Gelişmeler baş döndürücü bir hızla yaşanıyor. Birine odaklansak, bir diğeri eksik kalıyor. Bu yüzden Türkiye’yi yakından ilgilendiren konularla ilgili, satır arası okumalar ve perde arkası bilgilerle kısa bir demet sunacağım. Başlayalım… SATIR ARASI: ZELENSKİ ANKARA’DAN GARANTİ İSTEDİ Biden’ın amacı Ukrayna’nın kazanması değil Rusya’nın yıpranmasıydı. Bu yüzden barış girişimlerini (İstanbul dahil) sabote etti. Geçtiğimiz yıl İsviçre’de 92 ülkenin katılımıyla Ukrayna Barış Zirvesi düzenlediler. Ama
Gelişmeler baş döndürücü bir hızla yaşanıyor. Birine odaklansak, bir diğeri eksik kalıyor. Bu yüzden Türkiye’yi yakından ilgilendiren konularla ilgili, satır arası okumalar ve perde arkası bilgilerle kısa bir demet sunacağım. Başlayalım…
SATIR ARASI: ZELENSKİ ANKARA’DAN GARANTİ İSTEDİ
Biden’ın amacı Ukrayna’nın kazanması değil Rusya’nın yıpranmasıydı. Bu yüzden barış girişimlerini (İstanbul dahil) sabote etti. Geçtiğimiz yıl İsviçre’de 92 ülkenin katılımıyla
düzenlediler. Ama Rusya’yı davet etmediler. Ankara o gün bu tutumu eleştirmişti.
da aynı hataya düşüyor. Riyad’da masa kurdu. Ukrayna’yı –en azından bir süre– sürecin dışında tutacağını açık etti. “Ukrayna masada olmak istiyorsa önce seçim yapsın” dedi. Diğer bir deyişle…
Ukrayna masaya oturabilir ama Zelenski oturamaz mesajı verdi.
(Zelenski, “Savaş varken seçim olmaz” diyerek bunu reddetti.) Zelenski’ye diktatör de dedi. Ukrayna Devlet Başkanını şeytanlaştırıyorlar.
Riyad’daki toplantı sadece Ukrayna Savaşı ile ilgili değildir. Kapsamlı Rus-Amerikan yakınlaşmasının başlangıç vuruşudur.
dedi ki “
Suriye ve Filistin dahil olmak üzere Ortadoğu’da işbirliğine yönelik ilk adımları attık.”
Dikkatle izlenmelidir.
Riyad’da toplantı yapılırken, Zelenski Ankara’daydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. Hem ikili basın toplantısında hem de gazeteci arkadaşlarımla (
Sümeyye Dilara Dinçer/AA, Gonca Şenay/Hürriyet)
yaptığı röportajlarda olası barış için şartlarını ilk kez ortaya koydu. Ankara müzakerelerin fiziki parçası haline geldi.
Geçtiğimiz haftalarda bazı şeyler duymuştum. Bunlardan yola çıkarak bir önceki yazımda
“Zelenski Ankara’dan güvenlik garantisi mi isteyecek?”
diye sormuştum. Tam da beklediğim gibi oldu. Ukrayna, Ankara’dan barışın parçası olmasını istiyor.
Zelenski şartlarını satır arasında şöyle özetledi… Bir. Her şeyden önce bir esir değişimi yapılmalı. İki. Ukrayna NATO üyesi olabilmeli. Üç. Ukrayna’ya uluslararası barış gücü, barışın garantörü olarak konuşlanmalı. Cümleyi şöyle kurdu: “Biz neden Ukrayna’ya kuvvetlerin yerleşmesinden çekinelim? Güçlü ordulara sahip güçlü ülkelerin,
Türkiye de dahil, güvenlik garantilerinin bu boyutunu da Sayın Erdoğan ile konuştuk.”
Eğer taraflar uzlaşırsa, Türkiye’nin Ukrayna’nın güvenliğine katkı vermekten geri durmayacağını düşünüyorum. Rusların Ukrayna’da NATO üyelerine karşı çıktığını,
Brezilya ve Çin gibi ülkelerin telaffuz edildiğini,
ABD ve AB’nin de Çin seçeneğini reddedebileceğini not edelim.
PERDE ARKASI: RUMLAR ASKERİ BÖLGEYİ İHLAL ETMEK İSTEDİ
Mart ayının ortasında, Cenevre’de, garantör ülkeler Türkiye ve Yunanistan’ın da katılımıyla
Kıbrıs konulu gayrı resmi bir zirve
yapılacak. Kıbrıs konusunun sekiz yıl sonra zirve düzeyinde yeniden gündeme gelmesi, “Bir hareketlilik mi olacak?” sorusuna yol açtı. Edindiğim izlenim ve bilgileri aktarayım:
Bir. Rumlar, Kıbrıs Türkleriyle eşit statüde yaşamaya hazır değil. Türklerin varlığını kabullenmiyorlar. Bugüne kadar tüm çözüm önerilerini reddettiler. Bu yüzden,
federasyon seçeneği ölmüştür.
Adada fiili olarak iki devlet var. Artık bunun resmileşmesi gerekiyor.
İki. Rumların uzlaşmaz tavrı nedeniyle BM Genel Sekreterliğinde “Federasyon için ortak zemin kalmadı.
Türkler üzerindeki baskı kalkmadan ilerleme olmaz“
düşüncesinin oluştuğu söyleniyor.
Üç.
Kıbrıs’ta 3D (doğrudan uçuş, doğrudan ticaret, doğrudan temas) formülü hayata geçirilmeli.
Kıbrıs Türkleri yok sayılarak hiç bir çözüme ulaşılamaz.
Dört. Rumların uzlaşmaz tavrını gösteren en net gelişme geçtiğimiz ay yaşandı. Kıbrıs’ta iki kesim arasında etkileşimi artırmak, gidiş gelişleri kolaylaştırmak, Ada’da normalleşmeyi sağlamak için
sınırda yeni iki kapı açılması fikrini KKTC gündeme getirdi. BM destekledi. Rumlar ise sınır kapısı yerine koridor önerisiyle geldi.
Rumların önerdiği iki koridor, kuzey-güney geçişi yerine, Türk askeri bölgelerini ihlal eden, Türk sınırını transit geçerek kendi bölgelerine ulaşımı sağlayacak, akıl dışı bir öneriydi. Kesin bir dille reddedildi.
Beş. Bu konferans geçmiştekilerden farklı.
Bir müzakere konferansı olmayacak.
Nereye gidileceğine yönelik görüş alışverişi olacak.
PERDE ARKASI: ABD İLE İLK TEMAS NASIL GEÇTİ?
Bir kaynağım demişti ki… “Trump’ın başkan olmasıyla Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sayfa açılıyor. O sayfaya bakacağız. Boş mu yoksa eski bagajlarla mı dolu, göreceğiz.”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’li mevkidaşı Rubio
göreve geldiğinde, kendisiyle telefonda ilk konuşan birkaç isimden biriydi. İlk yüz yüze görüşme ise
Münih Güvenlik Konferansında
gerçekleşti.
Öğrendim ki… Rubio görüşmede notlar aldı. Sorular sordu. Ankara’nın bölgesel meselelere bakışıyla ilgili fikirlerini merak ediyordu. Kaynaklar dedi ki… “Beklentimizin ötesinde iyi geçti.”
Peki, CAATSA yaptırımları, F-35 konusu ve ABD’nin Suriye’deki varlığı ile ilgili bir gelişme olacak mı?
Kanaatimce ABD’nin bu konularda henüz netleşmiş bir tutumu yok.
Şu an tüm enerjilerini Rusya-Ukrayna savaşına ve İsrail krizine ayırmış durumdalar. Ankara’yı doğrudan ilgilendiren meseleler dondurucuda. Baharla birlikte o konular dondurucudan çıkar, buzlar çözülür.
#Türkiye
#Ukrayna
#Rusya
#ABD