlet kuruldu.

*

Hafta sonunda, “Umut”la Ankara''nın yabancılaştırılmasını protesto eden, protesto ustası, “Nuri Pakdil” sempozyumuna katıldım. Bahçeşehir Üniversitesi, Medeniyet Araştırmaları Merkezi Başkanı, Prof. Dr. Bekir Karlığa ve Hece Dergisi Yöneticisi İbrahim Çelik''in öncülüğünde düzenlenen “Edebiyat Eylemi ve Nuri Pakdil” sempozyumuna katıldım. Sempozyumun konuşmacıları, Ali Ural, Turan Koç, Necip Evlice, Ali Göçer, Kemal Sayar, Ahmet N. Özalp, H. Ali Yıldırım, Cemal Şakar, İsmail Sert, Mürsel Sönmez, Abdurrahim Karadeniz, ve Şaban Abak''ı, Pakdil dostları, büyük bir ilgiyle dinlediler.

*

Tarihine, medeniyetine ve edebiyatına yabancılaşan, gözünü Paris''ten ayırmayan Ankara''nın yüzü, ellili yıllardan sonra değişmeye başladı. Batılılaşan Türkiye''nin simgesi Ankara''nın seküler bedeni, Kocatepe''ye yapılan büyük camiyle, yeni bir kalp kazandı. Pakdil sohbetlerinde, Ankara''nın kalbini yenileyen ve değişen Ankara''yı değiştiren, yeni caminin adının, “Kocatepe” değil “Fatih” olması gerektiğinin üzerinde önemle durdu.

*

“Orta Doğu, Batılıların çizdiği sınırlarla bölünemez” diyen Pakdil''in, edebiyat ve medeniyet dünyasında, barış şehri Kudüs''ün ayrı bir yeri ve önemi vardır. O peygamberlerin koruduğu Kudüs''te gözyaşı dökülürse, Orta Doğu''da kan döküleceğini bilir, Kudüs varsa, Şam, Bağdat ve İstanbul vardır. Bunun için, o dostlarıyla karşılaştığında, “nasılsın” demek yerine, “Kudüs nasıl bugün” ve “Kendini ne kadar Kudüs''e ayarladın” demeyi bir görev bildi.

*

Gönlünü, sofrasını ve elini dostlarına açmada, hiç kimse Pakdil''le yarışamaz. Cahit Zarifoğlu''nun Necip Fazıl için, söyledikleri Pakdil için de geçerlidir. Onu tanıyan herkes, bir oda dolusu parası olsun, ona versin, nasıl veren el olunur, herkese göstersin, demekten kendini alamaz. Pakdil''in ödünsüz bir Ömer Muhtar görünümünde, çağdaş bir İbrahim Etem gizlidir. Gönlünün derinliklerinde herkese yetecek eşsiz hazineler vardır.

*

Sorunların insanlardan kaynaklandığı, çözümlerin de insanlarda olduğu, savaşlar yüzyılında, Pakdil düşünce ve eylemiyle, insanlara karşı insanları savunur.

*

İnsanı savunmak, Kudüs''e ayarlanmayı savunmaktır.

*

Gemileri yakanlar, insanı savunurlar.

*

Pakdil bütün gemileri yakmıştır.

12 yıl önce
Yabancılaşmaya karşı Kudüs ile silahlanmak
En iyisi Livakovic en kötüsü Numanoğlu
Büyük plan başlıyor
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından