|

Kutlu’dan İstanbul’a güzelleme

Mustafa Kutlu’nun Bir Demet İstanbul adıyla kitaplaştırdığı denemeleri yazıldığı döneme ait gibi görünse de güncelliğini yitirmeyen aksine bugünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacak yazılar. Bu yüzden İstanbul’u aşkla seven, İstanbul’u düşünen ve bu şehrin derdiyle dertlenenlerin tekrar tekrar okumalarında fayda var.

Yeni Şafak ve
14:54 - 17/09/2016 السبت
Güncelleme: 11:56 - 17/09/2016 السبت
Yeni Şafak

Mustafa Kutlu'nun yıllar önce Şehir Mektupları adıyla kitaplaştırdığı denemeleri sadece İstanbul'a dair değil, şehir hayatı ve kültürü hakkında da başucu kitaplarımızdan biri oldu. Anadolu irfanından beslenen bir kalemin İstanbul'a bakışını yansıtan bu yazıların devamı niteliğindeki Bir Demet İstanbul da yakın zamanda yayınlandı. Bu isim aynı zamanda Şehir Mektupları'nın yayınlandığı gazete sütununun da adı.


Yirmi yıllık bir süreçte yazılmış yazıları okurken şehrin yaşadığı büyük ve başdöndürücü değişim ve gelişimi de görmek mümkün. Gerçi yazılara tarih düşülmemiş olması özellikle güncel bir bakışla yazılmış olanlar için bir sorun. Yaşı elverenler elbette Kutlu'nun işaret ettiği durum, olay ya da gelişmeyi hatırlamakta zorlanmaz. Ancak şehir üzerine kafa yoran gençler açısından yirmi yıllık bir geçmişi doğru okumak için tarihlendirme yapılsa hiç fena olmazmış.


İstanbul'un yakın geçmişini hatırlamak, şehrin geleceği planlanırken nerelerde hangi hataların yapıldığını, kimin ne önlem aldığını ya da alamadığını, büyümenin ve gelişmenin hangi adımları kaçınılmaz kıldığını, bugünkü iktidara mâl edilen betonlaşmanın aslında şehrin makus talihinin bir parçası olduğunu ve daha eskiye dayandığını da görmemizi sağlıyor.



İSTANBUL ADINA DERTLENEN BİR YAZAR


Metrobüs'ün, Marmaray'ın hayalinin bile henüz olmadığı günlerde Kabataş Tramvay hattının ulaşım için nasıl bir nimet olarak karşılandığını okuyunca bugün ülkede yaşanan darbe girişimine rağmen hız kesmeden devam eden projelerin ne anlama geldiği de netlik kazanıyor. Mustafa Kutlu, edebiyatçı kimliğinin ötesinde İstanbul adına dertlenen bir şehir sevdalısı olduğunu hissettiriyor her satırında.


Kutlu'nun İstanbul'un yeni otogarından sitayişle bahseden yazısını okurken yeni bir haber düşüyor ekranıma. Bayrampaşa otogarının şehrin ihtiyacını karşılamakta yetersiz kaldığı ve her iki yaka için yeni otogar projelerinin gündeme geldiği konuşuluyor artık. Son yıllarda ivme kazanan marka şehir projeleri bile İstanbul'un pek çok açıdan cazibe merkezi olmasının önüne geçemiyor. Artık sadece Anadolu'dan değil bütün mazlum coğraflardan katlanarak göç alan İstanbu pek çok Avrupa ülkesinin nüfusunun üç beş misli nüfusu ağırlamak zorunda.


Bugün 'muhalefet' adı altında iktidara vurmak için bahane edilen yağma, talan ve betonlaşmanın hız kazandığı ve o dönem nedendir bilinmez bu rant kavgasına kimsenin çok da ses çıkartmadığı 1990'lı yıllarda Mustafa Kutlu, konformizm adına dayatılan sözde gelişmenin ve büyümenin tek tip, renksiz, kimliksiz hayatlar ve şehirler dayattığını haykırıyor köşesinden. Buna dur demek gerektiğini söylerken bir belediyeci titizliğiyle çözüm önerileri sunuyor. Kutlu'nun o dönem işaret ettiği pek çok şey dikkate alınsa bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların belki de bir kısmını yaşamayabilirdik.


Kutlu'nun o yıllarda işaret ettiği tek tipleşme ne yazık ki son 12 yılda TOKİ marifetiyle daha da hız kazandı. Kutlu, bu kimliksizliği şu sözlerle eleştiriyor: “Eski ve kendine has kimliği olan bütün bölgeler insafsızca ve gösteriş uğruna yıkıldı. Farklı olan herşey gözden çıkarıldı. Mesela Erzurum'un eski sokakları ile Bursa'nın eski sokakları arasında bir mahiyet, bir ruh farkı vardı. Yeni Erzurum ile yeni Bursa arasında bu farkı görmek mümkün değildir.”



BİR ŞEHRİN RUHUNA DAİR


Şehirleri birbirinden farklı ve biricik kalan unsurları da “Bir şehre ruhunu veren o iklimin, o coğrafyanın, o kültürün, o şehri yapan insanların birlikte kotardıkları biricik oluştur. Bu bazen bir pencere biçiminde kendini gösterir, bazen bir ağaç seçiminde. Meselâ İstanbul ve Bursa için Erguvan vazgeçilmemesi gereken bir ağaçtır. /.../ Bir şehre ruhunu veren bazen o mıntıkada kaynayan bir su, bazen sadece o bölgede pişirilen bir yemek, oynanan bir oyun, bir yapı tarzı, bir davranış, bir mezar, bir tepe, bir ziyaretgâh, bir mesiredir. Urfa'da Halilü'r Rahman, Konya'da Mevlâna kadar Meram, Safranbolu'da evler, Erzurum'da Çifte Minare kadar eski çeşmelerden akan eski sulardır. Bir şehre ruhunu veren çocukların oyun oynarken söyledikleri türküler ve tekerlemelerdir. Topluca yaşanmış elemler, topluca yaşanmış kederlerdir. Bütün bu unsurlardan yoksun kalan şehir ruhunu kaybeder. Belki büyür, modernleşir hatta azmanlaşabilir; ama ötekilerden bir farkı kalmaz.” cümleleriyle özetliyor Mustafa Kutlu.


İstanbul'un dertlerine çözüm aranırken sıklıkla meselenin bir devlet meselesi olarak ele alınması ve farklı bir yönetim modeli uygulanması gerektiğine dikkat çeken Kutlu'nun Tarihi Yarımada konusundaki ikazları da görünen köye o günlerden işaret ettiğini gösteriyor. Asıl İstanbul'un Tarihi Yarımada olduğunun altını çizen ve bu bölgenin mümkün mertebe trafikten arındırılarak korunması gerektiğini yazan Kutlu, Süleymaniye bölgesinin yılan hikayesine dönen kurtarılma projeleri ile ilgili de önemli değerlendirmelerde bulunuyor:



GEÇMİŞİN İZİNİ SÜRMEK


“İstanbul'un içinde üç büyük, sayısız küçük metruk semt var. Büyükler Gedikpaşa, Süleymaniye ve Tarlabaşı. Buralarda her an yıkılabilecek evler var bu evlerde geçim sıkıntısı yüzünden mecburen oturan insanlar var. Kadir Başkan sadece bu üç büyük metruk semti hayata döndürürse tarihe geçecektir. /.../Suriçi İstanbul turistlerden önce biz sakinleri için gereklidir, kıymetlidir. Burada yaşamayanlar İstanbul'da yaşadım diyemez. /.../ İstanbul'un 'Kültür Başkenti' olması gökdelenlerle gerçekleşemez. Gökdelen dünyanın her yerinde görülen ibtidaî bir yapıdır ve olsa da olur, olmasa da. Gözümde bir 'kuş evi' kadar değeri yoktur. Biz evimizi yaparken kuşları da düşünen bir milletin çocuklarıyız. Metruk semtleri ihya ederken Yahya Kemal ile Tanpınar'ın ilaveten Turgut Cansever hocanın 'Türk İstanbul' konusunda söylediklerini daima göz önünde tutmalıyız. “


Kutlu'nun denemeleri yazıldığı döneme ait gibi görünse de güncelliğini yitirmeyen aksine bugünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacak yazılar. Bu yüzden İstanbul'u aşkla seven, İstanbul'u düşünen ve bu şehrin derdiyle dertlenenlerin tekrar tekrar okumalarında fayda var.



  • Kitabın künyesi:
  • Bir Demet İstanbul
  • Mustafa Kutlu
  • Dergâh Yayınları
  • 2016
  • 274 sayfa
#Mustafa Kutlu
#İstanbul
#Bir Demet İstanbul
٪d سنوات قبل