Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenen 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali tüm hızıyla sürüyor. Bosnalı yönetmen Aida Begic'in Suriye'deki savaştan kaçarak Şanlıurfa'ya gelen yetim çocukların hikayesini anlattığı yeni filmi "Beni Bırakma" festival kapsamında İstanbullu seyirciyle ilk kez buluştu. Film, gösterimin ardından eleştirilere neden oldu. Filmde, Türkler'in mültecilere karşı davranışlarının yanlış gösterildiği öne sürüldü. Begiç'e iddiaları sorduk.
İnsanların aradıkları şeyi gördüğüne inanıyorum. Bir yere gelirsin ve kötü bir şey görmeyi beklersen onu görürsün. Bu Türkler'in mültecilere nasıl davrandığı ya da Suriyeli'lerin kendilerine ve Türkler'e nasıl davrandığı hakkında bir film değil. "Bırakma Beni" yetimler hakkında bir film. Yetimler için de yetişkinler genel olarak düşmandır. Bu yetimhanede size bakan kadın da olabilir, aileniz de olabilir. Sadece annesiyle yaşayan çocukların annelerine düşman olduğunu gördüm.
Bir kere ben bu filmi siyasi bir kaygıyla da çekmedim. Çocukların içinde kaybolacağı herhangi bir konuya yönelmekten kaçındım. Ancak görüyorum ki bu mümkün değil. Her zaman birileri çıkıp bunu söyleyebiliyor ama ben biliyorum ki filmimin amacı bu değildi.
Evet, mültecilerin hayatını masal gibi gösterdiğime dair de yorumlar da yapıldı. Diğer taraftan bakanlar, Türkiye'deki mültecilerin kaçakçılık yaptığını, paramparça bir halde olduklarını, sokaklarda uyuduklarını görmeyi bekliyordu. Bu bakış açısına sahip olanlar da filmimin bir peri masalı olduğunu söyledi. Herkesi memnun edemeyeceğimi biliyorum. Ancak benim amacım saftı. Nasıl düşünmek istiyorlarsa öyle düşünüyorlar.
1990'larda bizim mülteci olmamızdan bu yana maalesef durum çok hızlı değişti. Dünya gergin bir hal aldı. Çoğumuz için rahatsız bir yer oldu. Batı Avrupa'da biz mülteci olarak pek çok imkana sahiptik. Çünkü çok fazla değildik ve farklı bir zamandı. Şimdi ise bir bencillik çağındayız. O yüzden bizim umut tablosu çizmemiz gerekiyor.
Bir anlamda kendi yansımamı gördüğüm bir süreçti. Ancak her zaman içimde bir korku vardı. Çünkü bizim çocukluğumuzda pek çok yabancı hayatımıza girdi. Bizim sefaletimizden kendilerine şöhret oluşturmak, para kazanmak istiyorlardı. Onlardan nefret ettik. Bu yüzden Türkiye'ye gelirken içimde bu yönde en ufak bir düşünce olmamasına rağmen çocukların bizi böyle göreceğinden korktum. Çocukları kandıramazsınız. Onlar oldukça saflar ve sizin niyetinizi hemen anlayabiliyorlar. Suriye'deki çocuklar ya da herhangi bir savaştan etkilenen çocuklar aynı acıyı yaşıyor. Her zaman size yardım eden ve size kötü davranan insanlar var. Bu evrensel bir durum.