Günlük hayat ve tabiatı farklı gözle gören İbrahim Tenekeci, edebiyatımızın 90 Kuşağı şairleri arasında yer alıyor. Onun şiirlerinde alıştığımız duru söyleyiş, naif bakış iki düzyazı kitabın ardından gelen “Görmeden Ölmek"te de devam ediyor. “Topraktan uzaklaştıkça daha merhametsiz, hatta cimri oluyoruz. Toprak, aslımızdır. Her geçen gün aslımızdan kopuyoruz. Birçok semtimizde yeşil alan olarak sadece mezarlık kaldı" diyen şair ile çağı ve şiiri konuştuk.
İnsan yaptıklarının neye karşılık geldiğini hemen anlayamıyor. Üzerinden biraz zaman geçmesi gerekiyor. Okunabilecek şiirler yazmak için yola çıkmıştım. Hâlâ aynı yerde olduğumu söyleyebilirim.
Edebiyatta devamlılık esastır. Hayatımız gibi sanatımızın da iyi veya kötü zamanları olur. Nihayetinde bütüne bakmak daha sağlam sonuç verecektir.
Sorduklarında söylemiştim: 'Şiir her işe yarar ve hiçbir işe yaramaz.' Bu sizin nerede durduğunuza, nasıl baktığınıza bağlı. Şiiri bir reklâm ajansı yahut sıçrama tahtası olarak görmedim. Öyle görseydim, çoktan bırakmış olurdum zaten. 'Nasıl daha iyi bir insan olabilirim' sorusunun cevaplarından biriydi şiir.
Elbette her şiirde yeni bir şey yapmaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bazen gücünüz yeter, bazen yetmez.
O insanlardan biri de benim maalesef. Tam mânasıyla hakiki bir hayatımız yok. Yaşamaya fırsat bulamıyoruz. Aradıklarımız ile bulduklarımız genellikle birbirini tutmuyor. Bütün bu hengameye rağmen kendime mahsus bir dünya kurmaya çalıştım. Oradan yazıyorum. Sayısız insanla müşterek bir derdin içindeyiz.
İnsanların imkân olarak görüldüğü bir çağın içindeyiz. Kul hakkı biriktirerek ilerleyenlerin sayısı ve geldikleri yerler beni korkutuyor. Arkadaşlık kurmak ile çevre yapmak arasındaki fark hızla kapanıyor. Yuva kurulur, bina yapılır; böyle bir fark.
Topraktan uzaklaştıkça daha merhametsiz, hatta cimri oluyoruz. Toprak, aslımızdır. Her geçen gün aslımızdan kopuyoruz. Birçok semtimizde yeşil alan olarak sadece mezarlık kaldı.
'Alıp da vermeyen' ifadesinin yanına 'cimriliği' yazmak isterim. Vermek, almaktan üstündür. Fakirlerin daha cömert olduğu bilinir.
Sadık bir okuyucuyum galiba. Yıllardır isimlerim pek değişmedi. İsmet Özel'le yola çıktım, Süleyman Çobanoğlu'yla büyüdüm, Ahmet Murat'la tanıştım. Ustam, ağabeyim ve arkadaşım.
Kırk yaşından sonra Yahya Kemal'in kıymetini daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Yunus Emre'yi defalarca ve yeniden keşfettim.
Gençken edebiyatçıların sanatına bakardım daha çok. Belli bir yaştan sonra hayatlarına da bakmaya başladım. Öne çıkan isim Mehmet Akif oldu.
Yıkılan isimler de oluyor bu arada. 'Güzel sanmıştım, değilmiş güzel' gibi bir durum.
Tabiatı, Allah'ın tabiatı olarak görüyorum. Bir ağaca veya kuşa bu hürmetle yaklaşıyorum. Her fırsatta dağlara, ormanlara gidiyoruz. Tazeleniyor ve öyle dönüyoruz.
Sayısız ibret ve mucize orada bizi bekliyor. Güzelliğin, kıymetli olanın nerede karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Mesela endemik bitkiler, yani en değerli olanları, genellikle kurak bozkırlarda, dağların çıplak yerlerinde, kayalıklarda kendini gösteriyor. Zorlukla beraber gelen güzellik. İnsan da böyle değil midir? Zor şartlar altında ortaya konulan işler ve eserler, daha kalıcı olmuyor mu?
Berhayat, yaşayan, hayatta olan demek. İki yıl arayla doğan iki kardeş: İbrahim ve İsmail. O fazla durmadı, hemen gitti. Ben kaldım. 1976 yılında, dört yaşında iken dünyadan ayrıldı. O zamandan bugüne kadar neler yaşandı ve yaşadım, Berhayat'ta onu anlattım İsmail'e. Benim için yorucu bir şiir oldu.
Bir ara gezmeye gitmek istemiş ve gidememiştim. Gönlümde kalan yerleri evden, oturduğum yerden tekrar gezmek istedim. O şiirin ismi aslında Gezmeye Gidememek olacaktı. Şunu söylemek isterim: Hayatın güzel tarafları bize uzak olabilir. Yorulsak da gidip görmeliyiz.
Geçen gün dergicilikle ilgili esaslı bir muhasebe yaptım. Edebi hırsları, ihtirasları olanlar gitmiş; manevi derinliği olan arkadaşlar kalmış. Nasibime düşen böyle bir güzellik, incelik. Daha iyisi olamazdı. Sanırım yeterlidir.
Genellikle kalabalık şiirler yazılıyor. Herkese bakmak yerine bir insana dikkat kesilmek daha yakın geliyor bana. Bu sizi rikkate götürür. Yazdıklarınıza derinlik kazandırır.
Bazı arkadaşların şiirinde çok fazla özel isim ve bilgi var. Bunları duyguya çevirme konusunda sıkıntı yaşıyorlar gibi görüyor.