Türk yargısı, ABD'nin Suriye'deki ortağı PKK/YPG ile ilgili önemli bir karara imza attı. Yargıtay, YPG saflarında, Mümbiç'e bağlı Herema cephesinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile çatışan terörist Hacıbey Beyaztaş'a "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan verilen cezayı bozdu. Yüksek Mahkeme, TSK'nın ÖSO ile birlikte Suriye'nin kuzeyinde terör örgütlerine yönelik askeri operasyon düzenlediğine dikkat çekerken, Beyaztaş'ın, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngören "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetti.
YPG SAFLARINDA SAVAŞMIŞ
- Bursa'da yaşayan Beyaztaş, PYD/YPG’ye katılmak için 2014’te Suruç’tan Ayn El Arab'a (Kobani) geçti. Beyaztaş, Kadi Azadi cephesinde 7-8 ay boyunca DEAŞ ile savaştı. Beyaztaş daha sonra da Cısri Karakozak, Mümbiç ve Mümbiç'e bağlı Herama cephesinde silahlı olarak faaliyet gösterdi. Herama cephesinde ÖSO mensupları ile girdiği çatışmada yaralı ele geçirilen Beyaztaş, 21 Mart 2017’de Türk güvenlik görevlilerine teslim edildi.
MÜEBBET VERİLSİN!
Yargılanan Beyaztaş, "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan hapse mahkum edildi. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onanan karara yapılan itiraz üzerine dosya Yargıtay'a geldi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Daire, Türk ordusuyla birlikte Suriye'nin kuzeyinde askeri operasyon gerçekleştirilen ÖSO ile çatışmaya giren sanığın eyleminin TCK'nın 302. maddesinde düzenlenen ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngören "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçunu oluşturduğuna hükmetti. Bu karar uyarınca sanık Hacıbey Beyaztaş, "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan yeniden yargılanacak.
PKK VE YPG EŞ DEĞERDİR
- Kararın gerekçesinde PYD/YPG ile ilgili dikkat çekici tespitler yer aldı. PYD/YPG'nin Suriye’de PKK/KCK’nın bir kolu olarak kurulduğu, Türkiye için PKK ve YPG'nin bir ve eş değer olduğuna vurgu yapıldı. Türkiye'nin de bu terör örgütüne karşı bir mücadele yürüttüğü belirtilirken, PYD/YPG'nin, bölgedeki varlığını Suriye iç savaşından yararlanarak sağlamlaştırdığı kaydedildi. PYD/YPG'nin, Suriye'nin kuzeyinde kontrolü altına aldığı toprakları kanton kurarak birleştirme isteği ve Kürt özerk bölgesi oluşturma düşüncesinin, hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin toprak bütünlüğüne halel getirme tehdidi oluşturduğuna dikkat çekildi.
YÖNETİLEMEYEN ALAN VURGUSU
Türkiye'nin ÖSO ile Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları, meşru savunma hakkı yönünden de gerekçede irdelendi. Mart 2011'de Suriye'de başlayan protesto hareketlerinin, Esad'ın vermiş olduğu tepkiyle iç savaşa dönüştüğüne işaret edilirken, Esad rejiminin otoritesini yitirmesiyle 'yönetilemeyen alanların' ortaya çıktığı ifade edilen gerekçede "Böyle bir ortamda bir yandan DEAŞ ortaya çıkmış ve küresel bir terör örgütü olarak belirmiş, öte yandan terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan PYD/YPG, 13 Kasım 2013'te özerklik ilan ederek Türkiye sınır hattında Kuzey Irak benzeri yeni bir Kürt özerk bölgesi şekillendirmeye girişmiştir" denildi.
ÜLKE GÜVENLİĞİNE TEHDİT
Gerekçede, şu ifadeler kullanıldı: "Yönetilemeyen alanın varlığı hem ana ülkenin toprak bütünlüğüne, hem de egemen yetkilerine halel getirirken, sınırdaş olduğu ülkelerde istikrarın ve düzenin bozulmasına neden olabilirler. Devlet otoritesinin olmadığı Suriye topraklarında terör örgütleri yuvalanmış, Türkiye sınırında etkin rol oynamaya başlamışlardır. Yönetilemeyen alanda ortaya çıkan DEAŞ ve PYD/YPG, kendi devlet inşa sürelerini hızlandırırken, Türkiye'ye yapılan silahlı saldırılar ile ülke güvenliği ve milletin can ve mal güvenliği tehdit altında kalmıştır."
Türkiye'nin meşru hakkı
- Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarıyla ilgili emsal niteliğindeki gerekçeli kararda şu ifadeler yer aldı: “Suriye’de Esad rejimi, ülkenin bütününde otoritesini yitirdiği için ve daha önemlisi Türkiye’nin izlediği Suriye dış politikasından rahatsız olduğu için Suriye kaynaklı DEAŞ ve YPG saldırılarını önlemede hem ‘aciziyet’ içinde hem de ‘isteksiz’dir. Suriye’de devam eden çatışmalar çerçevesinde bazı devletlerin farklı amaçlarla gerçekleştirdikleri askeri müdahale ve uygulamalarının meşruluğunu değerlendirecek bir merci, form yoktur.”
- SALDIRILARA KARŞI
- “Bu durum terörizmle ‘küresel savaş’ adı altında meşruiyet zırhı giydirilerek gerçekleştirilen müdahalelerin aslında müdahaleci devletlerin kendi ‘jeopolitik’ çıkarlarını koruma ve gerçekleştirme gayreti çabasından başka bir şey değildir. Suriye iç savaşının uzamasının ardında tam da bu gerekçe yatmaktadır. Kuvvet kullanma normlarının aşındığı bir dönemden geçerken, devlet dışı silahlı aktörlerinin sürekli ve sistematik silahlı saldırılarına maruz kalan Türkiye’nin, ‘sınırlarını, vatandaşlarını ve bekasını’ korumak için Suriye’nin kuzeyinde ÖSO ile birlikte gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda uluslararası hukuk açısından meşru savunma hakkını kullandığı açıktır.”
