
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik "Cumhur İttifakı içerisinde seçimlerde işbirliği yaptığımız başka partilerin de başka görüşleri olabiliyor. Ama biz bunun hiçbir şekilde bu farklılıkların yeri geldiğinde bir politik çatlağa dönüşmesine müsaade etmedik. Cumhurbaşkanımızın talimatı bu şekildedir, bizim partilerimizin kurumsal refleksi de bu şekildedir. Dolayısıyla burada muhalefet partilerine buradan bir ekmek çıkmaz" dedi. Sumud Filosu'ndaki aktivistleri hukuka aykırı bir şekilde alıkoyan işgalci İsrail'e sert tepki gösteren Çelik, "Tutukladıkları, alıkoydukları aktivistleri, kötü koşullara mahkum ederek bir kere daha insanlık dışı karakterlerini göstermiş oldular" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı'na ilişkin, parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu.
Kapsamlı bir toplantı gerçekleştirildiğini belirten Çelik, Türkiye Yüzyılı Buluşmaları kapsamında sahadan gelen, elde edilen veriler, vatandaşların talepleri, eleştirileri, çeşitli konulardaki kaygıları, sitemleri ve tümünün çerçeveli şekilde bir veri setine dönüştürüldüğünü, ilerleyen günlerde bunlarla ilgili çalışmalar yapılacağını söyledi.
"Netanyahu hükümetinin barbarlığının, hukuk tanımazlığının bir göstergesi olarak bir kere daha kayda geçmiştir"
7 Ekim'in, "insanlık tarihinin en ağır katliamlarından birinin yıl dönümü" olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Burada bir kere daha ayın 5'inde İnsanlık İttifakı'nın parçası olarak İstanbul'da ve çeşitli illerde sokaklara çıkan ve İnsanlık İttifakı adına bu soykırıma karşı duran bütün vatandaşlarımızı, bütün sivil toplum örgütlerini bir kere daha tebrik ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz. Aynı şekilde bizim kadın kollarımız da güçlü bir farkındalık yaratmak üzere bir eylem farkındalığı oluşturdu. Kadın kollarımızın bu kadar geniş katılımla, bu kadar etkili bir şekilde yaptığı bu faaliyet sebebiyle de özellikle annelerin verdiği mesajın son derece kıymetli olduğunu ifade etmek isteriz. Kendilerine teşekkür ediyoruz."
Çelik, "İnsanlık İttifakı'nın bir parçası olarak Gazze'deki çocuklara, kadınlara, mahrum bırakılmışlara elimizi uzatmaktan vazgeçmeyeceğiz." diyerek yola devam eden Özgürlük Filosu'na da benzer bir İsrail saldırısının gerçekleştirildiğine işaret etti.
İsrail'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, vatandaşlar ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen aktivistleri her zamanki barbarlığıyla kaçırarak alıkoyduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:
"Filistin Devleti'ni tanıyan devletlerin sayısının artması da büyük bir sevinç kaynağıdır"
Birleşmiş Milletler toplantısında da İsrail'in yalnızlaştığının görüldüğünü söyleyen Çelik, "Artık İsrail'in yanında durmak, İsrail'le ilgili bir cümle sarf etmek gibi bir yaklaşım kim yaparsa bir utanç vesilesidir." ifadesini kullandı.
Çelik, şöyle devam etti:
Ömer Çelik, bugün Mısır'da bir toplantı yapıldığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Burada Başkan Trump'ın planı çerçevesinde ateşkesinin sağlanması, daha sonra da kalıcı barışa geçilmesiyle ilgili sürecin yol haritası üzerine çalışılıyor. Türkiye de o toplantıda. Burada bu plan ortaya çıktığı andan itibaren Hamas'ın barış odaklı ve diplomasi boyutu son derece güçlü ve incelikli cevabının takdire şayan olduğunu ifade etmek isteriz.
Başkan Trump'ın ateşkesin sağlanması ve barışın sağlanmasıyla ilgili başlattığı girişim çerçevesinde Hamas, barıştan yana olduğunu, ateşkesten yana olduğunu, diplomasiden yana olduğunu, hem bu soykırım katliamının bitmesi gerektiğini hem de bu çatışmaların bitmesi gerektiğini ifade eden gayet iyi kademelendirilmiş, hiyerarşisi iyi kurgulanmış, işçiliği üzerinde iyi çalışılmış bir cevap yayımladı. Bunun hayata geçmesi için fırsat verilmesi gerekiyor."

İsrail ile görüşmelerde Hamas'ın barıştan yana cevabının hayata geçmesi için fırsat verilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, cevabın hemen ardından İsrail'in Gazze'ye yoğun bombardımanlar gerçekleştirdiğini belirtti.
Buna hiçbir şekilde uluslararası toplumun müsaade etmemesi gerektiğini belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Kendi vatanlarından sürgün edilmesi gibi bir seçenek söz konusu olamaz"
Çelik, bahse konu barış planı üzerinde konuşulurken, İsrail tarafından dile getirilen Filistinlerin Gazze ve Batı Şeria'daki statüleriyle ilgili yaklaşımların son derece sinsi ve insanlık adına tehlikeli birtakım altyazılar içerdiğini gördüklerini belirtti.
Gazzeliler başta olmak üzere bütün Filistinlilerin kendi vatanlarında yaşaması gerektiğini ifade eden Çelik, Filistinlilerin sürgün muamelesiyle karşı karşıya kalmalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Filistin ve Filistinlilerin sadece Filistinliler tarafından yönetilebileceğini bunun dışındaki dayatmaların hiçbir geçerliği ve kalıcılığının olmayacağını belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Devletimizin kurumları teyakkuz halindedir"
Etraftaki gelişmeleri de takip ettiklerini belirten Çelik, bazı ülkelerin çevre ülkelerdeki etnik ve mezhep unsurlarını kışkırtarak yeni kaos ve kriz alanları oluşturmaya çalıştıklarını söyledi.
Çelik, Terörsüz Türkiye ve bundan ayrı düşünülmeyecek olan terörsüz bölge hedefinin ne kadar kritik, stratejik, tarihi ve doğru bir adım olduğu daha net bir şekilde gördüklerini söyledi.
Etrafta aylardır görünen ve görünmeyen gelişmelerin yaşandığını ifade eden Çelik, "Aslında Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge sürecinin entegre olduğunu, olması gerektiğini, iç içe ve ayrılmaz olduğunu bizim önümüze bir kere daha getirmiştir." dedi.
Bazı devletlerin yaptıkları faaliyetlerle terörsüz bölge ve Terörsüz Türkiye sürecini sabote etmeye çalıştığını net bir şekilde gördüklerini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Cumhur İttifakı'nın buradaki iradesi son derece nettir"
Meselenin sadece Türkiye'den terör gündeminin çıkarılması ve Türkiye'nin geleceğinden terörün uzaklaştırılması olmadığını ifade eden Çelik, sürecin bölgedeki Kürt, Türkmen, Arap, Sünni, Alevi, Nusayri, Şii ve Dürzi gibi bütün etnik ve mezhep gruplarının kendi geleceklerini oluşturması konusunda daha yüksek bir iradeye ve geniş bir manevra alanına sahip olmasını sağlayacağını belirtti.
Terörsüz Türkiye süreciyle terörsüz bölge sürecini ayrıştırmaya çalışanların, bu durumun tüm süreci akamete uğratmak olduğunu çok iyi değerlendirmeleri gerektiğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:

TBMM'de çalışmaları süren Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun, terör örgütü PKK'nın kendini feshi ve silahlarını bırakması süreci için gerekli dayanakları oluşturan bir yaklaşım gösterdiğini dile getiren Çelik, "Silahların bırakılmasının kesintisiz bir süreç olarak devam etmesi gerekir. Fesih ifadesinin altının somut olarak doldurulması gerekir." dedi.
Çelik, terör örgütü PKK'nın silah bırakması sürecinin teyit edilmesinin kilit önemde olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Devletin nitelikleri konusunda herhangi bir pazarlık söz konusu değil"
Muhalefet partilerinin komisyonla ilgili yapılacak yasal düzenlemeler ve Suriye politikası konusunda AK Parti ve MHP arasında görüş farklılıkları bulunduğu iddialarına ilişkin soru üzerine Çelik, "Muhalefet, kendi dinamikleriyle, tezleriyle yol alamayınca umudunu, 'Cumhur İttifakı içerisinde bir çatlak var mı?' ya da 'Cumhur İttifakı içerisinde politik bir çelişki var mı?' gibi durumlara bağlıyor." değerlendirmesini yaptı.
"Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili vatandaşların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye çok yüksek bir güven ve desteği bulunduğunu ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhur İttifakı'nı oluşturan partiler arasında farklı siyasi gelenekler ve düşünsel değerler sebebiyle farklı görüşler olabileceğini ama bunların politik bir çatlağa dönüşmesine müsaade etmediklerini anlattı.
Ömer Çelik, "Farklı görüşler varsa bunlar Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bahçeli arasında görüşülür ya da onların görevlendireceği ekipler arasında görüşülür. Orada daha güçlü bir politik iradeyi muhakkak suretle inşa ederiz." diye konuştu.
"Anlaşma kağıt üzerinde kalmamalıdır"
Şu ana kadar SDG'nin 10 Mart mutabakatının maddelerini yerine getirmekle ilgili attığı hiçbir adım olmadığına dikkati çeken Çelik, "Anlaşma kağıt üzerinde kalmamalıdır, teorik bir egzersiz konusu olmamalıdır. Bu kadar kaos varken SDG'nin bu ayak diremesi, süreçten firar etmeye çalışması, bölgede istikrarsızlık yapmak isteyenlerin ajandasıyla yan yana bir tutum oluşturuyor. Oradaki Kürtlere de Türklere de diğer mezhep gruplarına da zarar veren birtakım örtülü yaklaşımların, birtakım vekalet yaklaşımlarının maalesef aracı haline geliyor." görüşünü paylaştı.
"Siyasi partilerin var olduğu alan milletin verdiği yetki ve anayasal düzendir"
Bir basın mensubunun, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün grup toplantısında, 'Kimse bana Erdoğan'ı dinlemek milli iradeye saygıdır demesin. Buna kimse inanmaz. Sıkıştığında milli iradeye sarılıp, birinci olunca milli iradeyi baş tacı yapıp, İstanbul'u kaybedince mundar oldu diyeceksin.' ifadelerini kullandı. Bu açıklamalara ilişkin ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yanıtlayan Çelik, şunları kaydetti:
"Sürecin sahibi vatandaşlarımızdır, milletimizdir"
Bir basın mensubunun, TBMM'de terörist başı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılmasını hatırlatarak, "Dün yaşanan gelişmenin sürecin ruhuna zarar verdiğini düşünüyor musunuz?" sorusunu yanıtlayan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Sürecin sahibi vatandaşlarımızdır, milletimizdir. Hepimiz bu süreci yürütenler ya da siyaset alanında yetki kullananlar hepimiz, millet iradesi sayesinde varız. Bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi budur ki bu konuda çok büyük hatalar yapıldığını görüyorum. Herhangi bir siyasi parti kendi spesifik ajandasını sürecin tamamının ajandası zannetmemelidir. Herhangi bir siyasi parti kendi özel ideolojik siyasi gündemini sürecin tamamının siyasi gündemi diye düşünmemelidir. Bu tip süreçlerde yüksek siyasi akıl ve gerçekten çözüm odaklı yaklaşım farklı siyasi partilerin ve farklı yaklaşımların sürece dönük entegre bir siyasi akıl üretmesini ve yine sürece dönük entegre bir siyasi söylem üretmesi gerekir ama siz hem ben sürece gireyim hem çözümden yana olayım.
Ortak akıl ve ortak söylem dışında kendi dar söylemimi ya da spesifik ajandamı sürecin ana rengi haline getirmeye çalışayım derseniz o zaman başka tartışmalar çıkar. Şimdi günün sonunda siyaset açısından baktığınızda bu meselelerin, bu görüntülerin ortaya çıkması, bu sürecin doğru ilerlemesine mi katkı sağlamıştır? Yoksa başka tartışmaların kapısını mı açmıştır? Onun için herkesin son derece sorumlu davranması gerekir. Süreçten odağımızı uzaklaştıracak, vatandaşlarımızda haklı infialler oluşturacak, tepkiler oluşturacak birtakım yaklaşımlar içerisine girilmemesi gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki bu tip süreçlerde kurallara uymak her zamankinden daha önemlidir. Çünkü bir yerden bir aşırılık söz konusu olduğunda onu dengelemek için başka yerden de başka aşırılık söz konusu olur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuralları, işleyişi bellidir. Dolayısıyla kimsenin kendi özel siyasi ajandasını sürecin ortak ajandası zannetmeyeceği, kendi siyasi söylemini sürecin ana söyleminin yerine koymayacağı bir sorumlu yaklaşımla süreci yönetmek gerekir. Sorumsuzluklar başka sorumsuzlukları getirir. O zaman da ana fikri kaçırırız."
"İstişari olan toplantılar somut sonuçlar doğuran karar toplantılarına dönüşmüştür"
AK Parti Sözcüsü Çelik, bir basın mensubunun "Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Türk devletleriyle buluştu ve orada ortak alfabe için de ilk adım atıldı. Peki, ilerleyen süreçte ortak ordu konusu gündeme gelir mi? Özellikle bu ülkelerle tatbikatlar sıklaşır mı?" sorusu üzerine, şöyle devam etti:
"Ortak ordu meselesiyle ilgili resmi bir gündemden bahsetmiyoruz ama iki türlü bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir tanesi Türk dünyası, Türk Devletleri Teşkilatı, kendi içerisinde ortak alfabe başta olmak üzere, ekonomiden kültüre kadar çok boyutlu alanda giderek konsolide oluyor. Yani istişari olan toplantılar çok önemli somut sonuçlar doğuran karar toplantılarına dönüşmüştür çok uzun zamandan beri. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu zirvelere özel bir önem veriyor. Dolayısıyla dünyadaki gelişmelere baktığımızda, Asya'daki gelişmelere ve diğer yerlerdeki, Avrupa'daki gelişmelere baktığımızda tabii ki ortak askeri istişarelerin yapılması, ortak tatbikatlar yapılması, güvenlik konusunda daha sık temas edilmesi, etkileşim içinde olması gibi önümüzdeki dönemde de bu gündemler yoğunlaşacaktır ama onlar burada alınmış resmi bir karar ortak ordu şeklinde değerlendirilmemesi gerekir."









