|

Kahramanın yolculuğu sürüyor

Gökdemir İhsan İnsan Sanat’tan çıkan Modern Kahramanın Düşüşü isimli kitapla okurunu selamlıyor. İhsan, makineleşme arzusundan, Anayurt Oteli’ni yorumlama biçimlerine, kadın, dil ve yurt arasındaki ilişkiden, ouliponun Divan edebiyatıyla ve lebdeğmezle olan ilişkisine varıncaya kadar çeşitlilik gösteren makalelerini oldukça sade, anlaşılır ve farklı bir bakış açısıyla sunuyor.

04:00 - 15/04/2019 Pazartesi
Güncelleme: 12:29 - 14/04/2019 Pazar
Yeni Şafak
Pablo Picasso'dan bir eser.
Pablo Picasso'dan bir eser.
BÜLENT AYYILDIZ

Gökdemir İhsan’ın İnsan Sanat’tan çıkan Modern Kahramanın Düşüşü adlı kitabı edebiyat üzerine yazılmış on dört kısa makaleden oluşuyor. Önsözde, yazar yaptığı edebi incelemeleri bir edebiyat eleştiri kuramına bağlı kalmaksızın, ayakları gelenekselci ekole temas eden bir bakıştan beslendiğini ifade ederek, moderniteye karşı takındığı tavrı en baştan belirtiyor. Aslında kitabın ismi de, kadim anlatıları arketipçi eleştiriyle inceleyen ve dünya tarihinde bütün mitlerin tek tip (monomit) olduğunu ispatlamaya çalışan Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı kitabına bir gönderme. Modernite öncesi toplumlarda— Gökdemir İhsan’a göre bu toplumlar kartezyen fikrin ve modern benlik algısının oluşmasından önceki döneme tekabül ediyor— kahraman erginlenmek için tekamül yolculuğuna çıkar ve kendisini bu yolun sonunda anlamlandırabilir fakat modernite kahramanın ne böyle bir yola çıkmasına ne de herhangi bir ilerleme kaydetmesine izin verir. Gökdemir İhsan Campbell’ın kitabına eleştirel bir okuma getirmenin yanı sıra, Campbell’ın düşüncülerini kaldığı yerden devam ettiriyor. Campbell kitabının sonunda, anlattığı her şeyin çağdaş dünyada anlamını yitirdiğini belirtir. Demokratik idealler, gelişmiş teknoloji, makineleşme ve bilim eskilere dayanan “zamandışı simgeler evrenini” çökertmiştir (342). Campbell kitabının son paragrafında şu yorumu yapar: “Modern kahraman, kefaretini ödemeyi kaderimiz saydığımız o varlığın evini arayıp bulmaya cesaret eden modern birey, topluluğunun gurur, korku, akılcılaştırılmış hırs ve kutsanmış yanlış anlama batığını aşmasını bekleyemez ve beklememelidir” (346).
İLK MAKALE DON KİŞOT

Gökdemir İhsan da tam burada bayrağı devralıp modern insanın nasıl bir çıkmazın içinde olduğunu edebiyat metinleri üzerinden değerlendiriyor. Makaleler modernite, birey ve benlik temaları üzerine yoğunlaşarak kadim kahramanların yerini alan karakterlerin nasıl tökezlediğini gösteriyor. İlk makale de ilk modern kahraman olarak kabul edebileceğimiz Don Kişot ele alınmış. Üzerine birçok farklı okuma yapılmış, didik didik edilmiş Don Kişot’un İsa Mesih ile benzerliklerini Rodo’nun analojisinden faydalanarak ortaya koyan Gökdemir İhsan, Don Kişot’un tekamül için çıktığı yoldan gerisin geri döndürüldüğünü, maceradan vazgeçirildiği için erginliğini tamamlayamadan köyünde sıradan bir insan olarak öldüğünü söyler. Don Kişot İsa’nın tersine kendini çarmıha gerdirerek insanlığa kefaret olamamıştır. Modern insan bunun acısını çekmektedir. Modern kahramanlar artık işlevini yerine getirememektedir. Kaptan Ahab da Kafka’nın K’sı da çıktığı yoldan eli boş dönmüştür ya da çıktıkları yolda bocalayıp durmuşlardır. Kefareti ödeyemeyen kahraman gittikçe günaha bulanıp tenselliğe yönelir. Gökdemir İhsan’ın sözleriyle, “Bakire Meryem’in şefkatli kucağından düşer düşmez, modern kahraman kendini fahişelerin soğurulmuş memelerine atmaktadır” (16). Bu da Campbell’ın şemasında modern kahramanın “Tanrıçayla Karşılaşma” ve “Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın” aşamalarında sınıfta kaldığını gösteriyor.


FARKLI OKUMA BİÇİMLERİ SUNUYOR

Kitabın sair makalelerinde Türk Edebiyatının farklı dönemlerinden çeşitli eserlerin üzerine alışılagelmiş bakışın dışına çıkarak incelemeler yapıldığını görüyoruz. Sadece metin odaklı bir yakın okuma yerine, daha önce metne dair yapılan eleştiriler de mukayese edilerek bir nevi eleştirinin eleştirisi niteliğinde farklı okuma biçimleri karşımıza çıkıyor. “Rakım Efendi’nin Ahlâkı”ında, Felâtun Bey ile Rakım Efendi’nin genelde doğru ve yanlış Batılılaşmanın bir karşılaştırması olarak okunduğunu söyleyen Gökdemir İhsan, romanın merkezinde “hesap” ve “ahlâk” meselelerinin olduğunu Tanpınar’ın eleştirisinden destek alarak ifade ediyor. Ancak buradaki “hesap” da bir çeşit Protestan ahlâkına bağlanmış. Dönemin İslamî akımlarının da buna uyum sağlamak adına “çalışmak ibadettir,” hadisini dillendirdiği öne sürülüyor. Gökdemir İhsan bu noktada muhafazakâr tavrın aslında modernite kaynaklı olduğunu iddia ediyor. Benzer bir iddiayı da Vatan Yahut Silistre üzerinden sürdürüyor. Namık Kemal’in bir vatanperverlik şuuru oluşturduğunu söyleyebiliriz fakat bu şuurun da Batı kökenli olduğunu görüyoruz. Gittikçe zayıflayan dini inançların yerini vazife ve vatan sevgisi alıyor.

Gökdemir İhsan, makineleşme arzusundan, Anayurt Oteli’ni yorumlama biçimlerine, kadın, dil ve yurt arasındaki ilişkiden, Ouliponun Divan edebiyatıyla ve lebdeğmezle olan ilişkisine varıncaya kadar çeşitlilik gösteren makalelerini oldukça sade, anlaşılır ve farklı bir bakış açısıyla sunuyor. Edebiyata, kadim anlatılara, gelenek ve Modernizm çatışmasına ilgisi olan ve bu mefhumları Marksizm, Feminizm ya da Postmodernizm gibi modern teorilerin dışına çıkarak mülahaza etmek isteyen okurların beğeneceği bir kitap.

#kahraman
5 yıl önce