|

Gelenek denizinden çağdaş yakamozlar

Bilal Kemikli’nin Kıyıya Vuran Deniz adlı şiir kitabı Çıra Yayınları arasında okurla buluştu. Kemikli şiirlerini söylerken geniş bir coğrafyanın kültür birikiminden faydalanıyor. Anadolu’da yeşeren binlerce yıllık kültürün ve İslam geleneğinin getirdiği zenginliği harmanlayarak kendi şiirini oluşturuyor.

04:00 - 15/08/2020 Cumartesi
Güncelleme: 02:15 - 15/08/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Kıyıya Vuran Deniz’in ilk şiiri “Dibâce”, Bilal Kemikli’nin kendisini tanımlama ve konumlama denemesi olarak okunabilir.
Kıyıya Vuran Deniz’in ilk şiiri “Dibâce”, Bilal Kemikli’nin kendisini tanımlama ve konumlama denemesi olarak okunabilir.
İBRAHİM DEMİRCİ

Çıra Yayınları edebiyat dizisinin 41. kitabı Kıyıya Vuran Deniz, Bilal Kemikli’nin 66 şiirinin toplandığı 96 sayfalık bir çalışma. Şair aynı zamanda Türk İslam Edebiyatı alanında çalışan bir bilim insanı olunca içimden “Kırk bir kere maşallah!” demek geldi. Şiirleri de aynı dürtüyle saydım: 66. Altmış altı, ebced hesabına göre, “Allah”, “hilâl” ve “lâle” kelimelerinde bulunan harflerin sayı değerlerinin toplamıdır: Elif 1, iki lâm 30+30 ve he 5, toplam 66 eder. Kitaba bu sayıda şiir konmuş olması, kasd-ı mahsus ile yapılmış bilinçli bir seçim midir, bunu elbette bilemem. Tamamen tesadüf yahut tevafuk da olabilir. Her iki durum da istenirse bir güzellik olarak selamlanabilir. Benim burada yapmaya çalıştığım türden yorumları, aşırı bulanlar, öküz altında buzağı aramak sayanlar olduğunu biliyorum. Fakat bence bu, ineğim altında buzağı var mı yoklamasıdır.

Sonra içime bir kuşku düştü: Yanlış saymış olabilir miyim? Yeniden ve daha bir dikkatle saydım: 67 çıktı. Hüküm vermekte, ahkâm kesmekte acele davrandığım için kendime kızacakken “Dibâce”yi hesaba katmamak gerekir, dedim, onu çıkarınca 66 kalır!

“İNSAN DENİZDİR”


Kitaba adını veren “Kıyıya vuran deniz” üzerinde düşünürken, sözü edilen denizin “hakikat deryası” yahut Nizamoğlu Seyyid’in “Bu aşk bir bahr-i ummandır” dizesiyle başlayan o sınırsız kıyısız deniz olabileceğini düşünmüştüm. Fakat kitabın 7. sayfasını dolduran şu cümleleri okuyunca şaşırdım: “İnsan denizdir. / Evet, çocuk da olsa deniz!” Şaşkınlığımı aşmam zor olmadı: Ahsen-i takvim üzere eşref-i mahlukat olarak yaratılan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olmak imkânına sahip olan insan; zalimliğinden, nankörlüğünden, cahilliğinden kurtulunca pekâlâ deniz de olabilir.

Kıyıya Vuran Deniz’in ilk şiiri “Dibâce”, Bilal Kemikli’nin kendisini tanımlama ve konumlama denemesi olarak okunabilir. “Ben şair değilim. Biliyorum” dizesiyle başlayıp “Ben şair değilim bayım. Şiir sokağında bir garip yolcu...” dizesiyle sona eren bu uzunca şiirde doğrudan adı anılan yahut telmih yoluyla işaret edilen isimlere baktığımızda peygamberler tarihinden şiir tarihimize, geleneğin derin köklerinden günümüze uzanan hayli geniş bir dünya ile karşılaşıyoruz: Yakup ve Yusuf peygamberlerden Mevlâna, Yunus Emre ve Nesimi’ye, Mecnun ile Kerem’den İsmet Özel ve Alaeddin Özdenören’e uzanan geniş bir yelpazenin arasında mesela Latifî de anılıyor. Bilal Kemikli, geleneğimize bakarken halk kültürü ve edebiyatıyla divan kültürü ve edebiyatını ayıran ve bunları birbirine rakip, hatta düşman gören sığ ve bölücü yaklaşıma hiç iltifat etmiyor; Neşet Ertaş’tan türküler dinleyip onlardan “söz devşir”diği gibi, “Şarkılar dinlerim Bekir Sıtkı’dan” da diyebiliyor. Biçimi değil özü önceleyen bu birlikçi yaklaşım, çeşitliliği ve çoğulluğu yok etmek şöyle dursun, onların önünü açan doğurgan ve üretken bir yaklaşımdır; kaosa değil kozmosa ve logosa hizmet eder.

ÇELİŞKİ YOK BİRLİK VAR

Kitaptaki iki dizelik üç şiirden en az sözcükle kurulmuş olan “Deniz” şöyle:: “Sudan bir kilimdir / Ebrûli nakışlı deniz”. Çeşitli şiirlerde farklı yönleriyle karşımıza çıkan -kimi zaman Aylan bebeğe, kimi zaman martılara, masum çocuklara, boğulanlara fon oluşturan- deniz, bu kısacık cümlenin içinde bütün bir sanat tarihimizin ve menkıbeler külliyatının ipuçlarını taşımaktadır ve bu denizle öteki denizler arasındaki farklılıklar, uzlaştırılamaz çelişkilere değil, bütün çelişkileri kucaklayan ve aşan bir zenginliğe zemin teşkil etmektedir. Bu birlikçi yaklaşımın dinamik diyalektiği sayesinde biz, Fuzuli’nin “Aşk imiş her ne var âlemde / İlm bir kıyl ü kal imiş ancak” sözünde beliren ve bilgiyi küçümser görünen tutumla Divan’ın “Mukaddime”sinde “ilimsiz şiir esassız duvar gibi olur ve esassız duvar gayette bî-itibar olur” sözleri arasında herhangi bir çelişki görmeyiz.

“Resim” adlı şiiri de okuyalım:
Şiir ırmağı akıyor gecenin ortasında
Durup ıslanıyorum serin sularında Türkçenin

İsterseniz bir resim, bir tablo görürsünüz bu sözün içinde, isterseniz bir “resm”e, vergiye, gümrüğe, hattâ törene varırsınız. Burada, kitabın 23. sayfasında Türkçenin serin sularında ıslanan Bilal Kemikli, 53. sayfada yer alan “Pîr-i Rûm” adlı dörtlüğünün son iki dizesinde şöyle diyecektir: “şirâzesidir dîvânçemin mısrâ’ı / nist ferdâ güften ez-şart-ı tarîk”. Vaktin oğlu olan sufinin “ferdâ” (yarın/gelecek) kaygısından kurtulmuş olması gerektiğini, Mevlâna’nın Mesnevi’sinden hatırlayacaksınız, bilmiyorsanız araştırıp öğreneceksiniz; ne Farsça yabancıdır bize, ne Arapça diyeceksiniz.

Kıyıya Vuran Deniz’deki şiirlerin hemen hepsinde gelenek denizinden esintiler, pırıltılar bulunmakla birlikte, çağımızın can yakan, yürek sızlatan, vicdan ürperten olay ve olgularının bazen öyküye, öykülemeye de yaslanan yansımalarına da rastlıyoruz. “Düşlem” ile “Masal” böyle şiirler.

Kıyıya Vuran Deniz’deki “Leyla”lar üzerine çok söz söylenebilir ama o coşkulu “Umut” şiirinden iki dize aktarmakla yetineceğim:

Rahmet Leylâ’sı Mecnun toprağına kavuşacak
Dirlik ve düzen gelecek dar sokaklarına şehrin (s. 82)

Bazı şiirlerde Bilal Kemikli’nin hayatından, hatıralarından yansımalar görüyoruz. Misal, “Misâl” şiirinden gelsin: “Vekale’de Veysel Babayla halleşirim ta fecre değin / Karanlığında gecenin bilirim toprak kokar kelimelerim” (s. 86). Sivas’ı, Âşık Veysel’i hatırlamalıyız burada.

“Muhasebe” şiirinin başında “Yaşın altmışa evirildi be adam; Hala nedir bu ergen haller?” (s. 84) sorusuyla karşılaşınca “Bilal Kemikli bana mı sesleniyor acaba?” demekten kendimi alamadığımı itiraf edeyim. Kıyıya Vuran Deniz’de latif nükteler de eksik değil.

#Kıyıya Vuran Deniz
#Bilal Kemikli
#Nizamoğlu Seyyid
4 yıl önce