|

Erhan Genç öyküsü üzerine notlar

Erhan Genç’in Dergah Yayınları arasında çıkan Kimsenin Atlamadığı Balkonlar adlı öykü kitabının ana temasını teknolojiye maruz kalan birey olarak öne çıkarabiliriz. Kurguya önem veren yazar öykülerinde okurunu şaşırtmayı seviyor.

04:00 - 15/11/2021 Pazartesi
Güncelleme: 03:37 - 15/11/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
Öyküde kurguyu önemseyen bir yazar Erhan Genç.
Öyküde kurguyu önemseyen bir yazar Erhan Genç.
ÂLİM KAHRAMAN

Öykücülüğümüzün dinç kalemlerinden birinin yeni çıkan kitabı (Kimsenin Atlamadığı Balkonlar) üzerinde duracağım. Erhan Genç’in bu ikinci öykü kitabı Dergah Yayınları arasında çıktı.

Kimsenin Atlamadığı Balkonlar kitabındaki öykü metinleri, post-modern algının imkanları içinden doğmuş olsa da onun dışında başka boyutlar da içeriyor. Gerilere gidip klasik anlatıdan temeller arıyor kendine. Kitaptaki ikinci öyküden (“Bir Eylül Cemresinin Hazin Sonu”) çıkarak söyleyeceğim, varoluşçu damarlar bile bulmak olası onda. Başlığındaki balkon-intihar çağrışımı, kitabın bu ikinci öyküsünde, Türk şiirinin yakın tarihi içinde, süreci etkileyici işlevleri bulunan bir şiire (Sezai Karakoç “Balkon”) açık bir gönderme içeriyorsa da, onunla örtüşmüyor. Hatta öyküdeki anlam çerçevesi şiirdekiyle bir zıtlık bağlantısı içinde. Bu zıtlık görünümü, öykülerin sahip olduğu ironik boyut hesaba katılarak okunduğunda asıl anlamını bulmakta, kaynak metinle bütünleştirici işlevi de böylece ortaya çıkmaktadır.

Kimsenin Atlamadığı Balkonlar kitabındaki ana problem ne, diye sordum kendime. Ana temayı, teknolojiye maruz kalan birey, olarak belirledim. Özellikle son otuz yılda baş döndürücü bir hızla hayatımıza girmiş olan elektronik alandaki gelişmeler.. (Yazar, bu yeni “çağ”ın çocuğudur.) Bu gelişmenin esir aldığı birey.. Evet, bir noktadan sonra bireyin, hayatına kolaylık sağlaması için geliştirilen buluşlarla gittikçe kuşatılması söz konusudur.

FARKLI TEKNİK FARKLI KURGU


Kurduğu kamera sistemiyle oturduğu yerden tüm “şirket” çalışanlarını gözleyip denetleyebilen bir “müdür” vardır mesela bazı öykülerde (“Kule Plaza”, “On Altı bölümlük Dünya”). Birey, adeta kıpırdayamaz hale geldiği “sistem” içinde yalnızlaşıp çaresizleşmekte; duyguları (bir annedir o) hiçe sayıldığı için “insan” tarafı ezilip geçilmektedir. Sisteme “köle” olmaktadır. (Müdürü taarfından gözetlenen annenin, telefonundan, evdeki kameralar vasıtasıyla çocuğunu bıraktığı bakıcıyı gözetlemesi, hikayeye ayrı bir derinlik katıyor. Annenin de geçmişte bir bakıcı elinde büyümüş olması ise yeni bir psikolojik katman oluşturuyor.)

Öyküde kurguyu önemseyen bir yazar Erhan Genç. Anlaşılıyor ki, neredeyse her hikayesinde farklı bir kurgu ve teknik kullanmak önemlidir onun için. Bu kadar öne çıkan kurgu ve teknik, onu, çoğu zaman, “deneysel” diyebileceğimiz metinler ortaya koymaya doğru sürüklüyor. “Bir Eylül Cemresinin Hazin Sonu” öyküsü, belediyeye yazılmış bir dilekçenin ekidir. Hem dilekçe hem de ikinci bir ek olan daire planı öyküye dahil edilir. “Bir An’ Kime İthaf Edildi” ise, bir makale format ve dili kullanılarak oluşturulmuştur.

Öykülerin çoğu bilgisayar başındaki eylemler olarak gelişir. “Mühendisten Temiz” öyküsünde, internet üzerinden arabasını satacak adamın bilgisayara yazacağı ilanı oluştururken yaşadığı vicdanî gelgitler ve bunların ilan metnine yansımaları anlatılır. “Hayat Bandersnatch” öyküsünde çamaşır makinesi bozulan bir adamın, “servis”e ulaşmak için otomatik yönlendirici santrallerle cedelleşmesi yansıtılır. Otomatik yönlendiriciyle cedelleşen bireyin durumu bir yerden sonra, Donkişot’un yel değirmenleriyle savaşını hatırlatır.

Kimsenin Atlamadığı Balkonlar kitabındaki öyküleri değerli kılan durumlardan biri, kör ve duygusuz teknolojinin karşısındaki bireylerin psikolojik hallerini, küçük dokunuşlarla bize yansıtıyor olmasıdır. Bize, bu bakımdan aslolanın insan olduğunu duyumsatmış oluyor yazar. Çoğu zaman, aile merkezli (anne-baba-çocuk) bir çizgide beliren bu psikolojik durumlardan biri, anne ve baba arasındaki ilişkide yaşanan bazı derin çatlaklardır. “Kanat Sesi” öyküsünde, çocuklarının yanında bu durumu gizlemeyi başaran anne ve baba, dışarı çıktıklarında, biri psikoloğuna, biri de arkadaşına koşarak içini döküyor. (Anne, ikinci bir çocuk istemekte, baba bu yeni sorumluluğa yanaşmamaktadır. Patron -şirket- burada da devreye giriyor ve kadına “şu anda kimsenin ücretsiz izne çıkmasını filan istemiyorum” diyor.)

OKUYUCUYU ŞAŞIRTAN METİNLER

Post-modern olandan söz etmiştim. “Sokak Lambalarının Altından Geçtikçe” öyküsünde bir senaryo metni yazarının, senaryodaki “hikâye” kişisiyle bir kafede buluşmaları anlatılıyor. Yazar, yazdığı metnin içindeki bir kişiye dönüşmüş oluyor. Olayların akışını yazar olarak kendisi belirlediğini düşünürken, “hikâye kişisi” de bir yerden sonra “yazarı”nın elinden bunu almaya başlıyor. “Rüzgar Gülü” öyküsünde ise “metin”in yerini “çizgi” alıyor ve bir “çizer”i izleyen kişi, onun çizdiği resimlerin içindeki bir kişiye dönüşerek, bu yeni gerçeklik düzleminde maceralara atılıyor. Bir radyonun program sunucusuyla bir maç spikerinin iç içe geçtiği anlatımlarıyla şekilleniyor “Arka Bahçe” öyküsü (yazar, programcının ve maç spikerinin anlatım dilini başarıyla ortaya koymuştur). Radyo programına “yenilgilerimiz” ortak konusu bağlamında katılan dinleyicilerden bir eski futbolcu, canlı olarak anlatılan ve sonunda yenilgiyle bitten maçtaki bir oyuncudur aslında. Öykünün sonuda, anlattığı ile yaşanan üst üste çakışır.

Erhan Genç’in önem verdiği bir durum da öyküde “gol atma”ktır. Yani okuyucuyu şaşırtmak. Bunu klasik hikâyeciler gibi yapmıyor. Olaydan ziyade dille, kurguyla yapıyor. Örnek olarak “Bisiklet, Koltuk ve Olcay” öyküsü verilebilir. Öykü kişilerinden Adalya’yı bir insan zannederiz okurken uzun süre. Fakat bir yerden sonra onun bir insan değil, felçli bir kedi olduğu ortaya çıkar. Bu sürprizi kurguladığı dil akışıyla verir yazar bize.

Erhan Genç’in bundan önce yayımladığı Şimdilik Havadisler Bunlar, diğer bir öykü kitabı. Ancak öykü çalışmaları bunlardan ibaret değil. Pedagojik amaçlar da güderek hazırladığı, daha “sade” metinlerden oluşan başka kitapları da var. Genç, bunları fazla önemsemiyor gibi. Ancak bir eleştirmen gözüyle bakılırsa, oralarda da aynı öykü mayasını yakalamak mümkün oluyor. Sadelik, düz ve sıradanlık anlamına gelmiyor çünkü.

#Erhan Genç
#Dergah Yayınları
#Sezai Karakoç
2 yıl önce