|
İmtihanı kaybediyoruz
Ben, biliyorsunuz, Perşembe günleri
Ülke TV
'de
Turgay Güler
'in sunduğu
programının efradındanım.


Kadim arkadaşım

Ahmet Kekeç

, Zaman Gazetesinin kuruluş zamanlarından, yani

Rüzgarlı Sokak

'tan beri zaman zaman teşrik-i mesai ettiğim

Hasan Öztürk

ve siyaset sahasının en renkli simalarından, lisanı çok velud, -bizimkiler de pek sevdi onu-

Savcı Sayan

'la beraber, bazen programları Anadolu şehirlerinde ve kasabalarında yapıyoruz.



Çok yere gittik. Malatya, Ordu, Erbaa, Beypazarı, Gebze, Susurluk, Uşak, en son Samsun, Canik.



Gittiğimiz her yerde harika insanlar görüyoruz.



Bu, bizim açımızdan sıla-i rahim gibi oluyor.



'Eş, dost, akraba değil, nasıl sıla-i rahim'

derseniz, şöyle izah ederim. Temiz, mü'min yüzler görüyoruz gittiğimiz yerlerde.



Onlarla hasbihal ediyoruz.



Onlarla hatıralarımızı yadediyoruz.



Anadolu, çok temiz.



Bizim, büyük şehirlerde ürettiğimiz fitne fesat, oralara bulaşmamış.



Gidince, sadece temiz hava almış olmuyorsunuz, orada gördüğünüz temiz kalpler, temiz yüzler, kafanızı, kalbinizi temizliyor.



Çoğu zaman Belediyelerin davetlisi olarak gidiyoruz.



Belediye başkanlarıyla da tanışıyor, sohbet ediyoruz.



Bize mi öylesi rastlıyor bilmiyorum, taa Milli Selamet zamanlarından kalma, eskimemiş, kirlenmemiş bir hizmet heyecanı var hepsinde.



Ordu'ya gideli çok oldu ama anmak isterim...

Enver Yılmaz

, Ordu'yu Karadeniz Sahilinde bir numara yapmaya azmetmiş görünüyor ve bu yolda hızla ilerliyor.



Erbaa'da

Hüseyin Yıldırım

, Beypazarı'nda

Tuncer Kaplan

... Susurluk'ta

Hüseyin Hızlıoğlu

, Uşak'ta

Nurullah Cahan

, Canik'te

Osman Genç

...



Osman Genç, Samsun'un Serbest Fırka'lı Belediye Başkanı Boşnakzade Resai Bey'i anlattı. Mustafa Kemal'in

“Partin kapandı, senin istifa etmen gerekir”

mealindeki ifadesine,

“Bana millet rey verdi, istifa edersem halkın itimadına karşı gelmiş olurum”

diye mukabele etmiş.



Bu hikaye, 86 sene sonra, bugün dahi değerli. Bir ara genişçe yazarım inşallah.



Uşak'a 2007'de mi gitmiştim? Tanıyamadım. Şehir, şehire benzemiş.



O başkanların hepsiyle sanki bin yıldır tanışıyoruz.



Ayrı şehirlerdeyiz ama, sanki aynı mektepte okumuş, aynı mahallede yetişmişiz.



Birbirimizin lisanını anlıyoruz. İstersek, konuşmadan da anlaşabiliyoruz.



Herkese tavsiye ederim, Anadolu'nun nezahatini.



Özellikle, medyada mesai harcayanlara...



İstanbul'daki, Ankara'daki medya zıpçıktılarının insanların ruhlarında yapmaya çalıştıkları

'cızırtı'

ların, çıkarmaya çalıştıkları fitnelerin uzağında kafa dinlersiniz.



İstanbul'un, Ankara'nın, gemi sintinesi ve cüruf çağrışımı yapan medya ortamından sonra, elinizi, yüzünüzü temiz bir suyla yıkamış gibi olursunuz.



Kızlı erkekli pırıl pırıl öğrenciler... Dükkanından içeriye helalden başka bir şey sokmayan esnaf... Manifaturacısı, kunduracısı, lokantacısı...



Evine, çoluğuna çocuğuna helal ekmek götürmek için emek veren, işleri ibadet gibi mübarek işçiler.



Taşrada, ne torpil, ne iltimas. Sadece işini yapan memurlar.



Tıpkı 40 sene önceki gibi, öğrencisinin kalbine, zihnine iyi bir şey yerleştirmek için didinen öğretmenler.



Ve hepsinin

'dava'

sı,

'mesele'

si var.



Bu, Allah'ın bir nimetidir.



Biz, Ankara'dakiler ve İstanbul'dakiler. Yani biz, meşgalesi medya ve siyaset olanlar.



Bu temiz insanlarla imtihan ediliyoruz.


O temiz insanlar, belki bizim bu imtihanı geçtiğimizi düşünüyor.



Ben korkuyorum, galiba, biz, bu imtihanın şuurunda değiliz.



Milletin temizliği karşısında, girdiğimiz imtihanı kaybediyoruz.


İstanbul ve Ankara'da, fitne ve fesat, süflilik o kadar alelade, o kadar normal hale geldi ki...



İçimizde, iyilikte yarışmak yerine, fitnede yarışmayı fazilet sayanlar o kadar çok türedi ki...



Gitgide, sevmediğimiz bir şeye dönüşüyoruz.



'Felekten bir gün çalmak'


Samsun'da başka bir güzellik vardı. Benim Samsun'da kızkardeşlerim, Ayşenur ve Betül ikamet ediyor. Babam da bugünlerde onlara misafir.



Bilvesile, onlarla üç beş kelam etme imkanı buldum. Yeğenlerimi gördüm.



Hava güzeldi, babamla, elele, kolkola, bir saat kadar yürüdük.



Hep beraber, oturduk yemek yedik.



'Felekten bir gün çalmak'

diyebilirim buna, lisanımızdaki deyimi birazcık bozarak.



Ben sevindim. Allah da, sebep olanları sevindirsin.


#samsun
#millet
#imtihan
8 yıl önce
İmtihanı kaybediyoruz
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak