|

Hayatın içinden geçen öyküler

Gülhan Tuba Çelik için Onlar ve Köpekleri kitabındaki öyküleri ile kendi “tutunamayan” larını doğurduğunu da söyleyebiliriz, kaleminin gücünü kullanarak. İlk öykü “Sınır” dan başlayarak hayata tutunmak için mekanla bütünleşmeye çalışan kahramanları görüyoruz kitapta.

04:00 - 15/05/2021 Cumartesi
Güncelleme: 07:29 - 15/05/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Onlar ve Köpekleri Gülhan Tuba Çelik Epona Yayıncılık 2021 104 sayfa
Onlar ve Köpekleri Gülhan Tuba Çelik Epona Yayıncılık 2021 104 sayfa
FUNDA ÖZSOY E.

Genç kuşak öykü yazarlarından Gülhan Tuba Çelik, 2019 yılı Fakir Baykurt Öykü Ödülü’nü de alan Evsizler Şarkı Söyler kitabından sonra ikinci öykü kitabı Onlar ve Köpekleri ile yeniden okurunu selamlıyor.

Onlar ve Köpekleri 12 öyküden oluşuyor. Bütün öykülerin mekânsal olarak birbirine bağlandığının altını çizmek adına her öykünün başında İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden olan Suriçi’nin, öykülerin içine dağılmış olarak haritası yer alıyor. Okur, o haritanın bir noktasından öyküyü başlatan yazarın peşine takılıp kahramanın bakış açısını takip ederek öykülerin içine giriyor. Sadece mekânsal değil, tematik bir bağlanış da söz konusu öykülerde. Gülhan Tuba Çelik için Onlar ve Köpekleri kitabındaki öyküleri ile kendi “tutunamayan” larını doğurduğunu da söyleyebiliriz, kaleminin gücünü kullanarak. İlk öykü “Sınır” dan başlayarak hayata tutunmak için mekanla bütünleşmeye çalışan kahramanları görüyoruz kitapta.

KALEMİNDEKİ IŞIK

Daha fazlasına hakkı olmadığını düşünmek, bilinçaltının çocukluktan ona ezberlettiğinin sonucunu yaşamak, kendi öğrenilmiş çaresizliğinin kurbanı olmak… İşte bu yüzden “Çarşılardan” , “Şeyler” ,“Işık Olsun Diye” öykülerinde anlatılan evlilikler eskimiştir, monotonlaşmıştır; o yüzden “Kapılarda” , “Onlar ve Köpekleri” , “Onlar Kuşlara” öykülerindeki sevgililerin birlikteliklerinde bir duvar örülüdür, bir türlü yıkılamayan. Sevgisizlik kanar el ele tutuşan sevgililerin avuçlarında, ilgisizlik doldurur evli çiftlerin yatak odalarını. Elindeki ile yetinmek öğretildi ise kişiye, şartları değiştirmek için mücadeleye de girişilmez. Kendini dünyadan geri çekmektir bu, yaşamaktan vazgeçmeden; ona verilene razılık belki, sınırları zorlamanın anlamsızlığı.

“Hayat bu, demişti kocası, son konuşmalarından birinde. Aşk biter, aile değerlidir. Aşktan daha büyük bir şeyin içindeyiz şimdi. Derdin ne, anlamıyorum ki.” (“Çarşılarda”,s.51)

Ancak Gülhan Tuba Çelik’in 12 hikâye boyunca kahramanları ile beraber Suriçi’ni dolaşan kaleminin hissettirdiği bir ışık da vardır, inkâr edilemez. Küçük bir ışıktır bu, varlığını mekândan alan, içten içe hissettiren. Suriçi’nin tarihi sokaklarında gezerken, eski bir mezar taşında, bir türbenin yıpranmış örtüsünde, manastırların bahçelerinde ve sıkışmış apartmanların aralarından “senden çok önce buradaydım, senden çok sonra da burada olacağım” der gibi bakan bir incir ağacının dallarında, Bala Tekkesi’nin, Uyku Dede Türbesi’nin, Sümbül Efendi Camii’nin, Yedikule Zindanları Müzesi’nin avlularından, ara sokaklardan meydanlara akan, yüzyıllardır akan, bizler olsak da olmasak da akacak bir hayat vardır, dünyayı kucaklayan.

O halde okur olarak bize de kitabın “Açılan” öyküsündeki kahramanın göz hizasından bakarak koymak yakışır noktayı:

“Yaşamanın üstesinden gelinebilir, diye düşündü. Karanlık sokakların açıldığı aydınlık meydanlar daima olacak nasılsa.”(s.74)

#Onlar ve Köpekleri
#Gülhan Tuba Çelik
#Epona Yayıncılık
3 yıl önce