Filistinlilerin maruz kaldığı işgali ve hak ihlallerini etkileyici bir dille sinemaya aktaran yönetmen Nevres ebu Salih, “Meseleyi insani hale getirmenin derdinde olmalıyız. İnsan insanı anlar çünkü.” diyor. Cannes Film Festivali’nde bu yıl kısa film bölümünde gösterilen Nevres ebu Salih’in Al Qeeq adlı filmi Yahudi lobisini son derece rahatsız etti. Filmin gösterimine engel olmak için epey efor sarfetti aynı çevreler. Ancak genç yönetmen Nevres ebu Salih, bir başarı hikayesi olarak tanımladığı filmini ikinci kez katıldığı Cannes’da dünya sinema çevreleri ile buluşturmayı başardı.
Filistin'de geçen sene hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan ve sonrasında açlık grevine başlayan gazeteci arkadaşı Muhammed El- Qeeq'in İsrail'e karşı verdiği mücadeleyi ve kazandığı başarıyı konu alan kısa filmiyle bu yıl Cannes Film Festivali'ne katılan Filistinli yönetmen Nevres ebu Salih, yaptığı filmler ve belgesellerle ülkesindeki hak ihlallerini ve özgürlük mücadelesini beyazperdeye taşıyor. Genç ve idealist yönetmen Nevres'in çektiği filmler yüzünden sık sık başı derde giriyor. Annesi Nevres'i görmek için Ürdün'e gelirken sırf bu filmler yüzünden İsrail askerleri tarafından saatlerce sorguya alındığından artık oğluna sitem etmeye başlamış. Büyük Gelen Palto filminin kendi hayat hikayesi ile büyük benzerlikleri olduğunu anlatan Nevres de tıpkı filminin kahramanı gibi üniversitede mühendislik okumuş. Ancak davasını anlatmak için eline kamera alıp film çekmeye karar vermiş. Kahramanı sevdiği kıza kavuşamasa da Nevres, hayatının aşkı ile mutlu bir evlilik yapmış. Ürdün'ün İrbid kentindeki Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden mezun olan Nevres ebu Salih, Al-Jazeera'nın kısa film yarışmasına katılıp birincilik kazandıktan sonra Al-Jazeera'da eğitim almış. “Düşüş Gecesi” (“The Night of the Fall”, 2014) ve “Büyük Gelen Palto” (2013) isimli iki uzun metrajlı filmi ile dikkatleri çeken Nevres ebu Salih'in Büyük Gelen Palto'su Los Angeles'ta Arap Filmleri Festivali'nde ve Amsterdam Festivali'nde açılış filmi olarak gösterilmiş. Bir çok Arap ülkesinde de seyirciyle buluşan filmi New York'ta, işgali desteklemeyen Yahudilerin düzenlediği bir film festivali de davet etmiş.
“Festivallerde önemli olan uluslararası düzeyde film yapımcıları ve oyuncularla bağlantı kurmak. Onlara bu meseleyi aktarmak ve bu meseleyle ilgilenen birileri olduğunu göstermek.” diyen Nevres ebu Salih, Hollywood'da Filistin meselesine duyarlılığı olan çok az sayıda sinemacı bulunduğunu söylüyor. Ancak sinema sektörünün İsrail›i eleştiren filmlere karşı bir rezervi var. Bu yüzden Batılı sinemacıların bile Filistin yanlısı film çekmek istediklerinde maddi zorluklar çektiğini anlatan Nevres, «Amerikalı bir adamla tanışmıştım. Filistin direnişi ile ilgili film yapmak istiyordu. Sorunu şuydu, Batıdan kendine finansman bulamadığı için Arap dünyasından finans bulmaya çalışıyordu.” şeklinde konuşuyor. Nevres de filmini çekmek için 77 tane iş adamından destek almış.
Filistin Devleti'nin kendisi gibi yönetmenleri neden desteklemediğini sorduğumda ise “Durum orada sizin zannettiğiniz gibi değil” diyor ve ekliyor, “Filistin Hükümeti sinema işleriyle, özellikle de direnişi konu alan filmlerle ilgilenmiyor. Zaten ciddi anlamda maddi güçleri de yok. Onlara ulaşan bütün paralar maaşların ödenmesine harcanıyor. O yüzden hükümetten ekonomik destek beklersek ciddi problemle karşılaşırız. Bana maddi destek vermeyi kabul etseler senaryoda bir sürü değişikliğe gitmem gerekecekti. Benim için en önemli şey filmimin herhangi bir etki altında kalmadan bağımsız bir yapım olarak ortaya çıkması.” Büyük Gelen Palto'yu sinema dünyası için çok küçük bir miktar sayılabilecek 250 bin ila 300 bin dolar arasında bir maliyetle çektiğini söyleyen Nevres, beş yıl önce çektiği filmin borçlarını ödemeye devam ediyor.
Filistin denildiğinde savaş, işgal, acı ve gözyaşı akla gelir. Ancak Nevres ebu Salih, filminde mizahi bir dil kullanarak bu algıyı ters yüz ediyor. Bu tercihini ise şu sözlerle açıklıyor, “Herşeyden önce benim kişiliğim böyle. Çok derin hüzünle ironiyi genelde bir arada yaşayan biriyim. Bunun başka bir anlamı da var. Filistinliler her zaman hüzünlü değillerdir. Aynı zamanda normal bir hayat yaşarlar. En basit ifadesiyle onlar da insan. Zor vakitlerde bile güleriz biz.” Filmin oyuncularından Ahmad el Omeri de destekliyor yönetmenin görüşünü: “Hikayenizi her zaman hüzünle aktarırsanız insanların o meseleden uzak durmasına da sebep olursunuz. Sen düşmandan en büyük silahını alıyorsun. Korkuyu geri çekmiş oluyorsun. Bu şenlikli hâl aslında onları korkutan bir şey.”
Filmin kahramanın vurulması ile son bulmasının olumsuz bir final olup olmadığını merak ediyorum. Nevres ebu Salih tam da Filistinli'ye yakışır bir cevap veriyor:
“Öldü mü kahraman? Ölüm ne demek? Ölüm derken cesetten mi fikirden mi bahsediyoruz? Ben aslında açık bir son bıraktım filmde. Çünkü şu an Filistinlilerin de önünde açık bir son var. Bir çözüm yok ama bu bir ölüm de değil. El- Qeeq filminde küçük bir hikaye ama aynı zamanda bir zaferden bahsediyorum. Çünkü o haksızlığa direndi ve başardı.
Filistin'le direnişle ilgilenen başka sinemacılar var mı sorumun cevabında sitemler var. Filistin meselesine ilgi gösteren yapımcılar olduğunu anlatan Nevres ebu Salih, “Ama onların bazılarının şöyle problemleri var; Batı'ya kur yapıyorlar. İstiyorlar ki batıya yakışır bir aşk hikayesi olsun filmde. Muhafazakar bir toplum yokmuş gibi bir görüntü veriyorlar. Direnişin sebepleri farklılaşıyor mesela. İlla bir şehadetten bahsetmelerini beklemiyoruz ama işi bir intikama dönüştürüyorlar. Meseleyi intikam temelli anlamaya çalışıyorlar. Biz sürekli Batı'ya iltifat etme ihtiyacı hissediyoruz. Meseleyi insani hale getirmenin derdinde olmalıyız. İnsan insanı anlar çünkü. Ama bir festivale ulaşmak için bir aşk hikayesi, bir öpücük gibi bazı detaylar koyma ihtiyacı duyuyoruz. Bu olabilir filmde önemli değil. Ama sırf bunu merkeze alarak senaryoyu birtakım dönemeçlere sokmamıza gerek yok.” Nevres'in Amsterdam Filistin Film Festivali'nde yaşadığı bir olay da bu yaklaşımın en canlı örneği: “Festival heyetinde bulunan Filistinlilerden bir tanesi Büyük Gelen Palto'yu reddetti. Sebebi de niye Sami Sare ile konuşurken yüzüne bakmadan omuz üzerinden konuşuyor da karşılıklı bir masaya oturup konuşmuyorlar. Ben bu sahnenin aynısını üniversitede gördüm. Bir sürü mütedeyyin insan var bu şekilde aşık olan. Filistinli o sahneden dolayı itiraz edince Hollandalılardan biri 'Hayır ben tam olarak bunu görmek istiyorum' dedi. Türkçe öğrenmeye başlayan ve ülkemizdeki üniversite gençliği ile güzel bağlar kuran Nevres ebu Salih bildiği yoldan inandığı davaya dair hikayeleri beyazperdeye taşımaya devam ediyor.