|

Hedonizmin gölgesinde sanat

Salih Uçak'ın "İnsan, Sanat ve Edebiyat" kitabı okuyucu ile buluştu. Uçak, kitabında, "Modern ruhsal yönden sefaletiyle, geçmişini yitiren sanattır. Sanat; derin bir kavrayış, ince bir kavrayış, gerekli bir uyum ve ölçülüyle var olur. Sıradan olan, sanat olamaz" diyor.

00:00 - 15/08/2022 Pazartesi
Güncelleme: 15:49 - 15/08/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
İnsan Sanat ve Edebiyat Salih Uçak Ay Vakti Yayınları  Şubat 2022 119 sayfa
İnsan Sanat ve Edebiyat Salih Uçak Ay Vakti Yayınları Şubat 2022 119 sayfa
KEMAL EŞFAK BERKİ

“Etiğin ve estetiğin elini eteğini çektiği bir toplumda sanat adına icra edilen her işte hedonist bir çirkinlik tezahür etmeye başlar.” (
Sanatın İnsanla İmtihanı
. s.7) Yazar, diyebiliriz ki çarpıcı bir problematik ile karşı karşıya bırakıyor bizi. Daha kitabın ilk yazısında, ilk hüküm cümlesinde. Ne demektir
hedonist?
Önce anlamına bir göz atmalı hedonism kavramının. Felsefede, hazcılık diye verilir kısa yoldan. Kimi antik çağ filozoflarınca, uç bir iddia ediş halinde ortaya atılmış, insanın özüyle bağdaştığı pek kuşkulu bir kaçış bizce. “Hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu” savlamak nereye kadar kabul görebilir ki?”Sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan görüş” tanımı, ansiklopediktir. Hele de: “insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak biçimde planlanması gerektiği” -kavramların bir koordinat sistemin olduğunu varsaydığımızı düşünelim- tam anlamında bir k a ç ı ş olmaz mı? Negatif koordinat bölgelerinden birinde kalmaz mı? Aristippos (M.Ö. 435-355) tarafından kurulmuştu. Epikür bunu devam ettirdi, ileriye götürdü. Adına da zaman içinde e p i k ü r c ü l ü k denir oldu. Aristoppos’a kalırsa, “bedensel hazlar tinsel hazlardan daha önemlidir.” Haz geçmişte ya da gelecekte değil, şimdide aranmalıdır yargısı yerleşmiş tarih boyunca. Epikuros’a yakından bakılınca
; öncüsünün bedensel hazzına karşı tinsel hazzı yeğler.
C. Gustave Jung’un, hocası Freud’un idrâki darlaştıran ısrarcılığına itiraz ederek, zamanla ona karşıt bir görüşe ermesini andırır bu durum. Wikipedia -adeta bi muziplik yaparak şöyle bir hüküm geliştirmektedir: “Antik Yunanistan’da ortaya çıkan hazcılık, 19. yüzyılda ortaya çıkan İngiliz faydacılığını etkilemiştir.” İngiltere’nin; 2000 yıl önce batıya gide gele, zor belâ tutunabildiği, adadan ibaret kaldığı 21. yüzyılda yaşamaya başladığı tarihsel ironiyi görmek gerekir.
Şimdi, Salih Uçak’ın cesur bir şekilde parmak bastığı hazcılık sorununa, edebiyatımızın içersinde bulunduğu değerlendirme kısırlığı, dahası, kısıtına sözü getirişine dikkat kesilmek lâzımdır. Ona göre hazcılık: Fıtrî olandan, kalpten uzaklaşan “insanın çirkinliği” demekle aynı şey. Evet, o bir de “
Hedonist sergide
teşhir edilen sözde sanatçının icra ettiği “şey”in sanat olmadığı açıktır.” diyerek ileri gidiyor, iyi ki de ileri gidiyor dedirtiyor. Ortamda yeni bir fikir söylemekten neredeyse korku var ve yerleşmiş! Saltanatını kurmuş! Üç aşağı beş yukarı, eleştirisizlik, klişe sözlerin, sözümona sözlerin sebebi mi? Yoksa sonucu mu? Buyrunuz! Gelin ve çıkın işin içinden. İçtenlikle verilecek hüküm gerek. Avrupada; fikir geliştirme Endülüs medreselerinden görgü kazandıkça gelişmiş, ilerlemiştir. Bu açık bir şey. Görmek istemeyenler buyursunlar uykularının cenderesine! Avrupada; niteliklerin tesbit edilerek sanat eserinin sınanması geleneği var. Platon’dan, Aristoteles’ten geliyor. Yunan filozoflarını da Bağdat’taki tercümelerden öğrendiler. Bizimkiler buna bile ket vururlar! Önemli yaklaşımları var Salih Uçak’ın:
“Sanatın nedensizliği, ruha yakın olmasından ileri gelir”
demesi: Genç kuşak sanat başlangıçlarına bir şimşek aydınlığı olabilir! Çok olgun cümleleri epeyce. Şalih Uçak bulguculuktan yanadır; klişe olmayan bir şey söylüyor meselâ:
“Evlerimizin sokağından şehrin meydanına uzanan yaşam koridorlarında estetik bir denge yoksa -ki bugün malesef yok- biz bu ‘keşif iştiyakını’ çoktan kaybettik demektir.”
Salih Uçak topluma seslenebilen bir akademisyen. Ben onun edebî eser nitelikleri üzerine kafa yormuş, eserin öz yapılanması bağlamında fikir üretmiş öncüleri iyi sindirmiş olduğu kanısındayım. Bu öncüler: Yahya Kemal (
Edebiyata Dair)
, Ahmet Hâşim (
Şiir Üzerine Mülâhazalar
), Sezai Karakoç (
Edebiyat Yazıları I, II, III
) başta olmak üzere sanatçıyı yoğururlar, oluştururlar.

Salih Uçak’taki nesnel inceleme sevgisini çok sevdim. Roland Barthes ve Metin Üzerine yazısı Akif Didaktizmi Üzerine, Nizar Kabbânî’nin “Moeurs” Romanı. İsmet Özel’in Şiir Masalı da iyi bir inceleme.

BİTİRİRKEN:

Genç Kuşaklar için benim bir önerim:
Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi
/ Prof. Kenan Akyüz.
#Kenan Akyüz
2 yıl önce