Kemalizm, Tanzimat geleneğinin devamında oluşan bir ideoloji. Dolayısıyla çağın problemlerine cevap verme yeteneği olan bir ideoloji değil. Aslında misyonu ve varlık nedeni, bu topraklarda kapitalizmi yeşertmekti. Bir kapitalist sınıf, burjuva sınıfı yaratmaktı ve yaratıldı. Bu emperyalist dünya sisteminin çevresindeki-periferisindeki bir burjuvazidir; komprador burjuvazidir. Tabiî rejim de komprador bir rejim. Dolayısıyla ‘milliyetçi retoriğin’ bir karşılığı yok! ‘Şeyleri’ adıyla çağırmaya cüret eden de pek yok.
Hem eşitsiz ilişkiler, sömürü ve bağımlılık ilişkisi var olmaya devam edecek, yani hiyerarşik yapı ve piramit olduğu gibi kalacak hem de en alttakiler piramidin tepesine tırmanacak! Böyle bir şey mümkün değildir; eşyanın tabiatına aykırıdır bir kere. Bu hiyerarşide sınıfları ordu hiyerarşisi gibi düşünün. En altta erler, en üstte genelkurmay başkanı var. O yapı, o hiyerarşi var oldukça, her er bir gün tepeye tırmanabilir; peki genelkurmay başkanı olabilir mi? Diyeceksin ki, bu sorun çözülebilir mi? Evet, çözülür. Piramidi ezersin, düzlersin, olur biter...
- Muasır medeniyet denilen şey, emperyalist kapitalizmdir hâsılı ve şimdilerde dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmiş durumdadır. İnsanlar yüz yıldır muasır medeniyet yalanıyla uyutuluyor. Hâlbuki bu mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. İnsanı insanlıktan çıkaran kapitalizmin nesi sizi cezbediyor?
Batı’yı yakalamak, ‘muasır medeniyet’ seviyesinin üstüne çıkmak mümkün değildir ama aslında arzulanır bir şey de olmamalıdır. Orada sizi cezbeden ne var? Dünyayı yok edenlerin kervanına katılmanın ne gibi bir kıymet-i harbiyesi olabilir? Üstelik katılabilir misin? Tabiî o söylemin bir işlevi var: Kitleleri aldatmaya, oyalamaya yarıyor… Sistemin ürettiği sosyal kötülükler, işte iklim krizi, ekolojik yıkım vs. dünyanın sonunu getirmek üzere. Şimdilik piramidin tepesindekiler, benden sonra tufan diyorlar ama yıkım onları da ıskalamaz. Yağmur yağıp sel suları yükseldiğinde önce evin alt katındakiler boğulur. Sular yükselmeye devam ederse sıra üst katlara da gelir. Devekuşu körlüğünün bir karşılığı yok... Bu dünyayı bu hale getirenlerden çözüm beklemek abestir. İnsanlığın radikal bir paradigma değişikliğine ihtiyacı var ve vakitlice üç şeyi; aracı, sürücü ve aracın istikametini değiştirmek gerekiyor.