|

Mahmut hocadan Merhamet seferberliği

Mahmut Karaman gündüzleri Sakarya’da öğrencilere sosyoloji dersi veriyor gece ise ‘aşhane’ adını verdiği aracıyla kimsesizlere çorba dağıtarak İstanbul sokaklarında insanlık dersi veriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/11/2015 Pazar
Güncelleme: 05:58 - 1/11/2015 Pazar
Yeni Şafak

Sakarya Üniversitesi'nde Sosyoloji hocası olan Yrd. Doç. Dr. Mahmut Karaman, kendi imkanlarıyla hazırladığı 'aşhane' adını verdiği aracıyla kimsesizlere çorba ve ekmek dağıtarak bir iyilik projesine imza attı. 'Devlet sahip çıksın' demeyi bırakıp elini taşın altına koyarak, evsizlere hiç olmazsa gece bir tas çorba sunabilmek için harekete geçmesi büyük takdir topladı. Yapılan haberlerde bu gönül insanından övgüyle bahsedildi. Gündüz üniversitede öğrencilerine ders veren akademisyenin gece İstanbul sokaklarında nasıl insanlık dersi verdiği anlatıldı. Ancak Mahmut Karaman bu davranışın kahramanlık, orijinallik gibi gösterilmesinden şikayetçi. Geceleri sokaklarda dolaşıp evsizlere bir tas çorba dağıtılmasının haber olmasını da yadırgıyor. Toplumun tamamına yakını evlerinde, rahat yataklarında uyurken çok küçük bir azınlık kış günlerinde sokaklarda yatıyor, yağmur altında tir tir titriyor. Ona göre asıl haber, bu insanlara çorba dağıtmamak olmalı. İstanbul'da herkes evine çekildiğinde, kendi imkanlarıyla hazırladığı gezici gıda dağıtım aracıyla merhamet seferberliğini başlatan Mahmut Karaman'la İstanbul sokaklarını turladık ve kimsesizlere bir tas sıcak çorba sunmanın mutluluğunu yaşadık.



Cami ve cemaat model olmalı


Merhamet yolculuğunun başlangıç noktası Kadıköy semtindeki Hasan Paşa Camii. Gece saat 11. Cami duvarının dibinde duran sarı minibüsün etrafında hummalı bir hazırlık var. Mahmut Karaman, yeğeni ve gönüllülerden oluşan 6- 7 kişilik bir ekip orada. İçeride mutfakta pişirilen 420 litre çorba kazana dolduruluyor. Bardaklar, ekmekler yerlerine konuyor. Yapılan faaliyet bir gönül işi olduğu için aşhanenin gönüllüleri de artmış. Sosyal medya üzerinden aşhaneyi takip eden ve bir gecelik de olsa bu güzel hareketin içinde olabilmek için gelen üniversite öğrencileri Hatice ve Betül çok heyecanlı. Çorbanın da burada pişirilmesi anlamlı. Çünkü Karaman, sorunun çözümü ve guruplar arasında parçalanmayı bütünleştirici bir sürece dönüştürüp yeni bir toplum kurabilmek için caminin önemine inanıyor. Ona göre bu konuda diyanete büyük iş düşüyor. Camilerin eskiden var olan sosyal fonksiyonlarına kavuşturulması, sevgi ve merhamet medeniyetimizin hutbelerde sürekli anlatılması yerine uygulamayla gösterilmesi, örneklik teşkil etmesi gerekiyor. Bunun için de büyük şehirlerde evsizlerin çok olduğu ilçelerde cami merkezli yoksul evleri olmalı. Cemaatin katılımıyla her mahalle kendi yoksuluna, kendi berduşuna bakmalı. Böylece din ve cami toplumla birleştirilmeli. Hasan Paşa Camii bu anlamda ilk örnek. Cami imamı Levent Uçkan'ın birkaç yıl önce başlattığı projeyle her gün 250- 300 öğrenciye üç öğün yemek veriliyor ve Kadıköy çevresindeki 8- 10 evsiz genç burada barındırılıyor. Cami cemaati bu oluşuma sahip çıkıyor ve gerekli malzemeleri temin ediyor. Karaman'ın Aşhane'sinin çorbası da buradaki cemaatin finansıyla pişiyor. İki belediyenin çorba verme teklifini kabul etmediğini söyleyen Karaman, “Belediyelerin hizmetine karşı değilim, zaten bunun için varlar ama devletçi bir anlayışı beslemektense bir sivil örneklik teşkil etmesi için camiden alıyorum. Buna benzer 5- 10 örnek yapabilirsek çok güzel olur" diyor.







Mesele yerel ve sivil


Gezici gıda dağıtım aracı Aşhane'de herkes yerini alıyor. Kendisi de İstanbul'a ilk geldiği yıllarda zaman zaman otobüs terminallerinde sabahlayan Karaman bu mekanlarda mutlaka evsizlerin olacağını biliyor. Hem bu yüzden hem de güzergâha uygun olduğu için ilk gidilecek yer Harem Otobüs Terminali. 2- 3 çorba sunumundan sonra Üsküdar'daki parkları dolaşıyoruz. Bu arada Karaman Hoca yerel sorun olarak gördüğü evsizlerle ilgili çözüm önerilerini anlatıyor: “Her semtte konuyla ilgili sivil gruplar oluşturulmalı ve sorun yerinde çözülmeli. Merkeziyetçi bir anlayışla hepsini bir yerde toplarsan olmaz. Yerel ve sivil bir sorunu biz idari ve siyasi organizasyonlarla çözmeye çalışıyoruz. İşin doğasına aykırı olduğu için de çözülmüyor. Belediyeler bir takım ön girişimler gerçekleştirebilir hatta bunu yapmalılar ama mümkün mertebe oluşumları halk üstlenmeli. Eleştiri olsun diye söylemiyorum, durum tespiti yapıyorum. Devletçi bir mantıkla yaklaşmak çözüm değil. Büyükşehir belediyesinin kışın yaptığı geçici uygulama ortada. Bir çoğu oraya gelmiyor. Gelmez çünkü o, köprü altını evi gibi görüyor. Orada bir çevresi var. Kedisi var. Ona selam veren, bir simit alan, başını okşayanlar var. Bulundukları yere yakın 30- 40 kişilik evler açılmalı. 5- 10 kişi rahatlıkla bir araya gelip bunu yapabilir. Sorumluluk ve farkındalık yaratılınca toplum bu işi üstlenir."







İnsan olma şansını yakalayın


Kendileriyle ilgili yapılan bir haberde söylediği cümlenin, “Aşhane derneklere karşı" şeklinde başlık yapıldığını hatırlatan Mahmut Karaman, derneklere karşı olmadıklarını, makro düzeyde hizmetler için bunların mutlaka olması gerektiğini söylüyor. Ancak evsizler meselesinin derneklerle çözülemeyeceği görüşünü tekrarlıyor. Bu tip kurumların hizmetin hızını yavaşlattığını örnekleriyle uzun uzun anlatıp şöyle devam ediyor: “Sivil toplum kuruluşları ihale olayını besliyor, katılımı azaltıyor. 'Ben bilmem, devlet sahip çıksın' mantığını pekiştiriyor. Halbuki bizim yoksulla birebir muhatap olmamız gerekiyor. Şunu vurgulamaya çalışıyorum, biz sadece yoksula yardım yapmıyoruz. Bugün bir tas çorba, yarın diğer yardımlarla yoksula yardım yapmaktan ziyade ruhumuzu, vicdanımızı besleyerek insan olma şansını yakalıyoruz. Kimliğimizde yaşanacak olan bu sevgi ve şefkat merkezli dönüşüm, öncelikle kendi hayatımıza, evimize yansıyacak. Çoluğumuza çocuğumuza şefkatli davranmamızı sağlayacak. Toplumdaki filizlenmeyle birbirimize, komşumuza, arkadaşlarımıza karşı yeni bir ilişkiler ağı başlayacak. Bizim insan olarak buna ihtiyacımız var. Bu önce ev, sonra mahalle olarak dalga dalga büyüyecek. Tek yönlü olumsuz duygularımızı besleyen bir yarış içinde koşturup dururken bu özelliklerimizi hep unuttuk."



Merhamet anlatılmaz yaşatılır


Üsküdar'da çorba ikram edebilmek için evsiz arıyoruz fakat bulamıyoruz. Onlara ulaşamamaktan dert yanıyor Karaman Hoca. Bu konuda resmi kurumların, duyarlı vatandaşların desteğini bekliyor.Herkesin muzdarip olduğu bu insanlık sorunuyla şimdiye kadar üniversiteler dahil hiçbir kurumda çalışma yapılmadığına dikkat çekiyor ve sadece nutuklar atılarak vaazlar vererek bu işin çözülemeyeceğini anlatıyor: “Herhangi bir değer yeni nesillere konuşarak aktarılmaz. Konuşarak bilgi verilir, zihin düzenlenir. Değerler yaşatılarak aktarılır. Herkes merhamet üzerine 2 saat nutuk atar. Önemli olan bir yoksul gördüğü zaman, kedi köpek gördüğü zaman yüreğinin sızlaması. Gördüğü köpeğe, kediye tekme atmaması. Değerler bir örneklik sunularak, birlikte beraber his düzeyinde içselleştirilerek kişilere mal edilebilir. Sen merhameti anlatamazsın. Yaşarsın, yaşatırsın, gösterirsin. Türkiye'de bütün değerlerle ilgili sayısız konferanslar verilir ama benim anam hiç konferans dinlemedi. Bugün komadan çıktığı gibi 'Kedilerim ne yapıyor, mamasını verdiniz mi? Kapıya gelip giden kadınlar var bu ayki yevmiyelerini verdiniz mi?' diye soruyor. Merhametle ilgili sempozyumlar düzenlemenin hiçbir anlamı yok. 7'den 70'e herkes Peygamberimizin, 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' hadisini bilir. Siz ne akademik ortamlarda tebliğ sunun, ne de camide hutbe okutun. Onu gösterin, uygulayın."







Her dönemde ensar olabilmeli


Eyüp Camii önündeyiz. Aracın geliş saatini bilen evsizler çorba için hemen sıraya giriyor. Bu arada ufak ufak sohbet başlıyor. Üç dört arkadaşıyla sokakta kalan Hasan Aktaşoğlu, kimseye muhtaç olmamak için çalışmak istediklerini ancak kendilerine iş verilmediğini söylüyor ve “Fotoğrafımı çekin, beni tanısınlar ki iş versinler" diyor. Oradan ayrılıp Süleymaniye'nin karanlık arka sokaklarına dalıyoruz. Yıkıntılar arasında çocuk, genç, yaşlı Suriyeliler bekliyor Aşhane'yi. Yarım yamalak Türkçeleriyle çorbadan başka bir şeyler talep ediyorlar. Karaman hoca hemen arabaya yöneliyor ve bagajından yeni montları çıkarıyor. Ölçülerine bakıp gençlere giydiriyor. Arabada konuşmasına devam ediyor: “Ekonomik bir olgu olan fakirlik, gelir dağılımındaki adaletsizlikler her dönem vardı ama eskiden zengin fakir yan yana oturuyordu. Bu mekan birlikteliğinin adı da mahalleydi. Cami çevresinde oluşan bir sosyal ilişkiler ağı vardı. Zengin fakiri kahvede, camide görüyordu. Mahalle, fakirlikten kaynaklanan mağduriyeti emiyordu. Olması gereken de buydu. Bugün trajedi şu. İslam peygamberinden bugüne kadar ensar muhacir hikayelerini duygulanarak anlatmamıza rağmen yaşadığımız gerçeklikte bunları uygulamakla ilgili hiçbir şey yapmıyoruz."



Evsizler duygusal insanlardır


Süleymaniye'den Saraçhane Parkı'na geliyoruz. “Havalar sıcakken bu park doluydu" diyor Karaman ama şimdi kimseyi göremiyoruz. Az ilerleyip su kemerinin altına gidiyoruz. İnsanlar kemer altındaki oyuklara kediler gibi kıvrılmış. Aşhane'nin geldiğini görünce hareketleniyorlar. Kemerin üst gözlerinde yatanlara çorbalar tepsiyle uzatılıyor. Her halinden entelektüel birisi olduğu anlaşılan genç bir evsiz çorba ve ekmeği alırken, “Allah düşünenden de, verenden de, getirenden de razı olsun" diyor. Çekinerek fotoğrafını çekmeye çalışıyoruz, kibarca reddediyor. Burada da çorbadan sonra montlar dağıtılıyor ve Aksaray'ın yolunu tutuyoruz. “İlk önemli şey evsizlerle ilgili önyargılarımız" diyor Karaman ve devam ediyor: “Bütün evsizler sapıktır, katildir, eşkıyadır gibi söylemler külliyen yalan. Evsizler kadar duygusal ahlaklı insan yoktur bu toplumda. İkinci ekmeği verdiğim zaman 'abi haksızlık olmasın başkasının ekmeğini almayayım' diyecek kadar ahlaklı insanlardır. Yanı başımızda sokakta yaşayan bu insanları dışlayınca ve aramızda bir ilişki olmayınca ister istemez hurafeler üretiliyor. Kafamızdaki olumsuz hurafelerden kurtulmamız lazım."





#Mahmut Karaman
#çorba ikram
#Sakarya Üniversitesi
8 yıl önce