|

Aynayı tuttum şehre

Nuri Sincanlı imzalı Şehir Yıkılırken romanı Ketebe Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Roman dolandırıcıların, mültecilerin, duvarcıların, kalbi kırık kadınların, yani birbirinden farklı insanların sesini okura iletiyor.

Aslı Gül
04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 23:09 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
Zıt karakterlerin çatıştığı romanda, iyinin kötüye galip gelme mücadelesi kuyu üzerinden verilmektedir.
Zıt karakterlerin çatıştığı romanda, iyinin kötüye galip gelme mücadelesi kuyu üzerinden verilmektedir.

Hayatta her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz: evler, mahalleler, şehirler, insanlar, ilişkiler… Değişimse mutlak anlamda iyi ya da kötü değildir; bazen iyiye, güzele doğru yol almanın diğer adı olur, bazen de tahribatın. Ketebe Yayınları’ndan çıkan Şehir Yıkılırken romanında Nuri Sincanlı bize insanın heva hevesinin, ihtiraslarının eşlik ettiği değişimin nasıl bir tahribata yol açtığını, bizi kimi zaman eski günlere götürüp nostaljik hislere bürüyerek, kimi zaman da insanın aciz tarafını tüm çıplaklığıyla önümüze sererek gösteriyor.

Romanın belkemiğini oluşturan karakter olan Erenköy eşrafından Emin Bey, sohbetlere katılan, tasavvuf terbiyesi almış, iyi niyetli, kanaatkâr ama disiplinden ödün vermeyen, belki bazılarının gözünde aksi denebilecek bir ihtiyar. Erenköy mahallesinin zaman içerisinde müteahhitlerin elinde nasıl yok olduğunu, mahalle diye bir şeyin kalmadığını yakinen tecrübe ettiğinden, hem kaybettiği eşinin yadigarı olarak hem de eski “yaşayan” şehrin bir nişanesi olarak gördüğü bu müstakil evini korumak, onu adeta tek başına bir mahalleye dönüştürmek için evinin bahçesine bir kuyu açtırma niyetindedir. Ancak hiçbir şey Emin Bey’in hayal ettiği kadar kolay gerçekleşmeyecek ve bu kuyuyu açtırma serüveni, artık sadece kızı ve damadından ibaret kalan ailesinin de çeşitli imtihanlarla yüzleştiği bir mesele haline gelecektir.

İNSANOĞLU VE İHTİRASLARI


Romanda müspet insanın timsali olan Emin Bey, baklava işinde ehil olmasına, üstelik epey de rağbet görmesine rağmen dükkânı büyütmeye, ikinci şubeyi dahi açmaya yanaşmayan birisidir. O, ihtiraslarını yenmiş, kendi yağıyla kavrulmaya alışmış, alıştığı ve iyi olduğuna inandığı düzeni devam ettirme gayreti içerisindedir. Ancak ihtiraslarının kölesi olduğunu roman boyunca çeşitli vesilelerle gördüğümüz damadı Ziya, onun neredeyse zıttı bir tablo çizer. Dükkânı büyütmek ister, daha çok ve daha kolay kazanacağı işlerin peşinde koşmak ister. Ancak güçlü karakterli olmayışı ve her kabın rengini alması sebebiyle hiçbir işte muvaffak olamaz. Babasını memnun etmekten başka gayesi olmayan eşini kararsızlıkları, düşüncesizlikleri ve kötü arkadaşlıkları sebebiyle üzerken, kayınpederinin elinden de Erenköy Evi olan bu yadigâr mülkü alma gayretindedir.

Zıt karakterlerin çatıştığı romanda, bir anlamda iyinin kötüye galip gelme mücadelesi kuyu üzerinden verilmektedir. Bu imge üzerinden aileyi, mahalleyi, semt insanlarını, şehrin dönüşümünü, yıkımları, insanın bitmez tükenmez hırsını, dünyanın geçiciliğini anlatan Sincanlı, canlı diyaloglarla zenginleştirdiği romanında her kesimden insanın düşüncelerine yer vermektedir. Dolandırıcılara da, mülteci duvarcılara da, boşboğaz ustalara da, kalbi kırık kadınlara da kendi veçhelerinden bakılan roman, biteviye değişen şehre ayna tutarak kendi hâl-i pürmelâlimize bakmamızı sağlıyor.

#Şehir Yıkılırken
#Nuri Sincanlı
#Ketebe Yayınları
3 yıl önce