|

Batı korkuyu bitirdi

Farklı korku kitapları ile Türk edebiyatına yeni bir yön veren senarist ve yazar Şafak Güçlü "Yabancılar iyi iş yapıyorlar ama artık tıkandılar. Hep aynı hikaye var. Perili ev, zombiler, vampirler" diyor. Güçlü, yabancı korku filmlerine göre kaliteli işler çıkartamadığımızı söyleyerek bir özeleştiri de yapıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/11/2015 Pazar
Güncelleme: 20:31 - 14/11/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Herkesin keyifle değil de ürkerek izlediği korku filmleri genellikle doğaüstü olayları veya şeytani güçleri konu alıyor. Bizde ise bir cin klişesi almış başını gidiyor. İlk korku filmleri sıklıkla klasik edebiyattaki Drakula, Frankenstein, Mumya, Kurtadam, Operadaki Hayalet ve Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi karakter ve öyküler işlenirken bizde karakterlerin içine sürekli bir cin kaçıyor. Bu tarz filmleri genellikle ergenler izliyor. Siccîn Amel Defteri, Lohusa Ümmü Sübyan ve son romanı Karabasan ile Türk edebiyatında yeni bir akım başlatan yazar ve senarist Şafak Güçlü ile korku sinemasını, korku edebiyatını konuştuk. Güçlü yurt dışında iyi korku işlerinin yapıldığını ancak onların da konu bakımından tekrara düştüklerini söylüyor.



ARTIK ONLARDA TIKANDI


Büyü filmini hatırlarsınız. Galasında yangın çıkmıştı da 'cinler yaktı' demişlerdi. O filmin senaryosu da Güçlü'ye ait. Büyü, Türkiye'de cinli filmlerinin başlangıcı kabul ediliyor. Yangının filmin karabasanı olduğunu söyleyen Güçlü “İnsanlar gerçekten korktukları için filme gelmediler” diyor. 2000'li yıllara kadar yurtdışında korku sinemasının çok iyi işler çıkardığını hatta hala kaliteli filmleri olduğunu belirten Güçlü, "İyi iş yapıyorlar ama artık yabancı korku filmleri de tıkandı. Hep aynı hikaye var. Perili ev, zombiler, vampirler. İzleyici de sıkıldı. Yeni konular bulmaları lazım" diyerek durumun Türkiye'de daha da kötü olduğunu belirtiyor.







EDEBİYATLARINDAN ESİNLENİYORLAR


Korku-Gerilim türünde, ilk iki romanıyla çok satanlarda ilk 3'e girerek Stephen King, Tess Gerritsen ve Dan Brown gibi dünya devleri ile yarışan Güçlü'nün ilk sinema deneyimi çok eskilere dayanıyor. 5 yaşındayken rol aldığı Oğlum Oğlum filmiyle sinemaya adım atan Güçlü, pek çok tarzda senaryo yazıyor. Çılgın Dershane bunlardan biri. Güçlü, Anadolu efsanelerinden yola çıkarak kurguladığı romanlarında cin temasını oldukça etkili bir dille işliyor. Korku edebiyatına yeni bir akım kazandırarak cin olgusunu edebiyatta işlemeye başlıyor.



AMERİKAYI TEKRAR KEŞFETMEYE GEREK YOK


Korku sinemasına Türkiye'de çok ciddi bir ön yargı olduğunu aşikar. Fragmandan yola çıkarak bir işin iyi ya da kötü olduğuna karar verildiğini değinen Güçlü, yapımcılarında korku sinemasına ucuz iş gözüyle baktıklarından dolayı gelişemediğini anlatıyor. Türkiye'de korku sinemasına ne zaman ciddi yatırımlar yapılırsa o zaman yurtdışındaki efek ve korkutucu makyajlarla korku filminin gelişebileceğini söyleyen Güçlü "Yapımcılar Amerikayı tekrar keşfetmeye gerek yok diyerek piyasa da ne varsa onu yapıyorlar. Bu yüzden Büyü'den bu zamana kadar aynı korku filmleri var" diyor.







CİN DEME 3 HARFLİ DE


Güçlü'ye göre Türkiye'de korku filmi izlenme oranı düşük. Güçlü izleyenler arasında da çoğunlukla lise öğrencileri olduğunu belirtiyor. Gençlerin deli cesareti gösterip adrenalin aradıkları için tercih ettiğini anlatan Güçlü çiftler, aileler gerçekten korkacakları için ve çarpılma korkusundan cinli filmleri izlemediklerine değiniyor. 'Aman cin deme 3 harfli de' mevzusunun Türkiye'de korku sinemasının gelişmesine engel olduğunu söyleyen Güçlü yabancı sinemalarda cin olgusu olmadığı için tercih edildiğini söylüyor.



KORKUDAN BAZEN YAZAMAM


Korku sinemasından sonra korku edebiyatında da insanları korkutmaktan vazgeçmeyen Güçlü arkadaşlarının artık kendisine takılıp 'Galiba onlar yazdırıyor' dediğinden bahsediyor. Kitaplarındaki çoğu öykünün uykuyla uyanıklık arasındaki geçişte geldiğini söyleyen Güçlü, kitaplarını yazarken bazen kendisinin de korkup ara verdiğini belirtiyor. Cinlerin kendilerine zarar vermeyeceğini anlamaları üzerine öyküleri kulağına fısıldadıklarını anlatan Güçlü, insanların korkması için yazdıklarını itiraf ederek ömrünün yettiği yere kadar insanları korkutmaya devam edeceğini söylüyor.



Daha çabuk korkuyorum


Korku sineması ve edebiyatıyla uğraştıktan sonra daha hassas olduğunu belirten Güçlü şöyle devam ediyor; "Artık cinlerle dalga geçmiyorum. Biraz daha hassas oldum. Daha çabuk korkuyorum. Çünkü onlarla aynı evrende yaşıyoruz. Kuran'da açık açık yazıyor. Aramızda sadece bir perde var. Birine sürekli seslenirseniz dönüp bakarlar değil mi? Ee sürekli cin cin dersek onlar da gelir."



Amerikalı cini hayal sanır


Korku filmlerinde olduğu gibi korku edebiyatında da insanların korkmak için kitaplarını tercih ettiğini söyleyen yazar Güçlü, "Kitaplardan hiç korkamayanlarda var. Bu da kişisel algılarımız ve korku derecelerimiz ve inacımızla alakalı. Amerikalı biri benim kitaplarımı okusa sürekleyici bulur. Çünkü cinleri hayal ürünü sanar. Ama bizim inancımızda cin olduğu için buna yakalanmaktan korkar" diyor.





#korku kitapları
#Türk edebiyatı
#Şafak Güçlü
#Korku filmleri
8 yıl önce