Ahmed Sezai Karakoç, resmi kayıtlara göre 22 Ocak 1933 tarihinde Ergani’de dünyaya geldi. Leventoğulları olarak anılan ailenin babası Yasin Bey kendi halinde bir tüccar, annesi ev hanımıydı. Evdeki kitaplardan 4 yaşında kendi kendine okumayı öğrendi ve 1938 yılında henüz 5 yaşındayken ihtiyat sınıfına başladı. 3 ay süren bu eğitimin ardından devam ettiği ilkokulu Ergani’de tamamladı. Osmanlı Türkçesini yine evdeki kitaplardan kendi başına öğrendi. Ergani’de devam edebileceği bir okul olmadığı ve
Ahmed Sezai Karakoç, resmi kayıtlara göre 22 Ocak 1933 tarihinde Ergani’de dünyaya geldi. Leventoğulları olarak anılan ailenin babası Yasin Bey kendi halinde bir tüccar, annesi ev hanımıydı. Evdeki kitaplardan 4 yaşında kendi kendine okumayı öğrendi ve 1938 yılında henüz 5 yaşındayken ihtiyat sınıfına başladı. 3 ay süren bu eğitimin ardından devam ettiği ilkokulu Ergani’de tamamladı. Osmanlı Türkçesini yine evdeki kitaplardan kendi başına öğrendi. Ergani’de devam edebileceği bir okul olmadığı ve masraflar ailesine ağır geleceği için parasız yatılı sınavlarına girdi ve ortaokulu Maraş’ta yatılı olarak okudu. Bu yıllar, fikir dünyasında önemli yer edecek olan Büyük Doğu ile tanıştığı yıllardı.
Sezai Karakoç, parasız yatılı olarak devam ettiği lise eğitimini Gaziantep’te bitirdi. Lisedeyken Fransızcasını çeviri yapacak kadar ilerletti. Sebilürreşad ve Büyük Doğu’nun tüm ciltleriyle Batı Klasiklerinin büyük kısmını okudu. Şiir yazmaya ağırlık verdiği bu dönemde ilk şiiri Mehmet Leventoğlu imzasıyla Büyük Doğu’da yayınlandı. 1950 yılında, felsefe okuma hayali ve Büyük Doğu’ya yakın olabilme umuduyla İstanbul’a geldi. İstanbul’da kaldığı kısa sürede Necip Fazıl Kısakürek’le tanışma ve onunla çalışma fırsatı buldu. Felsefe bölümüne kaydını yaptırsa da eğitim masraflarını karşılayamama endişesiyle Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin parasız yatılı sınavlarına girdi ve kazandı. Çok sevdiği İstanbul’dan ayrılıp ‘mutsuzluğun şantiyesi’ dediği Ankara’ya gitmek zorunda kalmış, eğitim hayatını yine kendi talepleri değil burslu okuma zorunluluğu belirlemişti.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mali Şube’den mezun olmasına birkaç dersi kaldığı halde hapisten çıkan ve Büyük Doğu’yu yeniden çıkartmaya niyetlenen Necip Fazıl’ın çağrısıyla İstanbul’a geldi. Hatıratında bu günlerden şöyle bahsedecekti: “Günlük gazete olarak faaliyete geçen Büyük Doğu için de elimden gelen hizmeti verebilmek için koşuşturuyordum. N. Fazıl Bey, haftada bir 2/3 sayfa büyüklüğündeki Edebiyat/Sanat bölümünü benim hazırlamamı istemişti.” Elinden gelen hizmeti fazlasıyla yerine getiren Sezai Karakoç, bu fedakarlığı sonucunda son sınıfı ikinci kez okumak zorunda kaldı ve 1955 yılında mezun oldu. Mecburi hizmet şartından ötürü memuriyete başladı. Anadolu’da çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1959’da Gelirler Kontrolörü olarak İstanbul’a atandı. Aynı yıl ilk şiir kitabı ‘Körfez’ yayınlandı.
1960 yılında daha sonra adıyla özdeşleşecek olan ‘Diriliş’ davasının ilk meyvesi olarak; siyaset, düşünce ve edebiyat dergisi Diriliş’i çıkarttı. Ancak dergi iki sayı yayınlanmıştı ki askeri darbe gerçekleşti ve Sezai Karakoç bu şartlarda yayıncılık yapamayacağını düşündüğünden askere gitti. Askerliğini tamamlayıp döndükten hemen sonra ikinci şiir kitabı yayınlandı. Yeni İstanbul gazetesinde köşe yazarlığına başlayan Sezai Karakoç, şiir ve yazılarına odaklanabilmek için mecburi hizmeti biter bitmez memuriyetten istifa etti. Maddi zorluklarla baş başa kalsa da 1966-67 yılları arasında 12 sayı olmak üzere Diriliş’i yeniden çıkardı. 30 yıllık süreçte mecburi kesintiler nedeniyle 7 dönem halinde yayınlanan Diriliş dergisi, ‘Diriliş Nesli’nin temellerini atmış, çok sayıda şair ve yazarın yetişmesini sağlamıştı.
Maddi sıkıntılar nedeniyle 1971’de yeniden Ankara’ya giderek memuriyete dönen Sezai Karakoç, 40 yaşına girdiği 1973 yılında bir daha dönmemek üzere memuriyetten ayrıldı ve bundan sonraki hayatı tamamen eser vermek üzerine gelişti. ‘Laikliğe aykırılık’ gerekçesiyle hakkında defalarca dava açılan Sezai Karakoç, yılan hikayesine dönen yargılama süreçlerinden 1974 yılında ilan edilen genel afla kurtuldu.
Yazı çalışmalarını aralıksız sürdürürken Diriliş düşüncesini geliştirmek üzere bir araç olarak gördüğü siyasete girerek 26 Mart 1990 tarihinde Diriliş Partisini kurdu. Parti programının ilk maddesi “Ana ilkemiz hakikattir” cümlesi ile başlıyordu. Amblemi ‘güller açmış gül ağacı’ olan partinin çalışmaları kapsamında ilk kez halkın karşısına çıkarak salon programlarına katılan Sezai Karakoç’un partisi 1997 yılında yaşanan 28 Şubat süresinde kapatıldı. Aynı amaçlarla Diriliş Partisinin yerine kurulan Yüce Diriliş Partisi, 2007 yılında siyasi hayatına başladı ve Sezai Karakoç, vefatına kadar parti başkanlığı görevini sürdürdü.
1982 yılında Yazarlar Birliği tarafından yılın hikayecisi, 1988 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Üstün Başarılı Kültür Adamı seçilen Sezai Karakoç, 2007 yılında Kültür Bakanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülüne layık görülse de törene katılmadı ve para ödülünü geri çevirerek ödülün kültür sanat çalışmalarında kullanılmak üzere bakanlık bünyesinde değerlendirilmesini istedi. 2011 yılında layık görüldüğü Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü törenine de katılmadı ve ‘görünmez olmak’ düsturunu son nefesine kadar korudu.
50 yılı aşkın süre boyunca eserleri ve konuşmalarıyla diriliş neslini inşa etmek için çabalayan ve çağın İslam’la buluşturulup İslam’la yaşanır hale gelmesi amacıyla yeniden dirilişi arzulayarak ömrünü geçiren büyük şair Sezai Karakoç, müstağni olmak, tamah etmemek, şöhretten uzak durmak, mütevazı kalmak duruşunu hiç bozmadan 16 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’daki evinde ‘dünya sürgünü’nü tamamlayarak vefat etti ve Şehzadebaşı Camii haziresine defnedildi.