|

Geleneksel sanatlar onlara emanet

Geleneksel sanatlara ömrünü vermiş hocalar bu bayrağa gelecek kuşaklara aktaracak en iyi genç yetenekleri seçti.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/02/2015 Pazar
Güncelleme: 18:41 - 14/02/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Geleneksel sanatların tanıtımına, gelişimine katkı sağlamak, bu alanda çalışma yapan sanatçıları teşvik etmek amacıyla düzenlenen Geleceğin Ustaları Geleneksel Sanatlar Yarışması’nın bu yıl ikincisi gerçekleştirildi. Albayrak Holding Grubu’nun da sponsor olduğu yarışma büyük ilgi gördü. Hüsn-i Hat Celi Sülüs, Hüsn-i Hat Celi Talik, Tezhip, Minyatür, Ebru, Çini ve Kaatı’ olmak üzere 7 dalda düzenlenen yarışmaya 280 sanatçı katıldı ve 46 eser ödüle layık görüldü. Yurtdışından da katılımların olduğu yarışmada İran, Endonezya, Yemen, Japon sanatçılar, katıldıkları eserlerle dereceye girdi. Biz de dereceye giren Füsun Onomay Kat’ı sanatında üçüncü ‘Geleceğin Ustaları’ ile yarışmaya nasıl hazırlandıklarını konuştuk.


Esen Akgöl - Ebru dalında birinci: Bir sanata hizmetkar olmak önemli

1998 yılında, İzmir’de üniversite öğrencisiyken, bir dergide ebru sanatını anlatan bir yazı okudum. 2011’de İstanbul’a yerleşince Firdevs Çalkanoğlu’ndan ders almaya başladım. 2012 yılında ise Cennetin Çiçekleri adlı sergide kendisinden icazet aldım. Hala da derslere devam ediyorum. Geleneksel sanatlara gerçek değerinin verildiğine inanmıyorum. Bu yarışmalar sayesinde sanatlara olan ilgi artabilir. Yarışmada, hocamın emeklerini boşa çıkarmadığım için mutluyum. Ebru sanatına gönül vererek çalışırsanız, ancak Allah’ın da izni olursa Geleceğin Ustaları arasına girebilirsiniz. Hocamızın dediği gibi asla “usta oldum‘’ dememelisiniz. Amaç sanata hizmet etmek olmalı. 


Rabia Karakoyun Gündoğdu - Ebru dalında ikinci: Süsen çiçeği rüyalarıma girdi

Ebru sanatına üniversite yıllarında ilgi duymaya başladım. Ebru Sanatçısı Firdevs Çalkanoğlu’nun eserlerini görünce ilgim hayranlığa dönüştü 2010 yılı Şubat ayında hocamla çalışmaya başladım. Süsen Çiçeği’nin yapılışını rüyamda görmüştüm. Kaliteli işler, seçkin bir jüri ve objektif bir bakışla bu yarışmalar düzenlenirse her geçen gün daha güzel işler ortaya çıkacaktır. Geleceğin Ustaları ve bu tarzda yapılan/yapılacak tüm yarışmalar sanat yolunda ürkek adımlarla ilerleyen bizleri ve yoldaşlarımızı daha çok çalışmamız yönünde teşvik ediyor.  Ustalarımız hayattayken talebeliğe devam eder, sabreder ve öğrendiklerimizi başkalarına doğru bir biçimde öğretebilirsek ancak bu sanatın hadimi olabiliriz. Geleceğin ustası olduğumuzu zaman karar verecektir. 


Muhammed Nuri Çetinkaya - Hat sanatında ikinci: Daha çok çalışmam gerekiyor

Hüsn-i Hat’a, Kur’an kursunda hafızlık yaptığım dönemlerde ilgi duymaya başladım. Hat sanatını 1999’da Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tanıştığım Yard. Doç. Dr. Yusuf Bilen’le meşk etmeye başladım ve  Mehmed Özçay ve Osman Özçay’dan istifade etmeye çalışıyorum. Elbet de İslam sanatlarını geliştirecek yönde hattatların birbirleriyle yarışırcasına eserler ürettiği gibi bu yarışmalar da  sanatçıya teşvik, geleneksel sanatlarımızın da daha çok gelişmesi, yenilenmesi açısından önemli. Yarışmalar bana daha çok çalışmam gerektiğini her seferinde hatırlatıyor. 


Samer Ali Hasan Saif - Yemen, hat sanatında üçüncü: İstanbul hat sanatının kıblesi

Hat sanatına olan merakım ailemden geliyor. Bu sanatı öğrenmek için Türkiye’ye gelmeye karar verdim çünkü İstanbul hat sanatının kıblesidir. Türkiye ve Yemen arasındaki fark önemli. İki ülkede de köklü Osmanlı kültürü mevcut ve iki ülkede de hattın sanatı varlığını sürdürüyor ancak Türkiye’de hat sanatına verilen önem ve bu sanatı öğretmek için sürdürülen çabalar çok daha fazla. Ben bu yarışmanın hat sanatının yürüyüşünde bir dönüm noktası olduğuna inanıyorum. Ülkemde hatta değer verilmediği için İstanbul’a gitmeye karar verdim ve böylece bu işi ehillerinden öğrenecektim. Şeyh Hasan Çelebi ve Mümtaz Durdu Bektaş sayesinde bu işte ihtisas yapmaya fırsatım oldu, hala da ders almaya devam ediyorum. Hattatların hemen hepsinde, gelecekte bu sanatı koruyabilmek için bir atılım yapılması umudu vardır. Ben de Cenab-ı Allah’tan bu önemli mirası korumasını temenni ediyorum. Türkiye’nin bir sanat müzesi olduğunu düşünüyorum. 


Kamuran İşcan - Kat’ı sanatında ikinci: Aldığım ödüller motivasyonumu artırdı

Kat’ı sanatını öğrenmeye 2013’te, Küçükçekmece Geleneksel Sanatlar Akademisi’nde başladım. Kat’ı eğitimini  Dürdane Ünver denetiminde Ersin Yıldızhan’dan alıyorum. Geleneksel sanatlarımız son yıllarda çok ilgi görüyor ve uygulanıyor. Öğrenmede usta-çırak ilişkisi son derece önemli. Bu tür yarışmaların, farklı kurum veya hocalardan eğitim alan kişileri  bir araya getirmek, çalışmaları bir arada görüp değerlendirmek açısından ve en önemlisi sanatçıyı teşvik etmesi anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yarışmalar sayesinde kat’ı sanatında ne yapabildiğimi, neler yapabileceğimi öğrendim. Aldığım ödüller de motivasyonumu artırdı. Usta olmak konusunda ise kararı ancak zaman verir diye düşünüyorum.


Füsun Onomay - Kat’ı sanatında üçüncü: Geleceğin ustası olmak ağır sorumluluk

Katı’ Sanatını aslında Ebru sanatını icra ederken özellikle Hat yazılarını keserken dolaylı olarak kullanıyordum ve bir yandan da bu sanatın tüm inceliklerini de öğrenmek istiyordum. Küçükçekmece geleneksel sanatlar akademisi benim katı’ sanatına başlamamı sağladı. Dürdane Ünver denetiminde Ersin Yıldızhan’dan ders aldım ve almaya devam ediyorum. Yarışmalar, hem geleneksel sanatlarla neler yapabileceğini, hem de sanatçıyı tanıtmaya yarıyor. Yarışmalarla genellikle projeli olduğu için öncelikle çok iyi bir araştırma yapmayı öğretiyor, ufuk açıyor. Geleneksel Sanatlarda usta- çırak ilişkisi çok önemli, ustalar ancak bildiklerini bu yolla kendilerinden sonra gelenlere aktarabiliyorlar yani el veriyorlar. Geleceğin Ustası olmak ağır bir sorumluluk, bu sorumluluğu ancak yaptıklarımız ve yapacaklarımızla zaman içinde hak edebileceğimizi düşünüyorum, çünkü bu sanat dallarında oldum demekle ‘Usta’ olunmuyor.


Yumiko Kubota - Çini dalında üçüncü: Çok güzel bir deneyim

2006’da burslu misafir öğrenci olarak Türkiye’ye geldim, MSGSÜ’de Prof. Dr. Sitare Turan Bakır’dan ders aldım. Geleneksel sanatlarımızın bu tür yarışmalar yoluyla daha çok gelişebileceğine inanıyorum. Yarışma bana çok özel bir deneyim kattı. Amacım geleceğin ustalarından biri olmak. Çini sanatını çok seviyorum, bence güzellik, canlılık ve varlık katıyor.


Leyla Varol - Minyatür dalında birinci: Evim Ankara’da sanatım İstanbul’da

2000 yılından beri Geleneksel Sanatlar ile uğraşıyorum. Tezhip, Ebru ve Çini’den sonra Minyatüre başladım. Minyatür sanatında ufkumu açan değerli hocam Berrin Çakin Güç’dür. Yurtiçi ve yurtdışı katılımlar ile yeni sanatçıların ortaya çıkması geleneksel sanatlarımızın gelişmesine katkı sağlayacaktır. Ankara’da oturduğum halde 4 yıldır Berrin Hocamla derslere devam etmek için çok sık aralıklarla İstanbul’a geliyorum. Çalışmalarımın takdir görmesi yeni projelerde daha iyisine yönelmeme vesile oluyor.


Yaşar Omur - Minyatür dalında ikinci: 52 yaşındayım usta olmak için geç kaldım

Minyatür sanatına 2010 yılında Ensar Vakfı’nda başladım ve rahmetli tezhip ve minyatür hocası Meral Aşan Hanımefendiden ders aldım. Bu tür yarışmaların geleneksel sanatlarımıza yeni başlayan kişilere heyecan kattığına ve itici bir güç oluşturduğuna inanıyorum. Bu benim ilk yarışmam. 52 yaşındayım, beş yaşından beri resim yapıyorum geleceğin ustası olabilir miyim bilmiyorum, sanki biraz geç kaldım.


Ryuko Kito - Çini dalında birinci: Çini öğrenmeye Türkiye’ye geldim

25 sene önce Japonya’daki üniversitede Hint felsefesini okuyordum. Okuduğumuz kitaplar minyatürle doluydu. Türk minyatürünü Japon minyatüründen daha çok sevdiğimden ders almak için Türkiye’ye geldim ve Mimar Sinan Güzel Sanatları Üniversitesine girdim. Üniversite dersleri aldıkça bu sefer Çini desenleri daha ilgimi çekmeye başladı. Bu yüzden ana dal olarak Çiniyi seçip Sitare Turan Bakır hocadan ders aldım. Sonunda çiniyi seçtim, ama ileride vaktim olursa tekrar minyatür ve tezhip öğrenmek istiyorum. Maalesef Japonya’da çini sanatı yaygın değil. Bu yüzden Türkiye’de kalmaya karar verdim, tabii İstanbul’u sevdiğim için zor bir seçim olmadı. Benim için Türkiye’de geçirdiğim her an çok değerli. Gelecekte Japonya’ya getirip çini sanatını güzel şekilde tanıtmak istiyorum.


Esra Elitaş - Tezhip dalında birinci: Tezhibi bırakmak istiyordum

Tezhip sanatına ne olduğunu bilmeden rahmetli kuzenimin beni yönlendirmesiyle Topkapı Sarayı’nda başladım. Saraydaki hocalarım Semih İrteş, Mamure Öz, Melek Antel, Birsen Gökçe, Sevim Kayaoğlu ve Serap Bostancı’ydı. Bu yarışmaların yapılıyor olması bu sanatlarla meşgul olan insanlar için bir teşvik ve motivasyon vesilesi oluyor. Birçok ekolden farklı jenerasyonlardan kişilerin katılması çok farklı yorumların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Çok fazla yarışmaya katılmasam da katılacağım yarışma öncesi yaptığım araştırmalar farklı tasarım ve fikirlerin ortaya çıkmasına, heyecanımın artmasına neden oluyor. Kursun 2.senesinde bırakmayı düşünmüştüm çünkü dersler çok zor gelmeye başlamıştı, ama ailemin ısrarıyla devam ettim, iyi ki de devam etmişim. 


Handan Akbulut - Tezhip dalında ikinci: İlk kez bir yarışmaya katıldım

Tezhiple ilgili fazla bir bilgim yoktu. Bir aile dostumuzun teşvikiyle Altunizade Kültür Merkezin’de tezhip kursuna başladım. İki sene sonra Kültür Bakanlığı’nın Topkapı Sarayı’nda açmış olduğu Türk Süsleme Sanatları kursunun sınavına girdim. İki yıl eğitim aldım. Saraydaki hocalarım Semih İrteş, Mamure Öz, Melek Antel, Sevim Kayaoğlu, Birsen Gökçe ve Serap Bostancı’dır. Bu tür yarışmalar bu sanatlarla  uğraşanların daha fazla araştırma yapmalarına ve kendilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Ayrıca geleneksel sanatlara olan ilginin artmasını sağlayarak değişik üslupların ortaya çıkmasına katkısı oluyor. İlk kez bir yarışmaya katılıyorum. Bu benim için çok faydalı ve güzel bir tecrübe oldu. İlerisi için beni motive etti. 

#tezhip
#hat
#minyatür
#kat'ı
#ebru
9 yıl önce