Galatasaray''ın en büyük başarısı takım halinde iyi oynaması. Sahaya yayılışı, rakibi bastırması, yardımlaşması ve atağa kalkarken topu rakip alana çabuk taşıması hep artı değerleri. İlk yarı mükemmel bir görüntü verdiler. Kombine ataklar belki gol getirmedi ama rakip de; Sıvasspor. Yabana atılmaz. O da çabuk oynuyor ve alan savunmasında açık vermiyor. Deplasmanda oynamasına rağmen iki de gol pozisyonu buldu ki Galatasaray''ınkilerden daha net. Erman''ın kaçırdığı kaleci Ufuk''un başarısı kadar vuruşun da zayıflığından kaynaklandı.
Muslera, Melo, Elmander, Emre yok ama onların yerine oynayanlar da Avrupa futbolundan örnekler verdiler. Takımın en iyileri başta her hareketiyle ben farklıyım diyen ve savunmayı ayakta tutan Eboue, Selçuk, Engin ve Aydın''dı. Selçuk ve Engin''e alkışım var, her yere ayak bastılar, Engin topu ayağından biraz daha çabuk çıkarsa randımanı bir o kadar artacak. Aydın da değişim içinde. Dikine oynaması ve rahat adam geçişi takıma doping. Necati ve Riera takımın ağır abileri. Sıvas''ta; Kadir, Murat, Erman ve sonradan açılan Eneramo da dinamo. Aman dikkat!...
İkinci yarı Aydın neden çıktı anlayamadım. Bu tempolu oyunda Sabri''nin girişi ve durarak oynayan Necati ile Riera''nın oyunda kalışı yanlışa çanak tutmaktır. Oyun kurgusu bozulacak gibi... Nitekim 49''da sağ bekteki Sabri geç kalınca Erman golü attı. Amerika''yı yeniden keşfe kalkan Fatih Colomb, savunma düzenini bozarcasına Eboue''yi öne sürüp devamlı yerini kaybeden Sabri''yle işleyen düzene çomak soktu. Sercan''la abukladı.
Gitti Kupa.
Hem de Galatasaray mükemmel oynarken. Ne gerek vardı bunlara Allah aşkına!...