|

Biz bıraksak Ortadoğu bizi bırakmaz

Türkiyat Araştırmaları uzmanı Prof. Dr. Tufan Gündüz, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması konusunda konuştu. “Biz ecdadımızın kemiklerinin savrulmasına asla izin veremeyiz” diyen Gündüz, Ortadoğu’nun Osmanlı mirası olduğunu, Türkiye bırakmak istese bile Ortadoğu halkının bizi bırakmayacağını söyledi.

Nil Gülsüm
04:00 - 2/03/2015 Pazartesi
Güncelleme: 12:28 - 2/03/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin kendi sınırları dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Türbesi'nin yerinin değiştirilmesi ile çeşitli sorular da merak edilir oldu. ‘Süleyman Şah kimdi’, ‘bizim için önemi neydi’, ‘Suriye’de toprak mı kaybettik’, ‘yüzyıllar boyunca bu türbe neden hep korundu’… Bu ve benzeri soruları Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nden Prof. Dr. Tufan Gündüz’e sordum.

Uğruna savaşmayı bile göze aldığımız Süleyman Şah kimdir ve bu türbe bizim için neden önemlidir?

Süleyman Şah tarihi bir şahsiyettir. Aslında bizim bildiğimiz bir tane Süleyman Şah var, o da Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tır. Kutalmışoğlu Süleyman Şah o kadar etkin bir şahsiyettir ki zaman içinde onun hikâyeleri göç etmiştir ve oğlu Kılıçarslan’ın hikayesi ile birlikte Osman Gazi’nin atalarının hikayesi haline gelmiştir. Elimizdeki en önemli kaynak Aşıkpaşaoğlu Tarihi’dir. Aşıkpaşaoğlu, Osmanlıların atalarını anlatırken bunların Türkistan tarafından geldiğini, bir müddet İran’da kaldıklarını, sonra da Süleyman Şah’ın Anadolu’ya gelerek bir müddet burada yaşadığı ve Habur suyunu geçerken boğularak vefat ettiğini anlatır. Ama burada bırakmaz ve devam eder. Süleyman Şah’ın Caber Kalesi’ne defnedildiğini, oraya da ‘Mezar-ı Türk’ denildiği bilgisini verir. Ve sonrasında Osmanlı sultanlarına soy kökleri ile ilgili bir hatırlatma da bulunur. 

MİLLET OLARAK SAHİP ÇIKTIK

Osmanlı bu hatırlatma karşısında nasıl davranmıştır?

Osmanlı bu hatırlatmayı hiçbir zaman reddetmemiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra, 1921 yılında bile Mezar-ı Türk hatırlanıp sahip çıkılıyor. ‘Biz birçok yeri verebiliriz, ama ecdat mezarını veremeyiz’ demişlerdir. Bu tavır, Osmanlıların geçmişe yönelik çok büyük bir referans göstermesidir. Cumhuriyet de bu soy köklerine sahip çıktı, bir grup askerini oraya gönderdi. Bu bizim devlet ve millet olarak soy köklerimize sahip çıkmamız anlamına geliyor. 

Mezardaki şahsın Süleyman Şah olmadığı da söyleniyor.

Mezarın Süleyman Şah’ın mezarının olup olmaması ya da orada bir mezarın olup olmaması kamuoyunda hep yanlış tartışılıyor.

Nedir doğru tartışma?

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı köklerine atıf yaparak bir toprak parçasına sahip çıkmıştır ve bunu da bir antlaşmayla kabul ettirmiştir. Türbeyi olduğu gibi bu tarafa taşısak veya Allah korusun bir felaket olsa ve türbe yok olsa biz o topraktan vaz mı geçeceğiz? Elbette hayır. Vatan denilen yer atalarımızın mezarının olduğu yerdir. 

HÂLÂ BİZİM TOPRAĞIMIZ

Ankara Anlaşması’na göre Suriye’de bulunan toprağımız ile ilgili durum nedir halihazırda?

1921 anlaşmasına göre tahliye etsek de etmesek de o barajın kıyısındaki yer bizim toprağımızdır.  Hükümet de zaten bu doğrultuda açıklama yaparak o topraktan vazgeçmediklerini, sadece türbenin başına olumsuz bir durum gelmesin diye bir tedbir aldıklarını ifade etmiştir. Bizim kültürümüzde bir türbeye zarar verilmesi çok büyük bir hakaret sayılır. Allah korusun o türbenin yakıldığını düşünelim, bu bize çok büyük bir hakaret olurdu. Hükümet de bu ihtimali göz önünde bulundurarak bu yer değişikliğini yapmıştır. 

OSMANLI TOPRAĞIYDI

Suriye politikasını eleştirenler de büyük bir beğeniyle savunanlar da var. Suriye bizim için neden önemli?

Kimse unutmasın ki, 1921’e kadar Suriye Osmanlı toprağıydı. Hadi bunu geçelim Suriye’de 600 binden fazla Türk yaşıyor. Önemli bir diğer nokta da siz bölge tarihinden kendinizi soyutlayarak tarih anlatamazsınız, kendinize büyük devlet rolü biçemezsiniz. Bizim üzerimize kalan bir Osmanlı mirası var. Ne kadar bundan kaçmak isterseniz isteyin o ruh sizin peşinizi bırakmaz. Bugün o mirası kendi haline bırakamazsınız. Siz bıraksanız onlar sizi bırakmaz. Türkiye’nin Ortadoğu’da böyle bir sorumluluğu var, bu yüzden hiç beklemediğiniz bir Ortadoğu ülkesinde Türk bayraklarının dalgalandığını görüyoruz. O bayrakları biz dağıtmıyoruz ki. Tarih bize sadece Suriye’yi değil Osmanlı’dan kalan tüm toprakların hesabını soruyor.

Devletler yıkılmadı hanedanlar değişti

Yakınlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşılama törenlerinde Türk devletlerini simgeleyen askerlerin bulunması kimilerince oldukça takdir gördü ancak eleştirenler hatta bu eleştiriyi seviyesiz noktalara götürenler oldu. Tarihi köklere sahip çıkma ehemmiyetini vurguluyorsunuz. Ne dersiniz bu uygulama için?

Ben kendi adıma çok beğendiğimi söylemeliyim. Tarihe bu kadar güçlü bir referansın cumhurbaşkanlığı makamı tarafından yapılması… Bu çok sevindiricidir. Fakat kostümler, sunum daha profesyonelce olabilirdi. Hatta 16 askerin olması da yetmez daha ihtişamlı, gösterişli bir sunum olmalıdır. 16 yerine 160 tane kişi konulsaydı daha iyi olurdu. Belki kılıç şakırtıları duysaydık, birkaç selamlama şekli görseydik, daha ihtişamlı bir sunum olabilirdi. 

Çok devlet kurulmuşsa çok devlet de yıkılmış demek ki çok da övünülecek konu yok diyenlere ne dersiniz?

Biz çok devlet kurduk demek ki çok başarısız devletlerimiz olmuş mantığı ancak bir amatörün söyleyeceği sözdür. Bizim geleneğimizde değişen sadece hanedanlardır. Hunlardan Türkiye Cumhuriyeti’ne gelinceye kadar sadece hanedanlar değişmiştir, bazen de coğrafya değişikliği olmuştur. 

IŞİD, PAGANLAR GİBİ

IŞİD’in insanları katledişinden sonra kültürü de hedef aldığını görüyoruz. Bu yapıya sahip benzerlik gösteren bir topluluk var mıydı tarih sahnesinde?

Sadece paganlar da var. Moğollar için de aynı şey söylenir ancak onlar da zaten Tanrı tanımaz adamlardı. Müslüman olduktan sonra da o hatalarını affettirecek şekilde bayındırlık hizmetlerinde bulunmuşlardır. Bunun dışında tarihte başka bir örneği yok. İslam insan odaklıdır, insanı ön plana çıkarır ve onun mutluluğunu hedef alır. IŞİD ise sadece insanı değil aynı zamanda kültürünü de imha ediyor ve bunu da İslam’a dayandırmaya çalışıyor.  Bunun teolojik izahı yok. 

Suriye’de akıl kayboldu

Türbeye ya da mezarlara zarar vermek her kültürde kötü görülen bir durumdur. Bunu bile bile bir saldırı yapılabilir miydi?

Şu anda Suriye’de akıl kayboldu. Aklın olmadığı yerde doğru bir davranış bekleyemezsiniz. Saldırı Suriye’den de oradaki herhangi bir yerel güçten de gelebilir. Fakat kader hükmünü başka şekilde icra etti, bölge hem yerel paramiliter güçlerin eline geçti; hem de Suriye hükümeti tarafından tehdit altına alınır oldu. Ancak böyle bir tehdit var diye bizim toprağımızdan vazgeçmemiz mümkün değildir.

TÜRKİYE KAYBETMEDİ

O zaman muhalefetin dediği Türkiye toprak kaybetti iddiası doğru değil?

Tabii. Türkiye toprak kaybetmedi.

Ölüm tarihi ile ilgili bir karışıklık da söz konusu Süleyman Şah’ın türbesi üzerindeki rakam diğer bilgilerle örtüşmüyor. Bunun sebebi nedir?

Hikayelerin göç etmesi sebebiyle, hikayenin gerçek olup olmadığı da tam bilinmemektedir. Ancak bu akademik bir konudur. Bilinmesi gereken esas konu Caber Kalesi’nde atalarımızın mezarının olduğudur. Bu bilgi bize 1400’lerde geliyor. Bunun adını ister Süleyman Şah veya başka bir isim koysunlar. Asıl olan atalarımızın mezarının orada olmasıdır. Mevcut iktidar son on yıldır tarihe çok güzel referanslar vermektedir. Bunlar çok olumlu gelişmelerdir. Yılların yarattığı tahribatı ve eksikliği bir şekilde gidermeye çalışıyorlar. Tarihe gösterilen bu referansla bir heyecan oluşturuyor. 

BUNA KİMSE TAHAMMÜL EDEMEZ

Türk mezarı olarak adlandırılan yapının mimari yapısı orada bulanan şahsın Süleyman Şah olmasa bile mazimiz için önemli biri olduğuna mı işaret ediyor?

Mahzen tarzı defin Selçuklularda çok yaygın görülen bir defin tarzıydı. Oradaki kişi ya Anadolu Selçuklu Hükümdarı olan Süleyman Şah’tır veya büyük komutanlardan, beylerden birisidir. Ancak okuyucu bizi burada yanlış anlamasın orada Süleyman Şah yoktur manasında söylemiyorum. Netice de mezarın bir Türk büyüğüne, yücesine ait olduğunu biliyoruz. Burada esas olan o topraklara sahip çıkıyor muyuz çıkmıyor muyuz bu önemlidir. Biz ecdadımızın kemiklerinin savrulmasına asla izin veremeyiz. Oradaki paramiliter güçlerin orayı yaktığını ve kemikleri havaya savurduğunu düşünelim ve bizim bunları canlı izlediğimiz ya da sosyal medyadan bu görüntülerin paylaşıldığını düşünelim buna kimse tahammül edemez.  

Bu ilk tahliye değil daha önce de tahliyeler oluyor…

Baraj yapımı ile ilgili tahliye yaşanıyor. İkili anlaşmalar gereği yapılıyor. Türbe biraz kuzeye çekiliyor. Sonra aynı sebeple ikinci kez yine tahliyesi oluyor.

Hocalı’ya politik değil insani bakıyoruz

Hocalı Katliamı’nın yıldönümünü yaşadık sizce bu konuya yeterince duyarlılık gösteriliyor mu?

Hocalı’daki mesele sadece Azerbaycan’ın değil Türklerin meselesidir. Hocalı’da tam olarak soykırım tanımına uyacak işler yapılmıştır. Planlı, programlı girilmiş, 613 kişi orada şehit edilmiştir. 150 kişi kayıp olmuş, 1200 küsur kişi de esir alınmıştır. Bunların çoğu da kaçamayan kadınlardır ve akıbetleri belli değildir. Bütün dünya Boko Haram’ın kaçırdığı kızları konuştu Ermenilerin kaçırdığı kadınları konuşmadı. Hocalı meselesi bir insanlık suçudur. Canavarca hisle adam öldürmenin tüm tatbikatının yapıldığı görülmüştür. O suçları işleyenler sonradan önemli görevlere getirildiler ve bunların hepsinin yargılanması gerekir. Çünkü onların itiraflarında bu canavarlık var. Serkisyan ‘Biz Hocalıdakilere yaptıklarımızla sivillere dokunulmayacağı inancını kırdık’ diyor. Doktor Melkolyan bir çocuğun derisini nasıl yüzdüğünü anılarında anlatıyor. Bosna’da yapılanla bunun hiçbir farkı yoktur ve Hocalı meselesine bizim bakışımız, politik olmaktan daha çok insanidir. 
#Türkiye
#Süleyman Şah Türbesi
#Prof. Dr. Tufan Gündüz
9 yıl önce