|

Manevi eğitim için hikaye dinle

Hamzanameler bilindiği gibi Hz. Hamza ile ilgili anlatılan hikayelere verilen isimdir. İşte bu hikayelerin peşine düşerek önemli bir derlemeye imza atan Reyhan Çorak, “Hamzanâmeler menkıbe türünde eserlerdir. Bu tür eserler halka yönelik yazılır, halkın ahlaki ve manevi eğitimi için kullanılırlar” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/06/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:18 - 13/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Reyhan Çorak
Reyhan Çorak

Hamzanâme, Hz. Hamza ile ilgili anlatılan veya ona atfedilen, hikayelerin tümüne verilen ad. Önce sözlü kültürde gelişen, 15. yüzyıldan sonra yazıya dökülen bu hikayelerin bir bölümü Ketebe Yayınları tarafından Hamzanâme adıyla kitaplaştırıldı. Kimi zaman Çin’de, kimi zaman Kaf Dağı’nda geçen bu hikayeler edebi ve tarihsel önemi dışında farklı işlevler de taşıyor. Kitabı hazırlayan Reyhan Çorak göre Hamzanâme, popüler kahraman arketipinin panzehiri olabilir.

Hamzanâmeler’in Türkler için önemi nedir, nasıl dikkatimizi çekmiş?

Hamzanâmeler menkıbe türünde eserlerdir. Bu tür eserler halka yönelik yazılır, halkın ahlaki ve manevi eğitimi için kullanılırlar. Hikayelerde cihat esas konudur. Olaylar, mekanlar, kişiler değişir fakat ana tema devam eder. Bu yönü ile Türklerin hareketli ve canlı yapısı ile örtüşüyor. Bu yapıyı korumak, beslemek ve harekete geçirmek Hamzanâme türünün en önemli vazifesidir. Dolayısıyla i’lâ-yı kelimetullah fikrini hem zihinlere yerleştirebilmek hem de kaideleriyle uygulayabilmek için bu metinler tarihi bir görev ifa etmişlerdir.Hamzanâmelerin yazma eser kütüphanelerinde pek çok nüshası var. Erbabının zaten gündeminde olan eserlerdir.

Tarih sahnesinde ilk defa nasıl görüyoruz bu eserleri?

Aslında önce sözlü kültürde gelişti bu hikayeler. 15. yüzyıldan itibaren yazıya geçirilmeye başlandı. Bu sayede günümüze kadar gelebildi.

ARAP, İRAN VE TÜRK KÜLTÜRÜ KARIŞMIŞ
Peki anlatılanlar gerçeklerle bağdaşıyor mu?

Bu hikayelerde kişiler ve mekanlar Arap, İran ve Türk kültürüyle karışmış, farklı milletlerin kahramanları iç içe geçmiş durumda. Bu da kültürümüzün coğrafi sınır tanımadığını gösteriyor. Önemli olan müslüman olmak ve şecaat arz etmek. Hz. Hamza bu kahramanlara alem olmuş.

Hikayeler ne üzerine gelişiyor, Hz. Hamza’nın bu metinler içindeki yeri nasıl belirleniyor?

Hikayeler temelde cihat üzerine gelişiyor. Devam eden bir ana hikaye mevcut. Bu ana hikayeyi çeşitlendiren, renklendiren ara hikayelerle kişiler, mekanlar ve olaylar genişletiliyor. Ana temanın baş kahramanı da Hz. Hamza. Hz. Hamza hem heybetiyle hem de savaş ahlakıyla hikayelerin içinde yer alıyor.

Hamzanâmeler gençler için popüler kültürün kahramanlarına da sıkı bir alternatif gibi görünüyor… Siz bu konuda ne dersiniz?

Bu konu çok önemli. Kitabın asli vazifesi budur aslında. Bir kuşağı bu değerler ile büyütmek, donatmak, onlara şecaat aşılamak. Kahramanların, kahramanlıkların özellikle çocuklar üzerinde büyük tesiri vardır. Kahramanlık çocuk muhayyilesini kolaylıkla harekete geçirir. Çocuğun dikkatini çeker. Bu da dimağa tesir etmesi ve orada kalıcı olması için şarttır. Silik hayaller zihinde tutunamaz, kalıcı ve tesirli olmaz. Hamzanâmeler çocuk zihnine İslam cihat ahlakını nakşetmek için eşi bulunmaz bir vasıta gibidir. Bu üstün bir ahlaktır. Kaçan kovalanmaz, kimseye evvel hamle edilmez, aman dileyene el kaldırılmaz, kuvvet ile mağrur olunmaz, paranın hesabı yapılmaz, para belirleyici değildir. Bu değerleri bir nesle geçirmekle, onları bu ümmetin bir parçası yapmak mümkündür.


YOLDAN ÇIKMIŞ KAHRAMNLIĞIN ÖNÜNÜ ALIYOR

Bizim milletimizde bu değerler nüve olarak mevcuttur, ancak işlenmesi gerekir. O da çocuklara bu hikayeleri okumakla olur. Alfabenin değişmesi ile maalesef bu eserlerden yoksun kaldık. 90 senedir bu tür eserlerin çok azı halka aktarılabildi. O yüzden bu coğrafyanın çocuk bilinci tamamen Miki Mouse, Sindrella, Superman gibi karakterlerle şekillendi. Dahası çocuklar, bireyci akımların ve 1970’lerden itibaren gelişen anti-kahramancı eğilimin ürettiği ve medya tarafından genç kuşaklara dayatılan bir tipoloji ile büyüdüler. Bu post-modern karakterin umursamazlığı, topluma yabancılaşmışlığı, değerlere anlam vermemesi gençlere cazip bir kişilik özelliği gibi sunuluyor. Toplumu umursamayan bu tiplere bir güç atfediliyor. Güçlü olmanın böyle bir şey olduğu empoze ediliyor. Hamzanâme, kahraman arketipinin topluma ve değerlerine meydan okuyan olumsuz ve yıkıcı örneklerine karşı bir nevi panzehirdir.

Kahraman arketipinin böyle pek çok olumsuz biçimi var. Günümüzde, gerçeklerden kaçarak fantezide kahramanlık duyguları tatmin ediliyor veya gözü kara bir yıkıcılık sergileniyor. Sık sık başkasını güçsüzleştirerek kahraman olmaya çalışılıyor. Ahlak bu tür olumsuzluklara set çeker. Ahlak, şecaatin şeytani içgüdülerle birleşmesini ve sadistik temayüller göstermesini önlemelidir. Bizim geleneğimizin değerleri bu “yoldan çıkmış” kahramanlığın önünü alan eserler üretti. Bu değerleri içeren tohumlar, genç dimağlara, yaş daha küçükken ekilmelidir. Bizde kahramanın bir ahlakı mevcuttur. Eser bu ahlakı sürekli vurguluyor.

HZ. HAMZA SAVAŞ AHLAKINI AKTARIYOR
Arap kültüründe de Anadolu’da da Hamzanâmeler yani Hz. Hamza hikayelerine sık sık rastlanıyor. Peki Hz. Hamza’ya yüklenen bu rolün altında ne var?

Hz. Hamza “Seyyidü’ş-Şuheda”, yani şehitlerin efendisidir. Bu ünvan ona, savaş esnasında, oruçlu iken ruhunu teslim ettiğinden dolayı Efendimiz tarafından verilir. Bir savaşçı, yani bizim kültürümüzde bir mücahit figürü için ideal bir kişiliktir. İslam öncesinde de şecaati ile maruftu. Şecaat denince akla gelen isimdir. Bizim tarihimizde savaş ahlakını halka aktarabilecek iki önemli mücahitten biridir. Diğer isim de Hz. Ali’dir. Bu figür de edebiyatımızdaki başka eserlerde değerlendirilmiştir.

#Hamzanameler
#Reyhan Çorak
6 yıl önce