|

Suriye’de yeni bir harekât kapıda mı?

Türkiye’nin PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadelenin temel paradigmasını sınır ötesindeki önleyici istihbari-askeri operasyonlar oluşturmaktadır. Bu kapsamda, önleyici operasyonlar için sınır hattı genişliğinde ve operasyonel etkinliği sağlayabilecek derinlikte güvenli bir bölgeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumda muhtemel harekât alanının neresi olabileceğini Türkiye’nin Suriye’de inşa etmeye çalıştığı “güvenli bölge” hedefi çerçevesinde değerlendirmekte fayda var.

00:00 - 25/10/2021 Pazartesi
Güncelleme: 01:38 - 25/10/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
NECDET ÖZÇELİK
/ TERÖRİZM VE GÜVENLİK UZMANI

PKK/PYD terör örgütünün Suriye’nin kuzeyindeki Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına ve Türkiye’nin sınır hattındaki yerleşim yerlerine dönük olarak artan saldırılarının, Türkiye’nin bu örgüte karşı Suriye’nin kuzeyinde yeni bir sınır ötesi harekât ihtimalini kuvvetlendirdiği görülmektedir. Çok aktörlü ve değişken dinamiklere sahip Suriye’de çatışma hiçbir harekâtın başlı başına tepkisel reflekslerle gerçekleşmediği, bunun yerine karar verme sürecini etkileyen faktörlerin rasyonel olarak değerlendirilmesini müteakip harekâtlara başlandığı görüldü. PKK/PYD saldırıları Türkiye’nin yeni bir askeri harekâtını nedenselleştirmekle birlikte, uluslararası ve bölgesel konjonktürel gelişmeler ile iç siyaset dinamikleri harekâtın siyasi karar alma sürecini; saha değişkenleri, tehdit analizi, hava ve arazi koşulları ile operasyonel imkân ve kabiliyetler de harekâtın askeri karar verme sürecini doğrudan etkilemektedir. O halde, fırsatlar-riskler değerlendirmesine bağlı olarak harekâtın zamanlamasının daha çok siyasi karar verme süreciyle ilgili olduğu, harekâtın nerede gerçekleşebileceğini ise daha çok askeri karar verme sürecinin belirleyeceği ifade edilebilir.


GÜVENLİ BÖLGE ISRARI

Uluslararası ve bölgesel gelişmelerdeki baş döndürücü gelişmelere bakıldığında harekâtın ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmek zor olmakla birlikte, PKK/PYD’nin tehdit odakları ve Türkiye’nin Suriye’deki stratejik harekât hedeflerine bakıldığında, harekâtın nerede gerçekleşebileceğini tahmin etmek daha mümkün görülmektedir. Bu durumda muhtemel harekât alanının neresi olabileceğini Türkiye’nin Suriye’de inşa etmeye çalıştığı “güvenli bölge” hedefi çerçevesinde değerlendirmekte fayda var. Türkiye’nin PKK/PYD ve DEAŞ’a karşı yürüttüğü terörle mücadelesinin temel paradigmasını sınır ötesindeki önleyici istihbari-askeri operasyonlar oluşturmaktadır. Bu kapsamda, önleyici operasyonlar için sınır hattı genişliğinde ve operasyonel etkinliği sağlayabilecek derinlikte güvenli bir bölgeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Böylesine bir güvenli bölgenin oluşturulması için gerekli strateji ise zaten terör örgütlerinin işgali altında bulunan Suriye topraklarındaki PKK/PYD ve DEAŞ unsurlarına karşı sınır ötesinde müdahaleci askeri harekâtlara ihtiyaç duyuldu. 911 km’lik Suriye sınırının tamamında aynı anda kapsamlı bir müdahale edici askeri harekâtın gerçekleşmesi çoklu terör ve uluslararası müdahaleci güçlerin ortaya koyduğu tehditler nedeniyle mümkün olmadığından, mekân-zaman optimizasyona bağlı olarak belirli dönemlerde belirli alanlara harekâtlar düzenlendi. 2016 yılından itibaren gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarının da bu kapsamda “sınır ötesinde müdahale edici askeri harekât” niteliğinde gerçekleştiğini hatırlamakta fayda var. Hâlihazırda gerçekleşmesi beklenen askeri harekât da Türkiye’nin güvenli bölge hedefindeki eksik kalan coğrafi alanın bir kısmını kapatabilecek müdahale edici askeri harekât olarak nitelendirilebilir.

COĞRAFİ DERİNLİK VE GENİŞLİK SORUNSALI

Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarının her birinin kendine özgü bir coğrafi harekât genişliği (harekât cephesi) vardı. Özellikle Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı Harekâtlarının birbirine entegre edilmesiyle birlikte coğrafi genişlik hedefine ulaşılmıştı. Ancak harekât derinliği, batıda Tel Rıfat, doğuda da Münbiç bölgesi olmak üzere arzu edilen derinliğe ulaşamamıştır. Türkiye açısından bakıldığında Suriye’de terörle mücadelenin derinliği 30 km olarak ifade edilebilir. Suriye’de şimdiye kadar icra edilen üç sınır ötesi harekâtın tamamında 30 km’lik derinlik hem siyasi hem de askeri hedef olarak defaten ifade edildi. Ancak, harekâtlar süresince askeri ve siyasi konjonktürel durum enjeksiyonları, Türkiye’nin 30 km’lik derinlik hedefinde esnemelere neden oldu.

Hatırlanacak olursa, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başlamasını müteakip ABD, ileri harekâtın Sacur Nehri’nin güneyine devam etmemesi konusunda bir rezerv koymuş, harekât burada derinleşemeyerek batı istikametine gelişmek durumunda kalmıştı. Harekâtın Dabık safhasına gelmesiyle harekât unsurları DEAŞ’ın yoğun direnciyle birlikte, Rejim ve Rusya’nın doğrudan saldırılarına da maruz kalmıştı. Öte yandan, DEAŞ ile Mücadele Koalisyonu’nun en büyük ortağı ABD de Dabık safhasında DEAŞ’a karşı karada mücadele eden TSK unsurlarına hava desteğini göreceli olarak azaltmış, müteakip safhalarda da tamamen kesmişti.

Türkiye’nin 30 km’lik güvenli bölge derinliğinin, sahadaki birçok aktörün stratejik hedefinin önündeki en büyük engel olduğu söylenebilir. Fırat Nehri’nin doğusundaki Barış Pınarı Harekâtı’nın derinliğinin M-4 karayoluna paralel şekilde ortalama 20 km ile sınırlandırılmış olmasının nedeni de bununla açıklanabilir. Yine de Fırat Nehri’nin doğusundaki güvenli bölge hedefi, derinlik bakımından nehrin batısındaki derinlik hedefine gören nispeten tatmin edicidir. Türkiye için Fırat Nehri’nin doğusundaki sorun mücadelenin derinliğinden ziyade cephesindedir.

MUHTEMEL HAREKÂT ALANLARI

Bu açıdan bakıldığında; Fırat Nehri’nin batısındaki bir harekâtın öncelikli hedefinin mevcut harekât alanlarını derinleştireceği, Fırat Nehri’nin doğusundaki bir harekâtın ise yeni harekât cepheleri açarak güvenli bölge hedefini genişleteceği ifade edilebilir. Bu durumda ikisi Fırat Nehri’nin batısında, ikisi de doğusunda olacak şekilde dört muhtemel harekât alanından bahsedilebilir. Batı’daki muhtemel harekât alanlarının Tel Rıfat ve Münbiç olması beklenirken, doğudaki muhtemel harekât alanlarının Ayn al-Arab ve Tel Tamir olacağına dair kuvvetli emareler bulunmaktadır. Dört farklı harekât alanına aynı anda operasyon düzenlemenin rasyonel bir tercih olmayacağı da göz önünde bulundurulduğunda, bu alanlardan bir ya da birbiriyle doğrudan operasyonel ilişkisi olan iki alanda gerçekleştirilmesi ihtimal dâhilindedir. Bu dört harekât alanının kısa değerlendirilmesini yaparak bir harekât alanı önceliği çıkartılabilir.

RUSYA’NIN KONUMU

Batıdaki Tel Rıfat ekseni PKK/PYD’nin, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekât alanlarındaki istikrarını doğrudan tehdit eden, TSK ve Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurları ile Afrin, Azez, Mare ve al-Bab ve çevresindeki sivillere yönelik saldırıların kaynağı konumundadır. Tel Rıfat’ı çevreleyen Nubl, Minak, Maranez, Şeyh İsa ve Şaala hattındaki PKK/PYD terör örgütü unsurları ile Rejim ve İran destekli milislerin ortaya koyduğu tehdidin boyutu büyüktür. Ancak, Tel Rıfat Türkiye’nin harekât alanları ile Halep arasında 2016 yılından bu yana Rusya ve Rejim açısından bir tampon bölge niteliği taşıdığından, Rusya’nın bu bölgedeki bir operasyona hem siyasi hem de askeri olarak karşı çıktığı bilinmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Basufan-Barad-Baseliya hattı ile Mare eksenindeki Türkiye destekli SMO unsurlarının cephelerindeki PKK/PYD unsurlarının saldırılarına karşı verdikleri etkili reaksiyon karşılığında Rus savaş uçaklarının bu bölgelerdeki SMO unsurlarına hava akını gerçekleştirerek PKK/PYD’li teröristlerin daha fazla zayiat vermelerinin engellendiği gözlenmiştir. Ayrıca, Rusya 2019 Mayıs’ında SMO unsurlarının Tel Rıfat’ın kuzeyindeki Maranez meskûn mahalline yönelik başlattığı harekâta havadan müdahale ederek Türkiye’nin Tel Rıfat istikametinde harekât derinliği oluşturmasına engel olmuştu. Bu durumda, Tel Rıfat ekseninde kapsamlı bir askeri harekâtın gerçekleşmesi pek mümkün görünmemekle birlikte, mevcut çatışma statükosunun yeni angajman yöntemleriyle baskılanması beklenebilir.

KARA KOZAK STRATEJİK ÜSTÜNLÜK SAĞLAR

Münbiç ekseni Türkiye için şimdilik daha ardıl stratejik öneme sahip görünmektedir. Münbiç Fırat Nehri’nin doğu ve batı yakasındaki PKK/PYD unsurları için transit bir konumda olmasına rağmen, hem kuzeyden hem de batıdan Fırat Kalkanı Harekâtı alanıyla çevrelenmiş durumdadır. Olası bir Ayn al-Arab Harekâtı’yla doğudan da çevrelenmesi durumunda Münbiç’teki PKK/PYD varlığının askeri etkinliğinin sürdürülebilirliği de büyük ihtimalle ortadan kalkacaktır. Dolaysıyla Münbiç’te bir harekât derinliği yaratılacaksa bunun Ayn al-Arab’taki muhtemel bir harekâtın ardıl safhası olabileceği değerlendirilebilir.

Mevcut koşullar itibariyle Ayn al-Arab bölgesine düzenlenecek bir harekât daha muhtemel görünmektedir. Zira Ayn al-Arab bölgesinden ABD askeri unsurlarının çekilmiş olması ve Rus askeri güçleri ile yerel PKK/PYD’liler arasındaki sürtüşmeler operasyonel fırsatları güçlendirmektedir. Bu bölgenin kuzeyde Türkiye sınırı ile doğuda Barış Pınarı Harekât alanı, batıda Fırat Nehri ile çevrelenmiş olması da Türkiye’nin düzenleyebileceği askeri angajman yöntemlerini çeşitlendirebilecek avantajlar sunmaktadır. Coğrafi açıdan da Türkiye’nin güvenli bölge hedefinin genişlemesi ve birleştirilmesi için önemli bir konumdadır. Ayn al-Arab’a düzenlenecek olası bir askeri harekât Barış Pınarı Harekâtı’nı batı istikametinde genişletecek, Münbiç’i doğudan tecrit edebilecek ve stratejik Kara Kozak’ı ele geçirmekle doğu-batı istikametinde Fırat Nehri üzerinde geçiş kontrolü sağlayarak stratejik bir üstünlük sağlanabilecektir.

KARKAMIŞ SALDIRISININ HESABI SORULUR

Geçtiğimiz günlerde Karkamış’a yapılan saldırıların, Ayn al-Arab’ın batısındaki Zur Magar bölgesindeki PKK/PYD’li teröristler tarafından gerçekleştirildiği de göz önüne alındığında, bu bölgeye düzenlenecek harekâtın önemli bir gerekçesi de bulunmaktadır. Ayn al-Arab’a dönük bir harekâtın en muhtemel harekât seçeneği olduğu söylenebilir. Tel Tamir ekseninde doğu istikametinde harekât cephesinin genişletilmesi şimdilik daha düşük bir seçenek olarak görülmektedir. Zira o bölgedeki ABD, Rusya ve Rejim varlığı ile PKK/PYD’nin, askeri konsantrasyonun ortaya koyduğu müşterek risk seviyesi Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn al-Arab’a göre daha yüksek seviyede görülmektedir. Bu bölgede de mevcut çatışma statüsü devam ettirilip, çatışmanın yoğunluğu arttırılmak suretiyle olası bir Ayn al-Arab harekâtı durumunda PKK/PYD’nin Ayn al-Arab’ta konsantre bir savunma gerçekleştirmesinin önüne geçilebilir.

Konjonktürel gelişmeler, Rusya-Türkiye ilişkileri, tehdit öncelikleri ile fırsat ve riskler değerlendirildiğinde Ayn al-Arab’ta düzenlenecek müdahale edici askeri bir harekât, Türkiye’nin güvenli bölge hedefinin gelişmesini ve bütünleşmesini sağlama imkânına sahiptir. Böylesine bir harekâtın gerçekleşmiş olması Fırat’ın doğusundaki güvenli bölge cephesini genişleterek Münbiç ‘teki PKK/PYD varlığının da ortadan kalkmasının yolunu açacaktır. Ayn al-Arab’a dönük bir harekât, ileride Tel Rıfat ve Haseke-Kamışlı eksenindeki PKK/PYD varlığını tehdit edecek ekonomik/stratejik bir hamle olarak da nitelendirilebilir.



#Suriye
#PKK/PYD
#DEAŞ
#Türkiye
2 yıl önce