|

"Malazgirt’te yurt edindiğimiz Anadolu"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hasan Öztürk köşesinde "Malazgirt’in yıldönümünde seferberlik vaktidir şimdi" başlıklı yazısını kaleme aldı. Hayrettin Karaman, Özlem Albayrak, Yusuf Kaplan ve Ahmet Ulusoy da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:37 - 25/08/2017 Cuma
Güncelleme: 09:49 - 25/08/2017 Cuma
Yeni Şafak
Ahmet Ulusoy, Hayrettin Karaman, ​Yusuf Kaplan, Özlem Albayrak ve Hasan Öztürk.
Ahmet Ulusoy, Hayrettin Karaman, ​Yusuf Kaplan, Özlem Albayrak ve Hasan Öztürk.

Hasan Öztürk, Hayrettin Karaman, Özlem Albayrak, Yusuf Kaplan ve Ahmet Ulusoy'un yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Tehlike çanları çalmakta

Suriye iç savaşıyla birlikte “Arap Baharı”nı, “Arap Hazanı”na çevirenler bölgemizde butik devletçikler kurma planlarını adım adım uyguluyorlar. (Condoleezza Rice’ın “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” sözünü unutmadık.)Artık Libya yok. Artık Irak yok. Artık Suriye yok. Yakın gelecekte Yemen, Suudi Arabistan da olmayacak belki. Bu devletlerin yerine “terör örgütlerine devlet kurduruyorlar.” Parça pinçik, küçük küçük! 1990’da 1.Körfez Savaşı’nda Bağdat’a kadar geldiler ama Saddam’ı devirmeden gittiler. Giderken Kuzey Irak’ta otonom bir yapıya Çekiç Güç eliyle koruma kalkanı oldular. 2003’te 2. Körfez Savaşı’nda Saddam’ın ipini çektiler. Çünkü artık ortam oluşmuştu. Irak’ın parçalanmasının kapısı aralanmıştı. Bugün Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi “bağımsızlık referandumu” için gün sayıyor. Bölgedeki tek destekçisi İsrail..!

Papa böyle bir konuşma yapabilir mi?

Birinci cümle yanlış olmanın ötesinde yakışıksız da! O din adamı değil, bütün Müslümanlara beşer olarak eşit, farklı olarak da Allah’ın kendisine vahyettiği Peygamber'dir. Diğerleri de beşer olarak Müslümanlara eşit olup farklılık ya Peygamberimiz'in ailesinden olmak veya okuyarak, öğrenerek âlim olmak, eğitim görerek kâmil insan olmaktan ibarettir. Peygamberimiz hariç tamamının yanılmaları ve günah işlemeleri mümkündür, diğer müminlerden ayrı bir sınıf teşkil etmezler, hiçbiri ma’sûm değildir. Aile hayatları vardır, günah çıkarmazlar, çalışır kazanır yerler… Sünnî İslam’da bu böyledir.Önce Allah’ın Peygamberine buyruğunu hatırlayalım:De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı bekliyorsa iyi Hakk’a makbul ibadet ve iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf:110). Demek ki, peygamberler de diğer insanlar gibidir, Allah adına konuşmazlar, Allah’tan geleni tebliğ ederler, onların günah işlemez ve dini açıklamada yanılmaz oluşlarının sebebi Allah’ın koruması ile olmaktadır. Vahiy gelmediğinde yanılmaları mümkündür ve olmuştur da. 

Asla sadece fotoğraf değildir

“Karavandan içeri girdiğimde Kılıçdaroğlu kızı Zeynep’le öğle yemeği yiyordu. Üzerinde atleti vardı. Masada yemek olarak bulgur ve pirinç pilavı, taze fasulye, patlıcan, yoğurt ve salata gözüme çarptı. Birkaç kare fotoğraf çektim. Fotoğrafları çekerken aramızda diyalog yaşanmadı”.Doğallık iddiasını bir kalem geçelim. Çünkü kamuoyu önüne çıkan, o kamuoyunun oylarına talip olan, bir ülkeyi yönetme iddiasında bulunan bir siyasi liderin tüm konuşmaları, davranışları ve tavırlarının kontrol altında olması gerekir. Kılıçdaroğlu da, Hürriyet foto muhabiri kendisini fotoğraflıyorken, atletle görüntü vermek istemiyor olsaydı, bırakın 40 dereceyi, hava 60 derece de olsa üstüne bir gömlek alırdı. Eğer verdiği imajı kontrol etmeyi düşünmediyse bu daha da büyük bir sorun olurdu. Çünkü kendinin nasıl göründüğü algısını bile yönetemeyen biri ülkeyi nasıl yönetecek sorusu cevapsız kalırdı. Dolayısıyla, “Kılıçdaroğlu poz vermedi” savunmalarını gerçekçi bulmuyorum.Zaten fotoğraf, asla sadece fotoğraf değildir, fotoğraf bir dilin izharıdır, bir mesajın iletkenidir, bir amaca matuftur, öyle de olması gerekir. Kılıçdaroğlu’nun atletli yemek pozuyla da; vizöre “sizden biriyim, halkın içindeyim” görüntüsünü düşürülmeye çalışılmıştı. O fotoğraf yani, bir halkla ilişkiler çalışmasıydı. Masadaki pilavın, taze fasulyenin, yoğurdun, poşet içindeki ekmeğin rolleri de hep aynıydı; “biz de portakallı ördek yemiyoruz; ballı kaymakla, kuş sütüyle beslenmiyoruz, sizin gibiyiz” mesajının altını çizmek, mütevazı genel başkan imajını şeddelemek.

Tehlike her geçen gün büyüyor

En iyi zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir. Bu, doğru.Savaşmadan zafer kazanmanın olmazsa olmaz şartları var elbette. Her bakımdan güçlü olmak, bunların başında gelir. Gücü kutsamıyorum, kutsayamayız.  Bizim gücümüz, maddî güce değil hakikate dayanır.  İslâm tarihi boyunca böyle olmuştur büyük ölçüde. Yine İslâm tarihinin de, dünya tarihinin de neredeyse bin yıllık en önemli bölümünü yaptığımız Selçuklu, Eyyûbî ve Osmanlı tecrübelerinde, gücü değil hakikati eksene aldık.  O yüzden yeryüzünde, üç kıtada en az beş asır adaleti hâkim kılan-yeniden keşfedilmeyi bekleyen- muazzam ve muazzez bir medeniyet tecrübesi armağan ettik insanlığa.

Rekabet kurulu müdahale etmediğine göre

Bu açıklama sonrasında tartışmalar daha alevlendi ve muhalefet partisinin bölge milletvekilleri üretici sorunları, fındık fiyatları ve tekelleşme konusunda Meclis araştırma önergesi verdikleri basına yansıdı.Yani, fındık fiyatları görsel, yazılı ve sosyal  medyada gündemdeki yerini koruyor. Bu nedenle biz de konuya kaldığımız yerden devam edelim dedik.*** TMO’nun regülasyon amaçlı piyasaya girmesinin doğru olacağını, çünkü rekabet şartları oluşmadığından gerçekçi fiyatlardan bahsetmenin mümkün olamayacağını (çok sayıda satıcı-az sayıda alıcı), fiyatların az sayıda alıcı tarafından baskılandığını belirttik. Aslında fındık piyasasında aksak rekabet şartlarının geçerli olduğu noktasında genel bir kabul var. Rekabet kurulu müdahale etmediğine göre, bu yanlış bir algıdır (!) diye düşünülebilir.

#​Hasan Öztürk
#Hayrettin Karaman
#Özlem Albayrak
#Yusuf Kaplan
#Ahmet Ulusoy
7 yıl önce