Pasifik'teki 'nükleer' dans
- Twitter'ta paylaş
- Facebook'ta paylaş
- BiP'te paylaş
- Telegram'da paylaş
- Whatsapp'ta paylaş
- Pinterest'te paylaş
- Flipboard'da paylaş
- E-posta gönder
- Karşılıklı restleşme dönemi
- Kuzey Kore ve ABD'nin Pasifik'teki krizi
- Kim Jong-un küresel tehdidi
- ABD'nin yeni Asya politikası
- ABD hegemonyasında gerileme dönemi
- Guam'ın stratejik konumu
Karşılıklı restleşme dönemi
Kuzey Kore’nin son dönemde artan füze denemelerine karşılık BM Güvenlik Konseyi’nin ABD’nin teklifi ile yeni yaptırımlar uygulaması bölgedeki gerilimi daha da artırdı. Kuzey Kore’nin “ABD’nin okyanusun ötesinde kendini güvende hissetmesi en büyük hata olur” çıkışına yanıt veren ABD BM Daimi Temsilcisi Haley, “Korkup kaçacak değiliz” diyerek oluşan tehditlere müdahale edebileceklerinin işaretini verdi.
ABD Başkanı Donald Trump ise canlı yayında yaptığı açıklamada "Kuzey Kore'nin kendi iyiliği için ABD'ye yönelik daha fazla tehditte bulunmaması gerekiyor. Dünyanın daha önce hiç görmediği bir gazap ile karşı karşıya kalacaklar" ifadelerini kullandı.
Daha önce de kabinesi ile yaptığı toplantı öncesi ‘Kuzey Kore’yi halledeceğiz’ diyen Trump, Çin yönetiminin Kuzey Kore’ye karşı kendileriyle işbirliği yapmamasını da ‘büyük bir hata’ olarak nitelendirdi.
Bu durum bölgedeki gerilimi daha da artırdı. Kuzey Kore’nin ABD’yi tehdit etmesine karşılık resmi Twitter hesabı üzerinden, "Başkan olarak ilk emrim nükleer silahların yenilenmesi ve modernize edilmesi oldu. Şu anda daha önce hiç olmadığı kadar güçlü” ifadelerini kullandı.
Kuzey Kore ve ABD'nin Pasifik'teki krizi
ABD’nin tehdidine karşılık Kuzey Kore resmi haber ajansı, Kuzey Kore ordusunun Ağustos ayı ortalarında ABD’ye ait donanmanın ve hava kuvvetlerinin bulunduğu Guam’ı vuracağını, bunun için Kim Jong-un emrini beklediğini açıkladı.
Kuzey Kore kendisini izole ediyor
Kuzey Kore’nin ABD’nin Pasifik’teki en önemli askeri gücünün bulunduğu Guam’ı vurmakla tehdit etmesinden sonra açıklama yapan ABD Savunma Bakanı Mattis, “Kuzey Kore kendisini izole etmeyi bırakmalı ve nükleer silah arayışını durdurmalıdır. Kuzey Kore rejimini ve insanlarını yıkıma götürecek davranışları tasavvur etmeyi bırakmalıdır” dedi.
Kuzey Kore’yi sert şekilde uyaran Mattis, “Kuzey Kore başlattığı her silah yarışını veya çatışmayı kaybedecektir” ifadelerini kullandı.
Kuzey Kore ile ABD’den gelen karşılıklı restleşmeler Asya’daki gerilimi de artırdı. Kuzey Kore’ye karşı yeni tedbirler uygulayacağını ifade eden Trump’ın ‘her türlü seçenek masada’ çıkışı ise hem bölge ülkelerini hem de uluslararası toplumu kaygılandırıyor.
Kim Jong-un küresel tehdidi
Kuzey Kore’nin nükleer programı ve son dönemde hızlanan füze programın arka planında ise daha farklı bir tablo bulunuyor. Babasının ölümünün ardından 2011’de Kuzey Kore’nin başına geçen Kim Jong-un görevi devraldıktan sonra füze denemelerine hız verdi. Nükleer çalışmaları Kore’nin bölünmesine giden Kuzey-Güney ayrımına kadar uzanan Kuzey Kore’nin ilk ciddi girişimleri de 1990’lı yıllarda başladı. 2000’li yıllarda nükleer denemelerine hız veren ülke, 2003’te bu alanda başarılar kaydetti ve 2006’ya gelindiğinde nükleer silah geliştirdiğini ilan etti.
Kim Jong-un nükleer dansı
Bu dönemde iktidarda bulunan baba Kim Cong-il, nükleer denemeleri sınırlı tuttu. Cong-il 2011 yılında öldüğünde yerine oğlu Kim Jong-un geçti. Henüz 20 yaşındayken ülkeyi yönetmeye başlayan Kim Jong-un daha sert bir profil ortaya koydu. Yakın çevresinden ve ordudan birçok ismi idam ettiren Kim Jong-un kısa süre içerisinde füze denemelerini de artırdı. Bu durum Asya’daki gerilimi ve dengeleri de etkileyen bir duruma dönüştü. Kuzey Kore’den yükselen bu tehdit en çok tarihsel düşmanı olan Güney Kore’yi ve Japonya’yı tehdit etmeye başladı.
ABD'nin yeni Asya politikası
ABD’de Barack Obama’nın ikinci defa göreve gelmesiyle Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Hillary Clinton, Başkan’ın direktifleri çerçevesinde yeni bir Asya politikası izledi. Obama doktrininin Asya ayağını oluşturan ve Clinton’ın önemli bir rol oynadığı bu yeni fikre göre ABD, yeni güç merkezi olmaya başlayan Asya'nın dengelenmesi ABD için büyük bir stratejik öneme sahipti.
‘Asya pivotu’ olarak nitelendirilen bu fikre göre, ABD, ağırlığını Asya’ya vermeliydi. Bu durumun en önemli nedeni ise Asya’nın ve dünyanın yükselen yeni gücü Çin’di. ABD’nin en önemli stratejik hedefleri arasında Çin’i dengelemek ve küresele hegemonyasına karşı oluşabilecek olan tehditleri sınırlamak oldu.
Bu düşünce Amerikalı birçok düşünce kuruluşu tarafından da çalışılan ve ‘Amerika’nın Aysa Yüzyılı’ olarak nitelendirilen bir politikaya dönüştü. ABD’nin Asya’ya yönelmesi Ortadoğu başta olmak üzere birçok bölgedeki güç merkezlerindeki kırılmaları da etkiledi. Buna rağmen ABD için Asya yeni stratejinin en öncelikli jeopolitik merkezi oldu.
ABD'nin militaristleşen Asya politikası
Obama’nın ardından göreve gelen yeni Başkan Donald Trump’ın belirsizlikler üzerine kurulu yeni dış politikası şekillenirken, ‘sert söylemler’ ve ‘sert güç kullanımı’ öne çıkıyor. Nitekim Trump’ın seçim kampanyasından bu yana bölge ile ilgili kullandığı söylem, ABD’nin Asya politikasının yumuşak güçten sert güce doğru bir geçiş yapacağının işaretlerini veriyordu. Yine benzer şekilde Trump’ın Çin ile ticaret savaşına gireceğinin işaretini vermesi ve serbest ticaret anlaşmalarını iptal edeceğini açıklaması bölgedeki denklemi de etkiledi.
Çin-ABD rekabeti
Trump, kampanya sürecinden itibaren Çin’i ticaret üzerinden hedef alırken, Başkan seçildikten sonra da Kuzey Kore üzerinden sıkıştırmaya çalıştı. Kuzey Kore’ye karşı atılacak adımlar konusunda Çin Devlet Başkanı Şi’den destek talep eden Trump, diğer taraftan Çin’in Kuzey Kore ile sahip olduğu ticaret dengesini de eleştirdi. Çin’e işbirliği yapma çağrısında bulunan Trump, beklediği desteği ise şu ana kadar alamadı.
ABD hegemonyasında gerileme dönemi
Kuzey Kore’nin ABD tarafından nasıl durdurulacağı ise büyük bir tartışma konusu olarak öne çıkıyor. Hem siyasi, hem ekonomik hem de askeri olarak uluslararası alanda hegemonyasını sürdüren ABD’nin gücünün gerilediği bir gerçek. Nitekim son dönemde uluslararası alanda büyük meydan okumalarla karşı karşıya. En büyük meydan okuma ise Asya’da yükselen Çin’den algılayan ABD’nin önceliği bölgedeki dengeleri kendi lehine sürdürmek. Bu açıdan Kuzey Kore sorununu yalnızca bir nükleer sorun olarak görmenin eksik olacağı değerlendirilebilir. Bu aynı zamanda ABD’nin bölgedeki etkisini artırma çabasının da bir parçası.
Nükleer silahlar koruma sağlayabiliyor
Ancak, Kuzey Kore’nin nükleer güce sahip olması, ABD’nin işini zorlaştıran bir etken olarak görülüyor. Kuzey Kore’nin sahip olduğu füzelerin sınırlı bir kapasiteye sahip olması, ABD’nin güvenliğine doğrudan büyük bir tehdit oluşturmasa da hem bölge ülkeleri hem de Guam başta olmak üzere ABD’nin stratejik üslerinin bulunduğu bölgeler için tehdit oluşturduğu bir gerçek.
Unutulmayan acı: Hiroşima ve Nagasaki:
İkinci bir faktör ise olası bir çatışmanın nükleer çatışmaya dönüşme ihtimali. Nükleer silahların kullanıldığı bir çatışmanın yaşanması halinde, Güney Kore, Japonya, Avustralya, Çin ve hatta ABD’nin kıyı bölgelerinin Kuzey Kore’nin hedefinde olabileceği değerlendiriliyor. Böyle bir risk ise ABD açısından üstlenilmesi zor bir konu olarak öne çıkıyor. Hiroşima ve Nagazaki saldırılarını yaşamış ve yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği katliamı hafızalarında taşıyan bölge ülkeleri için ABD’nin sert güç kullanması da büyük bir sorun oluşturuyor.
Guam'ın stratejik konumu
Nitekim ABD’nin Guam başta olmak üzere bölgede bulunan askeri üslerinin Kuzey Kore’nin hedefinde yer alması da büyük sorun oluşturuyor. Hawaii'nin 4 bin mil batısında yer alan Guam adası, ABD’nin Pasifik'teki en önemli askeri gücüne ev sahipliği yapıyor. 6 binin üzerinde ABD askerinin bulunduğu Guam adasına olası bir saldırı, ABD için büyük bir tehdit anlamına geliyor.
ABD tarafından korunan bu adanın yanı sıra, Güney Kore, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerdeki ABD askerleri de saldırı riski ile karşı karşıya kalabilir. Son dönemde Kuzey Kore’nin artan saldırı hazırlığı tehditlerinden sonra Guam’da ABD Pasifik Hava Kuvvetleri komutasındaki iki B-1B bombardıman uçağı Güney Kore ve Japon uçaklarıyla bir deneme uçuşu gerçekleştirmişti. Bu durum bölgedeki gerilimin yükseldiğini gösteren önemli bir unsur. Ancak tarafların olası bir çatışmaya girmesi ise önlenemeyecek daha büyük felaketlere yol açacaktır.