|

Her eser bir icbarın sonucudur

Hicri ikinci asrın ortalarında doğan bir ravinin Semerkant’tan başlayıp Buhara’ya, Merv’e, Basra’ya, Rey’e, Haremeyn’e ve daha nice merkeze uzanan ilim yolculuğunu anlatan Muhammed Enes Topgül, romanla akademik bir araştırma arasında gidip gelen bu melez metnin; bir ihtiyacın, hatta icbarın sonucu kaleme alındığını söylüyor.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 15/12/2021 Çarşamba
Güncelleme: 03:19 - 15/12/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Muhammed Enes Topgül
Muhammed Enes Topgül

Hicri ikinci yüzyılda bir muhaddisin ilim serüveni - Râvî’nin yazarı Muhammed Enes Topgül ile gerçekten kurmacaya uzanan bu post-modern bir anlatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Roman ve akademik araştırma arasında gidip gelen bir metin yazma fikri nereden çıktı?

Aslında her eser bir ihtiyacın, hatta icbarın sonucu. Râvi de öyle. Yıllardır öğrencilerime sorduğum ve kitabın sonuna da eklediğim standart bir soru var. O soruya güzel bir cevap verip iyi bir puan almak ancak Hadis Tarihi dersinde on üç hafta boyunca anlattığım pek çok hususu yan yana düşünmekle mümkün. Bundan dolayı bazı iyi cevaplar aldıysam da muhtemelen 500-600 sınav kâğıdı içerisinde tam olarak istediğim kâğıdı şu ana kadar sanırım sadece 4-5 öğrencim verdi. Bu durum ilgili soruya bir anlatı metni ile cevap verilip verilemeyeceği meselesini gündemime soktu. Yani bir anlamda kendimi, kendi sorumla sınamak istedim. Ancak böyle bir eser yazma düşüncesinin daha uzun bir arka planı olduğunu belirtmeliyim. Tarih boyunca sünnetin mahiyeti ve anlaşılması konusunda farklı görüşler olmuşsa da sanırım sünnet hiçbir zaman modern dönemdeki gibi bir itibar kaybına uğramadı. Alaylı ve mektepli çeşitli hocaların bazı söylemleri özellikle daha düşük eğitimli veya dinî eğitimi yeterli olmayan kimselerin zihinlerinde Hz. Peygamber’in sünneti etrafında birçok soru meydana getirdi. Sünnetin tüm İslâm coğrafyasını kaynaştıran/birbiriyle irtibatlandıran otoritesi sarsıldı. Akademik bir metinle yaygın okuyucu kitlesinin bu gibi sorunlarını yeterli oranda gidermenin mümkün olmayışı bu tarz bir ara metnin kaleme alınmasını gerektirdi aslında. Kanaatimce hadise/sünnete dair sadece düzgün bir tarih anlatısı yapıldığında bile aslında sanal olan ve ciddi bir birikime dayanmayan pek çok soru kolaylıkla cevaplanabilir. Râvi’nin bu ihtiyacı bir ölçüde gidermesini umuyorum.

AKADEMİK AMA KURGUSAL DA

Bir akademisyen, bir hoca olarak didaktik bir dilden çıkarak bildiklerinizi okuyucuya bir kurmaca içerisinde vermek nasıldı? Sizi zorladı mı?

Doğal olarak zor bir uğraş oldu. Akademik yazım yükümlülükleri dolayısıyla her geçen gün insanın kalemi biraz daha paslanıyor, üslubu biraz daha köreliyor. Aslında yazıyorsunuz ancak akademik üslup serbest bir yazım tarzına pek müsaade etmiyor. Yarı akademik metinler, köşe yazıları, deneme, günlük, şiir gibi ek yazı meşgaleleriniz yoksa durum daha da vahim bir hâl alıyor. Râvi’yi yazarken edebî okumalarımın işimi rahatlatacağını öngörüyordum ancak nasıl bir kurguyla metni sunacağım üzerinde uzunca düşündüm, yakınlarımla müzakereler yaptım. İşin Hadis İlmi ile ilgili kısmında doğal olarak zorlanmadım. Metnin öğreticilik hedefi ile yaygın kitle arasındaki irtibatı sağlamak adına ise postmodern bir anlatı tarzı daha işlevsel olabilirdi. Oldu gibi de. Yine de metnin didaktik yerleri var ve onları okuyucuyu yormadan daha okunur kılmak için de birtakım arayışlar gidildi.

Hikâyedeki râvi zengin bir tüccarın oğlu ve dönemdeki pek çok râviye göre daha rahat şartlarda yolculuk ediyor, başlarda biraz da isteksiz gibi...

Aslında niyet meselesi herkesin en temel dertlerinden biri. İnsan olarak “olmak” ile “-mış gibi yapmak” arasında bir yerde, araftayız genellikle. Bilgi talebi, Allah rızası için ilim yoluna girmek de böyle. Kitabın başlarında râvi kendisini niyet bakımından hep sorguluyor. Ancak çalışma temposu ve samimiyeti sonucunda pek çok hadis âlimi gibi sadece Allah rızası için hadis peşinde koşma imkânına erişiyor, gönlü ve niyeti istikamet buluyor. Dediğiniz gibi maddi bakımdan akranlarına göre daha rahat biri râvi. Babasının forsu ve mali desteklerinden ciddi olarak yararlanıyor. Ne var ki ilim adamı olmak için bunlar yeterli değil. Her zaman çok daha büyük motivasyonları vardı muhaddislerin: Allah Resûlü’nün sünnetine hizmet ederek Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak. Râvi de hayatı boyunca geçirdiği çok sayıda badireye rağmen bu motivasyonu kaybetmiyor ve birinci sınıf bir muhaddis olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Onun erken ilim yıllarının aksine muhaddislerin geneli elinin emeğini yiyen kimselerdi. Hem mesleklerini icra eder hem de ilmî faaliyetlerini sürdürürlerdi. Onlar için yolculuk ilim talebinin yanı sıra ticari imkânlar da doğruyordu. Râvi ise en azından büyük yolculuğu esnasında bu gibi bir zorlukla hemhâl olmadı. Hayatının genelinde ise ticaret ile ilim arasında bir ara yol bulabildi.

ÇİZİMLER DE KULLANDIK

Kitapta metnin arasına çizimler serpiştirilmiş...

Daha önce belirttiğim üzere metnin okuyucuyu yormadan hedefini gerçekleştirmesi benim için en zor eşikti. Bunu temelde iki hususla sağlamaya çalıştım: Birincisi çerçeve anlatı ve onun metne yansıması dışında birbiriyle irtibatlı üç farklı hikâyenin, daha doğrusu râvinin farklı hayat kesitlerinin iç içe geçmiş anlatılarla sunulduğu hareketli bir kurgu. Çağdaş romanların yanı sıra sinema ve dizilerde de bu gibi kurgular sıklıkla kullanılıyor ve okuyucu bu tarz bir sunuma ister istemez alışkın. İkincisi de görsel malzeme. Çağdaş romanda görsel öğeler de kendisine zaman zaman yer buluyor. Ben de ressam dostum Faruk Erçetin’den bu tarz bir ricada bulunduğumda sağ olsun beni kırmadı ve güzel/özgün çizimleriyle metni biraz daha cazip hâle getirdi. Bazen birbirini doğru yerlerden yakalayan birkaç basit çizgi, sayfalarca yazıdan daha etkili olabiliyor. Yayınevinin ve özellikle de editörümün ciddi katkılarıyla metnin sonuna eklenen güzel harita da bu görselliği tamamladı.

Kitabın sonunda değindiğiniz “hadis edebiyatı” diye bir kavram var, nedir bu?

Hadis Edebiyatı, Hadis disiplini çerçevesinde kaleme alınan alt türleri ifade eden bir şemsiye kavram. Buhârî, Müslim gibi âlimlerin hadis metinlerini derleyen kitapları, onları açıklayan şerh kitapları, hadislerin doğruluğunu tespit için yazılan metodoloji/usul kitapları, râvilerin biyografilerini inceleyen eserler ve daha pek çok yazın hep Hadis Edebiyatının alt türleridir. Doğal olarak her bir kitabın ve türün bir ortaya çıkış serüveni vardır. Bir kitap, yazıldığı arka plan etraflıca bilindiği takdirde daha doğru anlaşılabilecktir. Râvi’de de bu gibi alt türlere bazı atıflar ve onları ortaya çıkaran ilmî ve sosyal olgulara bazı atıflar yapılıyor.

#Ravi
#Muhammed Enes Topgül
#Ketebe Yayınları
2 yıl önce