|

Afrika’nın geçmişine yolculuk

Üzerinde her zaman bir sır perdesi taşıyan Afrika, kabileler, kara büyüler, açlık, sömürü gibi negatif çağrışımlı kelimelerle anıldı. Eric Gilbert ve Jonathan T. Reynolds’in kaleminden “Tarih Öncesinden Günümüze: Dünya Tarihinde Afrika”, kıtayı geçmişiyle birlikte bölgesel, toplumsal farkları da ele alarak tanımak isteyenlere fırsat sunuyor.

Yeni Şafak
04:00 - 24/02/2017 Cuma
Güncelleme: 00:52 - 24/02/2017 Cuma
Yeni Şafak
Afrika’nın geçmişine yolculuk
Afrika’nın geçmişine yolculuk
HATİCE UĞUR


Kitap, iç kapağındaki “Afrika ne kadar büyüktür?” sorusu ile başlar. İçine Çin, Alaska, Avrupa ve Amerika haritalarının sığdırıldığı çarpıcı Afrika haritası, kıtanın en önemli özelliklerinden birinin “büyüklüğü” olduğunu gösterir. Afrika coğrafyası tek renk, tek dil, tek iklim hatta tek ülke olduğu önyargılarını alt üst eden devasa bir çeşitlilik sunar. Klimanjaro Dağı'nda buzullar varken, Sahra Çölü'nde seraplar görülür. Dünya dil ailelerinin dördüne ev sahipliği yapan kıta, sadece Nijerya'da iki yüzden fazla etnik dil konuşuluyor olması ile birçok dil araştırmasına ev sahipliği yapar. Tarımın ana vatanının Ortadoğu olduğu neredeyse kesindir ama tahıl ıslahı yapılan bölgelerin çokluğu, dünya tarımının kökenlerinde Afrika'nın öncü rol oynadığına işaret eder. Demir, Hititler tarafından Anadolu'da keşfedilmekle birlikte, etkin ticaret ve göç ağları sayesinde Afrika'ya antik çağlarda ulaşmış ve Kuzey Nijerya'daki Kano kenti gibi yüksek kaliteli üretim alanları oluşmuştur. Ülkemizde sadece meyve olarak tüketilen muzun kökeni Afrika mıdır tam olarak bilinmez ama muzun yabani atası olduğu düşünülen bir ürüne, Doğu Afrika kıyılarındaki Pemba Adası'nda rastlanmış ve Batı Afrika'da 2500 yaşındaki bir muz fosili bulunmuştur. Bugün muz, Afrika'da fırında pişirilen, tavada kızartılan, püresi yapılan, tatlı olmaktan çok fazlasıyla nişastalı bir bitki olarak dünya gastronomi tarihinde önemini korur.



GERÇEK BİR TARİHE SAHİP


Yukarıdaki bilgiler, Afrika'nın “tarihsizliği” tezine sahip erken dönem 19. yüzyıl tarihçilerinin yanılgılarını gözler önüne sererken, öte yandan günümüze kadar süregelen “statik ve ilkel Afrika” önyargılarını da altüst eder. Elbette günümüz Afrika'sında önyargıları fazlasıyla besleyen imgeler mevcuttur. Ancak sanıldığının aksine Afrika kıtası, insanlık tarihinin her aşamasında –tarımın gelişmesinden dil ailelerinin oluşumuna, madencilikten ticarete, dinler tarihinden sanata– dünyanın geri kalan coğrafyası ile çok katmanlı ve çok yönlü ilişkiler ağına sahiptir. Bu kitabın temel vurgusu da, Afrika'nın tüm klişelerin ve fantezilerin ötesinde “gerçek bir tarihe” sahip olduğudur. Afrika'nın tarihi, kıtanın sömürgeciler tarafından talan edildiği 19. yüzyılda değil, binlerce yıl önce başlamıştır. Hatta insanlığın ilk atasının Afrikalı olduğu yönündeki arkeolojik kalıntılara ek olarak, kimi Afrocentrik düşünürler, geliştirdikleri teoriler ile insanoğlunun yeryüzüne Afrika'dan yayıldığını ileri sürmektedirler. Kitap tüm bu yönleriyle, ünlü dünya tarihçisi Patrick Manning'in de ifade ettiği gibi, dünyanın klasik Akdeniz ve Avrupa imparatorlukları üzerinde odaklanmasına karşın, gerek coğrafi gerek toplum bazında insanoğlunun tüm çeşitliliğinin ortaya konulmasına bir katkı sağlamaktadır. Ayrıca, tarihçilerin çok yönlü bir Afrika tarihinin yazılması –ya da yeniden yapılandırılması– için yeterince zengin kaynaklara sahip olduğunu göstermesi açısından da önemlidir.





AFRİKALI KİMLİĞİ


Dünya Tarihinde Afrika, yüzü aşkın alt başlığa rağmen, makro ölçekte iki ana kısımdan oluşmaktadır: Kıtanın M.S. 1500 yılına kadarki tarihi ve M.S. 1500 yılından günümüze kadarki tarihi. Yazarlar, on beşinci yüzyılda insan bilgisi ve ulaşım teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucu olarak gerçekleşen coğrafi keşiflerin özellikle Afrika kıtası için taşıdığı öneme vurgu yaparak böyle bir düzenleme yaptıklarını ifade ederler. On beşinci yüzyıla kadarki Afrika tarihinin konu edinildiği –yedi bölümden oluşan– ilk kısım daha çok kıtanın çeşitliliğine odaklanmaktadır. Farklı tarihlerde, hatta tarih öncesi dönemlerde kıtanın farklı bölgelerinde olan gelişmelere yer verilmiştir. Dünya çapında köklü değişikliklere sahne olan on beşinci yüzyıl sonrası Afrika tarihini konu edinen ve on üç bölümden oluşan ikinci kısım ise küresel ölçekte gerçekleşen değişimlerin Afrika kıtasında, kıtanın farklı bölgelerinde nasıl tecrübe edildiğine eğilmektedir. Batı ile ilk temaslar, Atlantik köle ticareti, kıtada zaten yüzlerce yıldır varlık gösteren Hristiyanlık ve İslam dinlerinin –gittikçe genişleyen– dünyayla iletişim yolları, farklı siyasi güçlerin –Avrupalı, Arap ve Osmanlı– birbirleri ile olan mücadeleleri ve yeni teknolojilerin kıtanın farklı bölgelerindeki ekonomik, siyasi ve kültürel yaşam üzerine olan etkileri konular arasındadır. Bununla birlikte, kitap boyunca özenle vurgulanan “Afrika'nın bölgesel çeşitliği”, sömürgeciliğin anlatılmaya başlandığı on üçüncü bölümden itibaren birden yerini pan-Afrika analizlerine bırakır. Bu, Avrupa sömürgeciliğinin kıtanın her bölgesinde aynı şekilde vuku bulmasından ziyade, kıtanın genelinde oldukça benzer deneyimler yaşanmasından kaynaklanmaktadır. İlginçtir ki, bin bir renkli Afrika ilk kez sömürgecilik döneminde ortak “Afrikalı” kimliğini konuşur hale gelmiştir.


Kitap, günümüz Afrika'sının sorunlarına ve kendi içindeki çözüm mekanizmalarına değindiği son bölümlerde, Afrika'nın tarih boyunca büyüyen ve gelişen dünyanın aktif bir katılımcısı olduğunu yineler.


#Afrika
#Avrupa
#Dünya Tarihi
7 yıl önce