Kanal İstanbul Projesi, amirallerin bildirisi üzerinden yeniden gündemde. Projeye yöneltilen itirazların ilki, Montrö Sözleşmesi’ni ortadan kaldıracağına ilişkin. Ancak Kanal İstanbul’un iç hukuka, Montrö’nün uluslararası hukuka tabi olması en basit ayrım. Eleştirilerden biri de ‘güvenlik’ kaygısı. Oysa alternatif güzergahların savaş durumunda Türkiye’nin elini güçlendireceği vurgulanıyor.
Kanal İstanbul projesi, emekli büyükelçi ve amirallerin bildirileri üzerinden yeniden gündeme geldi. Projeye getirilen eleştiriler, emekli büyükelçiler ve ardından darbe çağrışımı yapan emekli amirallerin bildirisiyle hükumeti hedef alma noktasına geldi.
BOĞAZLAR TRAFİĞE AÇIK OLACAK
- Kanal İstanbul’a yöneltilen itirazların ilki, günümüzde en çok tartışılan Montrö Sözleşmesi’ni ortadan kaldıracağı iddiası. Oysa Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çelişmiyor.Bu farkı ortaya koyan en basit ayrım ise Kanal İstanbul iç hukuk düzenlemelerine tabi iken Montrö’nün uluslararası hukuk düzenlemelerine tabi olması. Uzmanlara göre, suni bir kanal olarak coğrafya bazlı uluslararası hukuk değerlendirmelerine konu edilemeyecek statüdeki Kanal İstanbul’dan geçişler Türk iç hukukuna tabi olacak ve geçişler Montrö’de tanımlanan seyrüsefer serbestisine aykırı bir durum teşkil etmeyecek.Gemiler için tercihe bağlı bir su yolu olarak hizmet verecek olan Kanal İstanbul hayata geçtiğinde Boğazlar gemi trafiğine açık olmaya devam edecek. Savaş gemilerinin geçişlerinin sadece Boğazlar üzerinden gerçekleşmesi halinde Montrö’ye aykırı bir durum ortaya çıkmayacak.
VAZGEÇiLİR BİR SÖZLEŞME DEĞİL
SERBEST GEÇİŞE YOL AÇMAZ
- Boğazlar bölgesinin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde de teyit edildiği gibi“uluslararası suları iç denize bağlayan iki milli boğaz ve bir iç deniz olan Marmara’dan oluştuğu”düşünüldüğünde, Montrö’nün ortadan kalkması serbest geçişlere yol açmayacağı gibi, Türkiye’nin İstanbul Boğazı’nda ve Marmara’da uluslararası denizcilik hukuku gereği “iç su rejimi”ni uygulamasını beraberinde getirecek.