Sufiler, 'keşke' denilmesini tavsiye etmezler. Çünkü, 'keşke' dediğin zaman, Allahu Teala'nın yarattığı bir durumdan hoşnut olmadığını beyan etmiş olursun.
'Keşke'yi, sadece 'tevbe' maksadıyla söylersin.
dersin, günahlarından pişman olduğunu ikrar etmek için.
sözünün maksadı da, Allah'ın yaratmayı murad ettiği bir şeye itiraz etmemeyi ifade eder.
Ne zaman söylersin bunu?
Vuku bulduğu zaman memnun olmayacağın bir şey vuku bulduğunda söylersin.
Şer gibi görünse de, Allah'ın o şerri hayra tebdil etmesini dilediğinde söylersin.
Şu seçim sonuçlarından sonra, kafamın içinde, zaman zaman lisanımda dolaşıp duran cümle, budur.
Vuku bulan şeyin hayra tebdil olması elbette imkan dahilindedir.
Bu, bazen, kendi kendine olur.
İnsan olmanın kıymeti şuradadır: Bu halin hayra tebdili için ben ne yapabilirim?
Soruyu güncelleyelim:
AK Parti, şu hali daha iyi bir hale dönüştürmek için ne yapabilir?
Birinci adım: 'Nerede yanlış yaptık' sorusunu soracak.
Soru kolektif bir soru. 'Kim yanlış yaptı?' değil,
'hep birlikte, bir topluluk olarak, nerede yanlış yaptık?'
Bu sorunun tekil versiyonu da var. Çok net.
Özellikle, yaptıkları birden fazla insanı ilgilendiren mevkilerde bulunanların sorması gereken bir soru.
Tabii ki, içtenlikle sorulması gereken bir soru.
'Ben nerede yanlış yaptım?'
Bir soru daha var.
'Biz, nerede doğru yaptık?'
Belli ki, yapılmış doğrular da var. Millet, yüzde 41 oyu boşuna vermedi. Demek ki, doğrular, bütün partilerin doğrularından daha fazla.
Ne olacak bu soruları sorunca?
'Ben şurada yanlış yaptım'
diyecek
ye sahip olanlar, o yanlışı terkedecek.
Yanlışı doğruyla değiştirecek.
Kolektif bir yanlışsa, toplu olarak, o yanlışa tabir caizse 'tevbe' edilecek.
Hata, yanlış, günah neyse, o izale edilsin, doğrular kalsın.
çalışmasın,
çalışsın.
Biliyorum, bu sorular çok soyut kaldı.
İndirgemem lazım.
Mesela,
'Biz ne yaptık da, yıllardır bizimle beraber olan, bizim sevdiğimiz, bizi de seven Kürtler'i üzdük?'
diye sorulmalı.
'Acaba, yıllardır bizimle beraber olan insanların bir kısmı hangi sebeple MHP'ye oy verdi?'
'Bu iyi insanlar, yolsuzluk söylemlerinden etkilenmiş olabilir mi?'
'Adayları belirlerken, nerelerde hata yaptık?'
Çünkü sayısız 'uygunsuz aday' hikayesi var.
Ve ayan beyan ortada, adayların doğru belirlendiği yerlerde sonuçlar daha iyi.
Şunu işitiyorum:
Başkanlık sistemi doğru bir argüman değildi.
Aksini de işitiyorum:
Biz, başkanlık sistemini öne çıkarsaydık, daha iyi sonuç alırdık.
Altı doldurulmadıkça, analizleri yapılmadıkça, bu 'hipotez'lerin ikisi de yanlıştır. İkisi de safsatadır.
Bu soruları sormak mevkiinde olanlar, kabahati peşinen 'üzülen Kürtler'e veya reyini değiştiren 'Türkler'e bulacaksa 'muhasebe'ye hiç başlamasınlar.
Kabahat 'başkası'ndaysa, yapacak bir şey yok!
'Amigo kafası'yla hiç bir sorun çözülemez.
Amigo lügatinde 'özeleştiri' yoktur, sadece yağ ve tezahürat vardır.
Millet, AK Parti'ye büyük teveccüh gösterdi, 18 milyon 861 bin 459 oy verdi.
Bu oy miktarını şu anda hiç bir parti rüyasında bile göremez.
AK Parti, şu anda, kendisini onarabileceği, yeniden imar edebileceği bir zemindedir.
Olanda –AK Parti için- hayır vardır, eğer AK Parti, bu 'muhasebe'yi başarırsa...
***
Tabii bu arada bir 'koalisyon' gailesi var.
Kim kiminle koalisyon yapacak?
Şunu söyleyeyim, 18 milyon 861 bin 459 oy'un hakkı, muhalefet değil, iktidardır.
Doğru olan, AK Parti liderliğinde bir koalisyondur.
Fakat, Meclis aritmetiği, AK Parti'siz seçenekleri de kağıt üzerinde mümkün gösteriyor.
Kağıt üzerinde mümkün olan, hayatta da mümkün olabilir.
Ben seçimden önce, bir iki kez CHP-MHP-HDP koalisyonundan bahsetmiştim.
O gün saçma görünüyordu.
Bugün ihtimal dahilindedir.
Nasıl olsa kimse ideoloji, fikir ahlakı gibi 'arkaik' mevzularla ilgilenmiyor.
'Sermayenin dini imanı olmaz'mış.
Şimdi, siyaset de bozuldu.
Dışarıdan destekli bir CHP-MHP koalisyonu kurarlar mı kurarlar.
HDP ile MHP, 80+80 yüz altmış.
132 de CHP, etti 292.
Ben, bunca tecrübeden sonra, artık hiç bir ihtimale 'olmaz' demem.