|

İMF kalıntısı kurumlara reform çağrısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İtalya seyahati dönüşünde kamu kurumlarına gösterdiği faiz tepkisi, Türkiye’nin gündemine damgasını vurdu.

Yeni Şafak ve
04:00 - 9/02/2018 Cuma
Güncelleme: 00:49 - 9/02/2018 Cuma
Yeni Şafak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Enflasyonun çift hanede seyretmesinin temel nedeni olan yüksek faiz konusunu Türkiye’nin gündemine taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birinci derecede Merkez Bankası ve BDDK, ondan sonra da devletin bankaları burada aktif rol almak zorunda. Siz aktif rol almadıktan sonra, öbürleri istediği gibi at oynatır… İşi sağlam tutarsak oralara ulaşırız, kararlı duracağız, kesinlikle faizde taviz vermeyeceğiz. Faizi aşağıya doğru çekeceğiz. Faizi aşağıya doğru çektiğimizde enflasyon da düşecektir” dedi.

17/25 Aralık darbe girişiminden bu yana çift hanede seyreden faiz oranlarının yeniden tek haneye indirilebilmesinde en etkili silahlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)'nın elinde. Ancak 2001’den IMF tarafından yapılandırılan bu kuruluşlar, o günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tam kontrol ve tam denetiminin dışında, başına buyruk hareket ediyor. Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkisini tamamen kesmesine rağmen 2001 krizi sonrasında IMF tarafından yapılandırıldığı şekliyle kalan TCMB ve BDDK gibi kurumların faizle mücadelede vurdumduymaz davranması, uluslararası faiz lobileriyle olan ilişkilerinin sorgulanmasına neden oluyor. Faizle mücadele kilit konumdaki kamu kurumlarının ve devlet bankalarının yüksek faize karşı duyarsızlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı isyan ettirirken hükümetin ekonomi kurmaylarının bu konuda harekete geçtiği belirtiliyor. Özerk kurumlarla ilgili yasal düzenleme içeren bir çalışmanın başlatılarak IMF güdümlü modelden milli imkanlara göre oluşturulacak bir modele geçilmesi bekleniyor.

AFRİN BAHANESİYLE FAİZ YÜKSELTİYORLAR

Öte yandan, Türkiye’nin Afrin’de yürüttüğü terörle savaşı nedeniyle oluşan ortamı bahane eden bankalar, ekonominin can damarı olan üretici kesimine açtığı kredilerde faiz oranlarını yüzde 20’nin üzerine çıkardı. İşletmelere yönelik yatırım ve istihdam oluşturan kredileri kısan bankaların fırsatçılığı, Türkiye ekonomisi için adeta beka sorunu haline geldi.

Özel bankalarla faiz yarışına girerek halkın ve işletmelerin sırtına yüksek faiz yükü bindirmekte sınır tanımayan devlet bankaları da Cumhurbaşkanı’nın hedefindeydi. Faizle mücadele etmek yerine faiz şampiyonluğuna oynayan kamu bankalarını sert şekilde eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda yüzde 16, 17, 18, hatta 20’nin üzerinde faiz uygulayan bankalar var. Bunların olduğu bir finans sektörü içinde, yatırımcı nasıl olacak da işin içine girecek? Bu şartlarda istihdam nasıl düzelecek? Geçenlerde bir banka kârını açıklıyor: 6 küsur milyar TL. Şimdi biz bu faiz lobisine mi çalışacağız? Buna çalışırken orada ezilen kim? Millet zannediyor ki krediyi alan eziliyor; krediyi alan değil aslında tüketici eziliyor. Krediyi alan, öyle veya böyle işini çeviriyor; çeviremiyorsa da batıyor” diye konuştu.

TCMB KANUNUNA İSTİHDAM VE BÜYÜME DE EKLENSİN

Merkez Bankası kanununda fiyat istikrarı ile beraber, istihdam ve büyümeyi de önceleyen bir hedef değişikliği yapılması gerektiğini ifade eden Yeni Şafak ekonomi yazarı Prof. Dr. Ahmet Ulusoy, “Merkez Bankasını daha da güçlendirmek lazım. Merkez Bankası kanununda, fiyat istikrarı amacı yanında, büyüme ve istihdamı sağlama hedeflerini de koyalım. Krediler diyoruz, Merkez Bankası’nın gücü yok. BDDK’nın bankacılık ile ilgili yetkilerini Merkez Bankası’na devredelim. Güçlendirilmiş bir Merkez Bankası (iki kurumun aynı hedeflere koordinasyonunun tek elde toplanması,) ticari kredi piyasası ve faiz oranlarının düşürülmesi üzerinde daha etkili olabilir” dedi.

BDDK ‘KARŞILIK’ KARTINI KULLANSIN

Yeni Şafak Gazetesi ekonomi yazarı Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl’e göre, TCMB’nin kredi piyasasını etkileme yönünde sahip olduğu zorunlu karşılıklar gibi politika araçları yeterli değil. Kredi piyasası üzerinde daha etkili politika araçlarına sahip olan BDDK’nın devreye girmesi gerektiğini belirten Karagöl, “BDDK’nın kredi karşılıkları üzerinden yaptığı düzenlemelerin çok daha etkili olduğunu gördük. Nihayetinde hem dünya örneklerinde hem de Türkiye örneğinde görüldüğü üzere, salt para politikası araçları ile fiyat ve finansal istikrarı sağlama yolunda arzulanan sonuçlara ulaşmak mümkün olmamaktadır” diye konuştu.

  • * Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) gibi özerk kuruluşların, Türkiye’nin ekonomik güvenliğini tehdit eden yüksek faiz oranları karşısındaki süre giden vurdumduymazlıkları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı isyan ettirdi. Bu kurumlara neşter atılması için düğmeye basıldı.
  • * Devlet bankaları, uzun süredir kamu yararını bir kenara bırakıp özel sektörle faiz yarışına girmişti. Ziraat Bankası, geçen yıl elde ettiği 16.9 milyar TL net faiz geliriyle, özel bankaları bile geride bırakarak yılın faiz şampiyonu oldu. Karlılıkta özel sektörü geride bırakan kamu bankaları, üretici kesimin sırtına yüksek faiz bindirmekte sınır tanımadı. İşletmelerin yüksek faiz maliyetini fiyatlara yansıtması nedeniyle, faizler enflasyonun sebebi oldu.
  • * Türkiye IMF ile ilişkisini 2008 yılında bitirmişti. Ancak 2001 krizi sırasında IMF’nin isteğiyle yeniden yapılandırılarak devletten bağımsız hale getirilen TCMB ve BDDK, o günden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin tam kontrolünün ve tam denetiminin dışında. Çift haneye çıkan faize karşı hiçbir hassasiyet göstermeyen bu kuruluşların, uluslararası faiz lobilerinin esiri haline gelip gelmediği sorgulanıyor. Türkiye’nin ekonomik bekasını tehdit eden özerk kurumlar, milli imkanlarla yeniden yapılandırılmalı.
#İMF
#Ekonomi
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
6 yıl önce