|

Kültürler arası etkileşim: Kapadokya

Kaya kiliseleri, yer altı şehirleri, peribacaları, doğa harikası vadileri ve kaleleriyle bir masal şehrine dönüşen Kapadokya’nın gizemi, Taş Kapıdan Taçkapıya’yla biraz olsun aralanıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/08/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:22 - 8/08/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
• • • Taş Kapıdan Taçkapıya Kapadokya Gürsel Korat Doğan Kitap Mart 2018 380 sayfa
• • • Taş Kapıdan Taçkapıya Kapadokya Gürsel Korat Doğan Kitap Mart 2018 380 sayfa

Taş Kapıdan Taçkapıya Kapadokya bir romancı tarafından yazıldığı için şaşırtıcı. Oysa kitap tam bir akademik çalışmanın ürünü. Gürsel Korat’ın kendi tespit, gözlem ve yorumlarını yazdığı yerlerde romancı üslubuyla karşılaşıyoruz. Bunlar kitabın ilgi çekici sayfalarını oluşturmuş. Diğer sayfalarda Gürsel Korat daha çok bilgi aktarımında bulunmuş. Dolayısıyla kitabın geneline akademik bir dilin hakim olduğu söylenebilir.

Akademik kaygılardan olsa gerek, Gürsel Korat ele aldığı mekanların, hangi inanç ve düşünce dünyasına göre şekillendiğini de işlemiş. Kitabın ilk bölümleri, geziye çıkmadan veya sohbete başlamadan önce bilinmesi gereken konulardan oluşur. “Tarih ve Mimarlık”, “Kapadokya Ortodoks Dinsel Bezeme Sanatı” başlıklarını taşıyan bölümler, ansiklopedik bilgilerin yeni bir kurguyla sunumundan ibaret. Kitaba gezi amaçlı başvuranlar için fazla, belki de gereksiz görülecek malumatlar bunlar. İçinde yanlış bilgiler de bulunuyor.

Mesela “Bu nedenle Kâbe’ye mualaka (asılı olan) adı verilmişti. Müslümanlığın bu yarışmalarda birinciliği hiç elden bırakmayan İslam peygamberinin sözleri olarak yayılması anlamlıdır.” demiş Gürsel Korat. Kelime yanlış yazılmış, “mualaka” değil “muallaka” olmalıydı. Ayrıca Kâbe’ye hiçbir zaman muallaka denilmedi. O dönemde Araplar, şiirleri herkes görsün diye Mekke’nin merkezinde bulunan, herkesin bir şekilde yanından gelip geçtiği Kâbe’nin duvarına asarlarmış. Bunlara zamanla muallakat denilmiş. Yani Kâbe’ye asılan şiirler. İslam peygamberi muallakat şairleri arasında değildi. O, her şeyden önce şair değildi. Onun sözleri de Kâbe duvarına asılmamıştı. Aslında Gürsel Korat’ın anlatmak istediği; Hz. Muhammed’in güzel sözlerinin ve Kur’an-ı Kerim ayetlerinin şiirden anlayan, güzel sözleri ve güzel söz söyleyenleri seven bir toplumda kolayca karşılık bulduğudur.

MİRASININ UZUN
BİR GEÇMİŞİ VAR

Ayrıca Gürsel Korat Hıristiyanlık tarihinin teslis, Ortodoksluk, Katoliklik, ikonakırıcılık, “İsa Tanrı mı, insan mı?” gibi netameli konularına da çokça giriyor. Fakat bunlarla ilgili okuyucunun zihninde net bilgiler bırakmıyor. Katolikliklerle Ortodokslar neden teslis konusunda ayrılığa düşmüştür, kitapta bu sorunun açık bir cevabı yok. Kitapta konuyla ilgili birbirini çürüten cümlelere rastlamak da mümkün.

Gürsel Korat’ın Kapadokya kitabında yapmaya çalıştığı şey; Kapadokya’da oluşan kültürel mirasın, kadim medeniyetlere dayandığı, uzun bir geçmişinin olduğu, dolayısıyla çok çeşitli inanç sistemlerinin etkileşimi sonucunda meydana geldiğidir. Sanat eserleri incelendiğinde bunların Frigya, Hitit, İran, Kafkasya, Roma, Antik Yunan, Orta Asya gibi çeşitli kültürlerin etkisini taşıdığını; farklı kullanımlarla günümüze kadar geldiğini vurgulamak ister Gürsel Korat. Bunlar, kitabın diğer ilgi çekici sayfalarıdır.

Taş Kapıdan Taçkapıya Kapadokya, özellikle kaya kiliselerine dair bilgilerle dolu. Kiliseleri süsleyen resim ve figürler hangi amaçla çizilmiş, resmiyle karşılaştığımız kişiler kimlerdir, bunların Hıristiyanlık tarihinde ifade ettiği anlam, ayrıca bunların Suriye ve Mısır’da bulunan kaya kiliselerindeki resimlerle fark ve benzerlikleri, olabildiğince ayrıntıya girilerek anlatılmış kitapta. İster önce Kapadokya’yı gezip, sonra kitabı okuyun, isterseniz önce kitabı okuyup, sonra Kapadokya’yı gezin, ikisinden de tat alacağınız kesin.


#KApadokya
6 yıl önce