|

Cihan devletinin babası: Osman Beg

Uğur Altuğ’un Osman Beg adlı kitabı Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Beg’in kişiliği, kimliği, yaşadığı dönemi geniş bir çerçevede ele alan titiz bir çalışma. Kironik Kitap’tan çıkan Osman Beg bir impatorluğu anlamak isteyenleri hikayenin en başına götürüyor.

Aslı Gül
04:00 - 15/05/2020 Cuma
Güncelleme: 17:28 - 15/05/2020 Cuma
Yeni Şafak
​Büyük tarihçimiz merhum Halil İnalcık hocanın “Osmanlı tarihi anlaşılmadan Dünya tarihi anlaşılamaz” ifadesi, günümüzde tüm dünyada kabul gören çarpıcı bir realitedir.
​Büyük tarihçimiz merhum Halil İnalcık hocanın “Osmanlı tarihi anlaşılmadan Dünya tarihi anlaşılamaz” ifadesi, günümüzde tüm dünyada kabul gören çarpıcı bir realitedir.

Osmanlıların zuhuru, ilk Osmanlılar ve kuruluş süreci, modern tarih yazıcılığının uzun süredir küresel çaplı araştırmalarla çözümlemeye çalıştığı meselelerdir. Kuruluş dönemine duyulan ilgi ve merakın altında, merkezinde Osmanlı hanedanının bulunduğu teşekkülün, ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra, eski dünya anakaralarının birbirleriyle kesiştiği Akdeniz Dünyası’na egemen bir cihan imparatorluğuna dönüşümü vardır. Dünyanın merkezi konumunda bulunan Akdeniz ve hinterlandını, büyük ölçüde kontrol altına alarak, farklı etnik grupları, toplumları, kültürleri, zihniyetleri, ekonomileri, iklimleri, coğrafyaları, dinleri, mezhepleri ve siyasal yapıları uyumlu bir şekilde imparatorluk bünyesinde birleştirip, uzun asırlar boyunca idare eden Osmanlılar, bu egemenlik vizyonuyla üçüncü Roma olarak tarihteki yerlerini almış oldular.


Büyük tarihçimiz merhum Halil İnalcık hocanın “Osmanlı tarihi anlaşılmadan Dünya tarihi anlaşılamaz” ifadesi, günümüzde tüm dünyada kabul gören çarpıcı bir realitedir. Birçok yapıyı etkileyerek Dünya tarihine yön veren imparatorluğun tarihine duyulan ilgi ve merakın en yoğunlaştığı alan ise kuruluş dönemidir. Bu devre ilişkin kaynak kıtlığı ve Herbert Adams Gibbons’un 1916 yılında ileri sürdüğü mesnetsiz ve yanlı görüşlerinin oluşturduğu bulanıklık, beyliğin oluşum sürecini yoğun bir sis perdesi altına itmiştir. Ancak Friedrich Giese, Paul Wittek, Fuad Köprülü, Ömer Lûtfi Barkan ve bilhassa Halil İnalcık gibi uzmanların önemli çalışmalarıyla bu gizem perdesi önemli ölçüde aralanmıştır. Gibbons’un görüşleri ekseninde tez-karşıt tez halinde şekillenen ortam, uzmanların mesai ve enerjilerini yutan bir kıskaca dönüşmüş ve böylece Osman Beg başta olmak üzere, kuruluş döneminin önemli figürlerine yönelik biyografi çalışmaları ıskalanmıştır.

KARİZMATİK KİŞİLİĞİ VE DÖNEMİ

Uğur Altuğ’un Osman Beg adlı kitabı “her şeyin temelinde ve merkezinde bulunduğu halde, genellikle çizginin biraz dışında tutulmuş olan” Osman Beg’e odaklanarak, kuruluş döneminin temel süreçlerindeki yapıcı konumunu gözler önüne sermeye çalışıyor. Yazar konuları kuruluş tartışmalarının odağındaki meselelerle birlikte ele alıp, dönemin yapı ve unsurlarını Osman’ın karizmatik kişiliği ve icraatları ekseninde açıklamaya çalışarak yeni bir paradigma inşa ediyor.

Osman Beg’in tarih sahnesine çıktığı 13. yüzyılda Anadolu’nun içerisinde bulunduğu siyasî, askerî, idarî sosyal, ekonomik ve demografik koşullar, coğrafî konum ve yapıların belirleyici rolü, sahnedeki başat aktörler gibi olgular çözümlenerek, kuruluş faaliyetlerinin cereyan ettiği ortamın özellikleri gözler önüne seriliyor. Karacadağ, Söğüt, Karacahisar, Bilecik, Yenişehir gibi merkezlerin konum ve mahiyetleri, uc, aşiret, subaşı gibi kavramlar ve nihayet Şeyh Edebalı, Samsa Çavuş, Köse Mihal, Aygud Alp, Durgud Alp, Hasan Alp gibi önemli figürlerin tahlil edilerek Osman Beg’le ilişkilerinin belirlenmesi, kuruluş döneminin bazı kodlarını ortaya koyuyor.

Osman Beg’i merkezi bir konuma oturtmaya çalışan Altuğ, ilkin kurucu babanın kişiliği, kimliği, donanımı, zihniyeti ve anlam dünyasını açıklamaya yöneliyor. Bu bağlamda Osman, Max Weber’in karizma sosyolojisi ve Türk-Moğol toplumlarındaki kut kavramı çerçevesinde irdelenerek, karizmatik ve otoriter bir lider olarak belirleniyor. Siyasî kariyerinde, askerî operasyonlarında, nüfus ve toplum politikalarında, kurumsal yapılanma süreçlerinde ve nihayet yaşamındaki sadelikte dahi, sahip olduğu karizmatik kişiliğin her şeyi karakterize eden temel yapı taşlarından biri olduğu ortaya konuluyor.

Günümüzde epey popüler olan isim meselesi ele alınarak, “Osman mı, Ataman mı?” şeklinde süren tartışmaları sonlandıracak nitelikli açıklamalara ve kanıtlara genişçe yer verilen çalışmada Osman Beg’in kimliği de irdeleniyor. Burada o, göçebe bir aşiretin reisinden ziyade, alp beyi ve subaşı kimliğine sahip bir askerî ve idarî elit olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı babası Ertuğrul Beg gibi, Osman’ın da merkezî idare tarafından Söğüt nahiyesinde konuşlandırılmış bir Selçuklu subaşısı ve bu kritik sınır bölgesinin uc beyi olduğu tespit ediliyor. Osman Beg’in aile fertleri üzerinde de duran Altuğ, oğullarının isimlerini onomastik bir tahlile tabi tutarak, ortam ve koşullar karşısında geliştirdiği diplomatik ve siyasî refleksleri, tasarladığı icraatları ve ilişki kurma yöntemlerini açıklamak suretiyle, Osman’ın düşünce kodlarına doğru bir kapı aralıyor. İlerleyen sayfalarda, her biri büyük yoldaşlara dönüşen nüfuzlu kişilerin, beyliğin oluşum sürecinin birer parçası haline getirilişinde yine Osman Beg’le karşı karşıya geliyoruz. Böylece Osman’ın karizmatik kişiliği, karakteri, donanımı, zihniyet kodları ve icraatlarının bir dereceye kadar çözümlenmesiyle, “niçin Çobanoğlu (ki başlangıçta Söğüt ve Osmanlılar bu beyliğe tâbi idiler), Germiyanoğlu, Hamidoğlu ya da Karamanoğlu gibi güçlü beylikler değil de, Osman’ın beyliği hükümran bir yapıya dönüştü?” sorusu da önemli ölçüde yanıt buluyor.

KURULUŞ HİKAYESİ

Çalışmada Osmanlı teşekkülünün temel dinamiği, Osman Beg’in sürekli büyütmeye çalıştığı bir momentuma dönüşen ve gaza kavramıyla formüle edilen fetih, akın, meydan savaşı gibi askerî operasyonlar olarak belirleniyor. Osman’ın kariyer dönemleri de, bu bağlamda önemli askerî hadiseler çerçevesinde oluşturularak söz konusu faaliyetler, siyasal, diplomatik ve demografik gelişmeler ışığında ele alınıyor. Nitekim İnalcık Hocanın ortaya koyduğu üzere, 27 Temmuz 1302’de Yalakova’da Bizans İmparatorluğu’nun ordusu karşısında elde ettiği Bapheus/Koyunhisarı zaferiyle, Osman Beg hem hanedanını oluşturma adına önemli bir aşama katetmiş, hem de elde ettiği prestijle karizmatik kişiliğinin çekiciliğini diğer beyliklerin içerisine dek büyütmüştür. Bu unsurlara tâbi birçok alp ve Türkmen savaşçı, akın akın Osman’ın sancağı altında toplanmaya başlamıştı. Böylece Orta Asya Türk geleneklerinde devlet kurabilmenin temel koşulları olan, karizmatik bir liderin tezahürü ve kendi hanedanını tesis etmesi olguları gerçekleşerek, Osmanlı beyliğinin kuruluş süreci tamamlanmış oluyordu.

Kitapta karşımıza, ordular komutanı ve siyasî-idarî önder kimliğinin yanı sıra, geliştirdiği politikalarla ihtiyaç duyduğu kaynaklara ulaşabilen, her şeyi istimâlet ve adalet gibi önemli dinamikler çerçevesinde dizayn ederek kurumsal yapılanmanın temellerini atan ve böylece bütün kuruluş süreçlerinin tam da merkezine oturan bir Osman Beg portresi çıkıyor.

#Osman Beg
#Uğur Altuğ
#Kronik Kitap
4 yıl önce