|

Müslüman duruşu üzerine düşünmek

Akif İnan’ın Mirası Kuşanmak adlı kitabında 1978-1986 yılları arasında Yeni Devir gazetesinde çıkan yazıları bir araya getirilmiş. İnan, yazılarında bir Müslüman olarak görevimizin neler olduğunu hatırlatıyor ve bir müslümanın yaşadığı çağa karşı duruşunun nasıl olması gerektiği hususunda önemli uyarılarda bulunuyor.

04:00 - 15/05/2021 Cumartesi
Güncelleme: 07:16 - 15/05/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
İnan, İslâm’ın cemaat olma ve birlikte hareket etme ruhuna dikkat çekiyor.
İnan, İslâm’ın cemaat olma ve birlikte hareket etme ruhuna dikkat çekiyor.
ELİF NEVA KANTARCI

Fikir ve edebiyat konusunda dostluk ve yoldaşlık yapan Yedi Güzel Adam’dan biri olan ve ömrünü İslâm davasına vakfeden merhum Mehmet Akif İnan’ın, 1978-1986 yılları arasında Yeni Devir ve Milli Gazete gibi yayın organlarında yayınlanan yazıları biraraya getirildi ve “Mirası Kuşanmak” adıyla İz Yayıncılık tarafından yayınlandı.

Kitap, Allah’a ve onun biricik nizamı İslâm’a teslim olan Müslümanın Kur’an ve sünnet ışığında inancını ve davasını nasıl kuşanması gerektiğine, kimliğine ve kişiliğine, karşılaştığı kişisel ve toplumsal varoluş sorunlarına, hizipleşme, fitne gibi insanlık hallerine, İslâm’da cemaat ruhuna ve önemine, Kur’an ve sünnet rehberliğinde asırlık mirası kuşanacak sağlam bir gençlik yetiştirmenin önemine dair İnan’ın kaleme aldığı çeşitli yazılardan oluşuyor.

“Gayrette hasbilik ve samimiyet, yalnız inanmakla mümkündür” diye söze başlayan İnan, en büyük seferberliğin, inancı yükseltme, inceltme, şümullendirme, şuurlandırıp şekillendirme seferberliği olduğunun altını çiziyor. Dini ise, aklın mahdudiyetine dayanarak saadet için Büyük Sahib’e iltica ve teslimiyet feraseti, inanç ve aklın, mana ve maddenin kardeşliği, sonsuz kurtuluşa açılan büyük bir kapı, diye tanımlıyor. Kalp gözü açık, basiretli bir mü’min olmak içinse ilim tahsil etmenin, bilmenin önemine dikkat çeken yazar, “Önce kendi hakikatimizi, yani peygamberden peygambere geçerek Son Peygamber’de tamamlanan İlahi Nizamı bilmeye, tanımaya yönelmeliyiz. Ve sonra bütün olayları, eşyayı bu idrak ve bu bilgiyle yorumlamalıyız, çözümlemeliyiz” diyor.

DAVA ADAMI OLMAK


İnan, Müslüman olarak görevimizin, önümüzde sergilenen her sözü, davranışı ve dünya görüşünü, İslam’ın getirdiği ölçülerin aydınlığında değerlendirmek ve hükme bağlamak olduğunu hatırlatıyor ve uyarıyor, “Hangi konu ve davranış olursa olsun onu çözümlemede İslâm’ın bir sözü, tavrı ve cevabı yoktur sanmak insanı küfre götürür.” Zirâ Müslümanın açısının ve tavrının belli olduğunu, karşılaştığı her meseleyi kendi dünya görüşünün anlamı, ruhu ve geleneği içinde çözmesi gerektiğini vurgulayan İnan, hakikati örten küfrü de bizi felaha eriştirecek biricik nizam olan İslâmı da iyi bilmeliyiz diyor ve hakikat yolunun yolcusu Müslümanın, başına her ne gelirse gelsin asla ye’se kapılmaması, ümitsizliğe düşmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Müslümanın statükocu değil, yeni baştan inşa edici olduğunun altını çizen İnan, bizim için aslolan uygarlığımıza uygun olarak insanımızı inşadır. Çünkü dava insanla kaim, insan inançla insandır, diyor. “İslâm inancının gençliğini yetiştirecek olan biziz. Kendimizden yani inananlardan başka hiç kimse yoktur Müslüman bir gençliğin yetişmesini amaç edinen. Dinini, kitabını tanımayan bir nesil, varlığımızın ve yurdumuzun bekçisi olamaz. Kendi çocuklarımıza, yakınlarımızın çocuklarına, kardeşlerimize İslâm’ı öğretmeye çalışıyor muyuz? Onların bu yoldaki çabalarını denetliyor muyuz?” diye de soruyor, İslâm’ı kendine dava edinen Müslümanlara.

İDEAL MÜSLÜMAN TİPİ

Müslüman için ideal insan tipine en güzel örneğin Rasulullah’ın eğitiminden geçen “sahabe” olduğunu belirten İnan, varlığını İslâm’a tahsis kılmanın, İslâm’ı bütün şümulüyle kavramanın, beşerî hayatın her tezahürünü İslâm’ın açısıyla görmenin ve yorumlamanın en ileri örnek ve önderini sahabede bulacağımızı kaydediyor.

Bir Müslümanın bireysel olarak tek başına hareket edemeyeceğine, İslâm’ın cemaat olma ve birlikte hareket etme ruhuna dikkat çeken İnan, cemaatleşmenin modelini de Resulullah’ı çevreleyen sahabiler topluluğunda görmemiz gerektiğini vurgulayarak, her davranışını ve anını İslâm’la düzenlemiş, dengelemiş sahabilerin eksiksiz cemaate en güzel örnek olduğunun altını çiziyor.

Dinin kişisel bir mukavele değil toplumsal bir düzen olduğunu vurgulayan İnan, “İslâm’ın davetine uyarak Müslüman olan fert, kendisini belli bir cemaatin üyesi olarak sayacak, böylece dinin tümüyle uygulanışında kendini hisse sahibi bilecektir. Cemaat şuuru bulunmayan Müslüman’ın İslâm’ı o kadar eksiktir ki dinin her türlü eksiklikten münezzeh olduğu hakikatine uyarak, böylelerinin İslâm’ına ‘İslâm’ dememek gerekir” diyor.

En büyük servetin insan olduğuna dikkat çeken İnan, “İhtiyacımız olan bilinçli Müslümandır. İçinde Allah sevgisi ve korkusu olan gerçek mümine muhtacız. Bütün görüntülerin dışında ve ötesinde kendi bildirimizi diriltmenin ve kendi birliğimizi gerçekleştirmenin kavgasına koyulmalıyız. Yönümüzü inancımızın buyrukları doğrultusunda çizmek zorundayız. Bizi bütünleştirecek olan uygarlığımız ve tarihimizdir. Elimizden kaçırılan ve harcanan mirasımızı almaya ve kuşanmaya mecburuz.” diyerek 43 yıl önce kaleme aldığı konuların ve hususların dün olduğu gibi bugün de hâlâ konuşup tartışageldiğimiz ana meseleler olduğunu gösteriyor.

#Akif İnan
#Mirası Kuşanmak
#İz Yayıncılık
3 yıl önce