|

Milli birliğimiz için türkü derliyorum

Halk müziğine uzun yıllar solist, yönetici, koro şefi, derlemeci, notist ve akademik yayınlar yoluyla hizmet veren Mehmet Özbek, bugüne kadar 300’e yakın türküyü derleyerek ilk kez TRT repertuvarına kazandırdı. Özbek derleme yapmaktaki amacını “Türkülerle milli birliği sağlamak” olarak açıklıyor.

Harun Karabuç
04:00 - 25/11/2018 Pazar
Güncelleme: 13:33 - 24/11/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Mehmet Özbek
Mehmet Özbek

Uzun yıllar halk müziğine solist, yönetici, koro şefi, derlemeci, notist ve akademik yayınlar yoluyla hizmet veren Mehmet Özbek, İstanbul Belediye Konservatuvarı Folklor Tatbikat Topluluğu, TRT İstanbul Radyosu ve TRT Müzik Dairesi Başkanlığında Şube Müdürü ve Müzik Dairesi Başkanı olarak da çalışmış olan Özbek, Kültür Bakanlığı Türk Halk Müziği Korosu’nu kurup şefliğini de üstlendi. 1945 Şanlıurfa doğumlu olan Özbek, bugüne dek 300’e yakın türküyü derleyerek ilk kez TRT repertuvarına kazandırdı. Anadolu ve Azerbaycan, Irak, Bulgaristan gibi ülkelerde de derlemeler yapan Özbek, “Esas amacım Anadolu’da iller arasındaki bağlantıyı kurmak, türkülerle milli birliği sağlayabilir miyiz çabasıdır. Başarının tabi ölçüsü yok. Fakat bu derlemeleri yaparken elde ettiğim malzemelerin sevilip yaygınlık kazanması bu başarıya doğru gittiğimizi gösteren bir ibare” diyor.

Bugüne kadar kaç Urfa türküsü derlediniz?

Benim bugüne kadar TRT repertuvarına kazandırdığım 47 türkü oldu. Daha önce derlenmemiş olanları aktardım. Daha aktarılacak çok derlemelerim var. Ham bant ve ham albümler olarak durmakta. Zaman oldukça bunları da aktarmak, gün ışığına çıkarmak okuyan sanatçıların önüne koymak gerekiyor.

DERLEME BİR İLİMDİR

Toplamda ne kadar derlemeniz var?

Tam sayıyı ben de bilmiyorum. Arşivimde çok fazla eser var. 300 kadarını TRT repertuvarına aktardım. Bu arada ben sadece Urfa türküleri derlemiyorum. Anadolu’nun birçok yöresinden derlediğim gibi yurt dışından da derlemeler yaptım. Bugünkü adıyla Kosova olan Bulgaristan, Azerbaycan ve Irak Türkmenlerinin türkülerini de derledim. Bunlar Urfa türküleriyle beraber daha doğrusu Anadolu türküleriyle beraber yaklaşık 300 ediyor.

Derleme yapmaktaki gayeniz ne?

Esas amacım Anadolu’da iller arasındaki bağlantıyı kurmak, türkülerle milli birliği sağlayabilir miyiz çabasıdır. Başarının ölçüsü yok. Fakat bu derlemeleri yaparken elde ettiğim malzemelerin sevilip yaygınlık kazanması bu başarıya doğru gittiğimizi gösteren bir ibare.

En başa dönecek olursak müzikle ilişkiniz nasıl başlamıştı?

Müziğe ortaokul sıralarında başladım ama derleme çalışmaları yapma bilinci edebiyat fakültesindeki tahsilimden sonra hasıl oldu. Çünkü derleme yapma işi sıradan bir iş değil. Bir kaynak kişinin önüne teybi açıp sadece ondan ses kaydı almak değil aynı zamanda o türküyü değerlendirmek, o türkünün çevresinde oluşan tarihi ve sosyal olayları tesbit etmek ve değerlendirmek gerekir. Yani derleme başlı başına bir ilimdir.

Darülelhan’ın Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaptığı derlemelere hangi açıdan bakıyorsunuz?

Darülelhan heyeti 1926 yılında Urfa’ya gelip derlemeler yapar. Bu derlemelerin aşağı yukarı hepsi Anadolu’nun diğer illerinde yaptıkları derlemelerle birlikte nota olarak yayınlanır. 15 defter halinde. Fakat ne yazık ki 1926’dan günümüze geldiğimizde derledikleri türküler bugün aynı addaki türkülerle beraberlik göstermemektedir. Bunun sebebi derleme heyetinin folklor ve halk müziği konusunda yeterli derecede bilgi sahibi olmaması. Bunların hepsi çok değerli klasik müzik mensuplarıydı. Halk müziğini iyi tanımadıkları için çok değerli malzemeler de toplamış değillerdi. O bakımdan mesela derledikleri Urfa türküleri içinden repertuvara girmiş olan bir türkü yoktur. Fakat Darülelhan derlemesinin şu önemi vardır: Bir derleme bilinci oluşmuştur. Ondan sonra da resmi derlemeler takip etmiştir. Bir de Ankara Devlet Konservatuvarı’nın 1936 yılında başlattığı derlemeler vardır. Bunlar Türkiye’de yapılan ilk derleme çalışmalarıdır. En azından derleme bilincinin ve halk müziğinin ciddi ellerle toplanması bilincinin uyanmasına sebep olmuştur.

KATIKSIZ ANADOLU MÜZİĞİ

Urfa özelinde bakınca bu müziğin kökleri nerede? Nasıl bir geçmişe dayanıyor?

Urfa müziğini incelediğimizde Orta Asya’ya dayandığını görürüz. Horasan’da kaldığımız süre boyunca İran müziğinden yararlanması, tahmin ediyorum bu makam konusu da oralarda oluşmuş olabilir. Hiçbir zaman bu müziklerin Arap veya tamamen Fars müzikleriyle karışık bir müzik olduğunu düşünmemek gerekir. Bu müzik kendimize has bir müziktir. Türk’e ait bir müziktir ve Orta Asya’dan gelmiştir. Sonra burada oluşan müzik daha İstanbul payitaht olmazdan önce beylikler döneminde, beyler konağında icra edilen müziklerdir. Oradan günümüze gelmiştir. Bugün belki bir kesim Arap müziğinin çok ileride olduğunu söyleyebilir ama Cüneyt Orhon, Cinuçen Tanrıkorur gibi ses ve saz sanatçılarının Bağdat Konservatuvarı’na ders vermeye gittiğini biliyoruz. Anadolu müziği saf bir Türk müziğidir. Çalgılarımız, repertuvarımız, türkülerimiz, deyişlerimiz ve işlediğimiz konularla katıksız bir Türk müziğidir.

Bugün Urfa müziği bu şekilde yol alıyor diyebilir miyiz?

Tabii ki günümüz medyası halk müziği konusunda olumsuz etkiler yapmaktadır. Dolayısıyla özellikle gençlerimiz geleneksel halk müziğimizi yavaş yavaş yozlaştırma yönündeler. Çünkü bilindiği gibi bir müziğin estetik özelliği kaybolunca yozlaşmaya başlar. Dolayısıyla bu malzemeler bir kültür ürünü olmaktan çıkar, eğlence malzemesi haline gelir. Bugün genç okuyucularımız maalesef bizim bu kültür malzememiz olan türkülere eğlence malzemesi gözüyle bakıyor. Bu bakımdan büyük bir yozlaşma görmekteyiz. Bu sadece Urfa’da değil yurdun her tarafında böyle.

SIRA GECESİ BU DEĞİL

Bugün neleri eleştiriyorsunuz?

Halk müziği zannedildiği kadar dar, küçük kalıplara sığdırılmış bir müzik değil. Binlerce yıllık geçmişi olan çok eski bir müzik. Bugün yanlış tanıtılıyor. Kesme taştan yapılmış saray gibi evlerde müzik yapanlar ‘Hele niye niye’ diye bir türkü söylüyorlar. Nerede bizim ‘Yar yüreğim yar gör ki neler var/ Bu halk içinde bize gülen var’, ‘Ben de gittim bir geyiğin avına/ Geyik çekti beni kendi dağına’ türküleri? Bu klasikler nerede? Şöyle bakıyorum da yıllarca müziğe hep eğlence açısından baktık. Müziğe kültür açısından bakanlarımız çok az oldu. Bu açıdan bakanlar da pek tanınmazlar. Bizleri ağlatan ve eğlendiren insanları tanımaya çalışıyoruz, onları alkışlıyoruz. Böyle sürdüğü takdirde o saray gibi evlerden gecekondulara döneriz.

Bugünkü sıra gecelerini neden eleştiriyorsunuz?

Şanlıurfa’da bugün sıra gecesi adı altında sunulan müzik Urfa müziğinin gerçek temsili değil. Sıra gecesi dediğimiz şey bu değil. Sıra gecesi ta ahilik teşkilatına dayanan edep ve terbiye okulu. Bir müessese. Sıra gecesi gezenler illa müzik yapacak diye bir şey söz konusu değildir. Ancak bugünkü sıra gecesi aslında bir müzik topluluğunun konseri. Urfa Ahengi Topluluğu dememiz gerek.

Şanlıurfa, Türk müziği içinde ne ifade ediyor?

Genelde Urfa’da makam kültürüne dayalı ve fasıl tertibinde müzik yapılır ki bu da bizim sanat müziği dediğimiz müzik türüne çok uygun düşer. Bu yörenin türküleri veya bu yöreden ilham alınarak yapılmış türküler zaman zaman sanat müziği repertuvarında yer alır. Çünkü klasik müzik formuna benzer, makam şeklinde düzenlenmiş olan türkülerdir. Bu makam kavramının Azerbaycan’dan Elazığ’a, Elazığ’dan Urfa’ya, Urfa’dan Irak Türkmenlerinin merkezi olan Kerkük’e kadar uzanan bir hat üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan sadece halk müziği olarak değil genelde Türk müziği olarak değerlendirmekte yarar var. Bu yörelerin müzikleri incelenmeden yazılmış olan Türk müziği nazariyatı da eksiktir.


Türkücüler operadan beslenebilir

İki oğlunuz da opera sanatçısı. Onların sizin yolunuzdan değil de Batı müziği ile ilgilenerek başka kulvarda ilerlemeleri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Opera gerçekten büyük bir sanat. Nasıl olsa babaları olarak ben, halk ve geleneksel müzikle ilgileniyorum. Evlatlarımız da operayla ilgilensinler dedim. Aslında her halk müziği sanatçısı bir opera meraklısı olmalı. O münasebetle çocuklarımızın opera sanatçısı olmasını istedik. Başarılı olduklarına da inanıyorum.

Halk müziği sanatçıları operadan nasıl beslenebilir?

Opera sanatçısı bir defa güzel ses çıkarmak, düzgün okumak ve eserlere ciddi bir vasıf kazandırma yeteneğine sahiptir. Opera temsillerinde sanatçıların sahnedeki hal ve tavırları halk müziği sanatçılarına da örnek olabilir. Ayrıca tabii ki bol bol tiyatro izlemeleri gerekir.

#Mehmet Özbek
#Türkü
#Halk müziği
5 yıl önce