|
Ultra bağımsız gazete çıkıyor, yaşasın!

Malum yeni bir gazete çıkıyor. Adı Yurt.

16 Ekim''de bayilerde olacakmış. Bir tanıtım e-postası atmışlar. Tanıtım metninin üçüncü cümlesi şu: "Bağımsız bir gazete olacak"

Söz konusu bağımsızlık olduğu için benim de topa dalmam icap ediyor, kusura bakmayın. Ne de olsa ceza sahama girilmiş durumda...

Bu arkadaşlar diyorlar ki;

"Ne bir basın grubuna, ne de siyasi bir parti ve örgüte bağlı degil. Egemen, yerleşik ve yukarıdan dayatılan gazetecilik anlayışına alternatif bir gazete. İktidarlar ve güç odakları dışı bir yayın. Bağımsız ve bağlantısız bir halk gazetesi. Pornografiye, küfüre, hakarete başvurmadan, lümpen bir ağız kullanmadan, kadını aşağılamadan, insan onuruyla oynamadan habercilik yapacak."

Harika! Bunları duyunca insan gerçekten heyecanlanıyor.

''Bağımsız'' ve ''özgür'' kelimelerini fizik ve kimya derslerinde duyduğunda bile heyecanlanan biriyimdir netekim!

Ki, Yurt''u çıkaran ''ilerici'' arkadaşların da sıkı referansları arasında olduğunu tahmin ettiğim Özgür Üniversite ve Fikret Başkaya''nın ''rahle-i tedrisi''nden geçmiş biri olarak ''bağımsız gazeteyi'' duyunca heyecanımın nasıl tavan yaptığını tahmin edebilirsiniz...

Ama! Fakat! Lakin!...

Yurt gazetesinin tanıtım metninde öyle bir cümle var ki ifrit olmamak elde değil...

Diyor ki bu arkadaşlar, ''Yurt Gazetesi Cumhuriyet''in kazanımlarına sahip çıkacak.''

Hoppala yavrum yaz geldi... Ne güzel sevinmiştik, bağımsız filan deyince...

Yahu bu ülkede ''Cumhuriyet''in kazanımları'' cümlesini kaldırınca altından ne çıktığını artık çocuklar dahi biliyor.

Neyse, ben yine de işin orasında değilim, elbette herkes bir fikre, bir bakış açısına sahip olabilir ve saygı duyulur.

Ama işin şurasındayım:

Bir gazete, bir gazeteci sahip çıkacağı ''kazanımları'', nasıl sadece ve sadece ''Cumhuriyet''le ifadelendirebilir?

Binlerce yıllık insanlık tarihinden, medeniyetlerden geriye kala kala sahip çıkılacak yalnızca Cumhuriyet''in kazanımları mı kaldı?

Bu mudur çapınız?

Gelin, sevgili okurlar, birlikte şu ''kazanılmış Cumhuriyet'' topuna bir dalalım, neymiş aslı astarı görelim...

Hani, elinde gıcır gıcır futbol topuyla mahallenin zengin ve kibirli evinden çıkıp, çamurlu futbol sahasının kenarına gelen, mahallenin çocukları ''oynayabileceğimiz bir futbol topu olsa da birlikte eğlensek'' diye bakınırken, koltuğunun altındaki futbol topunu kimseye vermeyerek ''topuna sahip çıkan'' uyuz çocuk tipleri vardır ya... Hemen hepimizin hayatında bir izi bulunan...

Ve malumunuz, hiç oynanmamış, hiç bir çocuğa mutluluk vermemiş bir futbol topunun üzerinde kir de bulunmaz.

Yurt''u kuran ''gazeteci!'' arkadaşlar bana o çocuğu, sahip çıkmaya çalıştıkları ''Cumhuriyet'' de bana o kirlenmemiş topu hatırlatıyor.

Yurt''u çıkaran arkadaşların ''kazanım'' derken yaşadıkları huzursuzluk, mahallenin haylaz veletlerinin gelip o gıcır gıcır topu kapıp, çamurlu sahaya attığı anda o zengin veletin yaşadığı huzursuzluğa benziyor.

E bre kaygılı meslektaşlarım... Tüm çocukların o topun peşinden koşmaya başlaması o topun üretilme amacının ta kendisi değilse nedir?

Ama ''Cumhuriyet''e pardon topa sahip çıkma saplantısıyla sahadaki oyunun güzelliğini göremeyen zengin velet, hem arkadaşlıktan mahrum kalıyor, hem de topundan oluyor.

İşin kötü tarafı, bugüne kadar alışagelindiği üzere ağlayan zengin çocuklarının sesini duyup, topu haylaz taşralı veletlerin elinden alacak, bir iki de tokat akşedip, zengin çocuğunu bir süre rahat ettirecek ''mahalle bekçileri'' de yok artık.

İşte birileri Cumhuriyet ve kazanımları deyince ben bunları anlıyorum.

Bakın sevgili bağımsız gazetecilik iddiasındaki meslektaşlarım. Yukarda afişe ettiğim malum cümleye kadar söylediklerinizde hem fikirim...

Harbi bağımsız gazetecilik diyorsanız sonuna kadar varım!

Pardon, bir şey söylemeyi unuttum... Duyduğuma göre gazetenin patronu CHP Milletvekili Durdu Özbolat''mış. Kendisine selamımı iletin. ''Bağımsız gazetesi''ni kutluyorum...

İLK NAMAZI KİM KILDIRACAK?

Camiler haftası nedeniyle bugün Ayasofya''nın önünde öğle namazı kılınacak. Bu tür eylemlere bir şey diyeceğim yok. Herkes talebini en çarpıcı bir şekilde göstermek konusunda özgür. Zaten eylem denilen şey de bir nevi ''gösteri''dir. Bu kısmına eyvallah derken, bir itirazımı dillendireyim.

Ayasofya''da ilk Cuma namazını kıldıran Fatih, hatırlarsanız, üç kez karşısında Kabe''yi görene kadar tekbiri tekrarlamıştı . Merak ettim, bugün Ayasofya yeniden ibadete açılsa ilk Cuma namazını kim kıldırır? Kabe''yi karşısında görebilecek bir imam bulabilir miyiz? Ya cemaat? İstanbul''un fethine mazhar olan Sultan Fatih''in Hz. Peygamber tarafından 900 yıl önce övülen cemaatiyle, bugün Ayasofya''yı dolduracak cemaati mukayese etsek, elimizde kaç kişi kalır? Sadece sordum...

REFERANS OUT, YETENEK IN

İşe alımlarda yeni trend referans ve deneyime değil, yetenek ve potansiyele bakmakmış. Acımasız rekabet ortamında kalıcı olabilmek için değişime ayak uydurabilen, kendini güncelleyebilen çalışanlara ihtiyaç duyuluyormuş artık. Bu trend bizim mahallede ne zaman uygulamaya geçer Allah bilir, ama sesi uzaktan bile hoş geliyor.

13 yıl önce
Ultra bağımsız gazete çıkıyor, yaşasın!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi