|

Necatigil'in şiiri Türkiye’yi birleştirir

Selim İleri’nin edebiyatımızın önemli isimlerinden Behçet Necatigil’in 20’inci ölüm yıl dönümü için kaleme aldığı Kırık İnceliklerin Şairi, bu kez şairin doğumunun 100. yıldönümü vesilesiyle okurla buluştu. Selim İleri, şairin bizi, sorunlarımızı, Doğulu-Batılı meselesini en çok yanıstan isim olduğunu söylüyor. İleri'ye göre Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu birleştirici güce Necatigil şiirleri yardımcı olabilir.

Yeni Şafak ve
04:00 - 7/02/2016 Pazar
Güncelleme: 20:01 - 6/02/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Edebiyatımızın iki büyük ismini buluşturuyor bu eser… Selim İleri'nin aramızdan ayrılışının 20.yılında Necatigil anısına kaleme aldığı Kırık İnceliklerin Şairi, şairin doğumunun 100. yılı vesilesiyle bir kez daha karşımızda. Necatigil'in dizelerini henüz lise öğrencisiyken başlayan hayranlıkla önce okuru olarak, sonrasında ise ölene kadar yanında olan sıkı bir dostu olarak analiz ediyor Selim İleri… Necatigil kadar kıymetli bir şairi ele alan yazıların sayısı olması gerektiği yerde değilken böyle bir eseri Selim İleri'nin ele almış olması büyük bir boşluğu doldurmaya yetiyor. Selim İleri ile buluştuk, hem bu kıymetli eseri hem de Necatigil'i konuştuk..



Kırık İnceliklerin Şairi okurunu gelecek nesillerde bulacak diyorsunuz. Neden?

Necatigil eskisi kadar okunmuyor. Zaten artık her şey birer moda olarak okunuyor. 1930'larda başlayan ve ölünceye kadar devam eden şiir serüveninde modaların dışında kalmış bir şair. Kendi iç dünyası ve topluma bakışındaki farklılıkla başka bir şey yazmış. Asıl bizi yazmış. Yaşadığımız dünyayı günlük modalarla yansıtmaya çalışıyoruz. Öyle yansıtanları da tercih ediyoruz. Necatigil bizim iç dünyamızı da toplumsal yaşama biçimimizi de Doğulu ve Batılı olmak meselesini de en çok yansıtan kişi.



Necatigil'in şiirlerinde bugünün insanına her alanda dokunabilen söylemler varken neden arka planda bırakıldı sizce?

Temelde zor bir şiir. Okuma emeği verilmezse kendini ilk anda dışa vurmuyor. Hiçbir zaman çok fazla çığırtkan olmamış, bağırıp çağırmamış. Aslında iç ses olarak elbette çok bağırıp çağırmış. Ama dışa yansımıyor. Diğer önemli nedeni ise insanların genel beklentileri bizde maalesef kamplara ayrılmıştır. Ya sağ ya solsunuzdur. Halbuki bu kavramların 50 yıllık yazarlık ömrümde gitgide hiçbir anlamı olmadığını düşünür hale geldim. Necatigil ise en başından beri öyle düşünmüş biri.



FİKİR CEMAL SÜREYA'DAN


Bu kitabın serüvenini ne zaman ve nasıl başladı?

İtiraf edeyim bu kitabı yayınlatmayı düşünmüyordum. Kafamdan da silinmişti. Necatigil'in kızı Ayşe Sarısayın teklif etti. Ben de “Sayıklama gibi bir kitaptı karıştırmayalım şimdi” dedim. Oturduk, beraber okuduk. Gönüldenlikle yazmıştım. Söylenmez ama itiraf edeyim ki yazdığımı beğendim. Aslında 1970'li yıllara dayanıyor... Yazarlığa yeni başladığım dönemde Cemal Süreya'nın teklifiydi. Cemal Süreya ilginç bir sanatçıydı. Başkalarını kıskanmayan, sevdiği şairler için yazı yazılmasını, eleştirel bir dünya kurulmasını isteyen birisiydi. Necatigil'e olan hayranlığımı bilirdi. O ay Necatigil'in şiiri çıkmıştı. Bir gün bunları niye yazıyor musunuz, yazın ben Papirüs'te yayınlayım dedi. Öyle başladım yazmaya. O zaman Necatigil de çok itiraz etmedi o yazıya. Demek ki çok büyük yanlışlar yapmamışım. Sonrasında nehir söyleşiler yapmak istedim. Önce tamam dedi, sonra ayıp olur bir çok şair var onlarla yapılmıyor dedi. Uzun sorular çıkarmıştım. Ölümünden uzun yıllar sonra tenekeden çıktı o sorular. Atmamış.







İNTİKAM ALMAK İÇİN YAZDIM


Nasıl bir hissiyatla yazdınız peki? Neler geçti aklınızdan ve gönlünüzden?

Ne düşündüğümü net olarak hatırlayamıyorum. Necatigil'in şiiri etrafındaki yaklaşımlardan intikam almak duygusu vardı herhalde. Yaşadığı dönemde "pasif bir şair, toplum sorunlarından habersiz, orta halli bireyi yazmaya çalışmış, küçük burjuva şairi" denmiştir. Yazarken o sözlere biraz itiraz etmek amacıyla yazdığımı hatırlıyorum.



Necatigil ile neler yaşadınız, onu nasıl hatırlıyorsunuz?

Pek çok anımız var. Karlı bir günde evlerinde yemek yediğimiz günü ve onu Beşiktaş'ta alışverişten dönerken elinde fileyle gördüğüm o son günü asla unutamam. Oturduğu apartmanın alt katında benim lise okul müdürümün de evi vardı. Oğlu da koyu bir edebiyat tutkunuydu. Sürekli beni kıskandırmak için Behçet hoca yukarımızda oturuyor merdivenden iniyordu, onu gördüm derdi. Bir gün tanışmak istediğimi söyledim. Lise son sınıf öğrencisiydim ve yazarlıkla bir ilgim yoktu. Gelsin bir konuşalım demiş. Ölünceye kadar devam etti bu ilişki. Her seferinde büyük heyecan ve endişe duyardım. Onu rahatsız etmekten çekinirdim ama her seferinde de büyük bir arsızlıkla giderdim.



ŞİİRİ NEYSE KENDİSİ DE OYDU


Kimi sanatında derindir ama yaşamında daha dışa dönüktür... Siz nasıl bir Necatigil tanıdınız?

Çok doğru. Genelde sanatına hayran olduğunuz birini tanıdığınız zaman hayal kırıklığına uğrarsınız. Necatigil'in şiiri neyse kendisi de oydu. Aynı ağırbaşlılık ve olgunluktaydı. Zaman zaman öfkelendiği kırıldığı da olsa onları dışa vurmamaya gayret ederdi. Eskaza vurmuşsa bile telafi ederdi. Derviş gönlü de vardı.



Hiç yazdıklarınızı okutup fikrini alır mıydınız peki?

Çok değil ama alırdım. Genelde bizlerin yaptığı gibi durumu kurtarmak gibi değil tam tersi kendi eleştirel yaklaşımını da ifade ederdi. Yaşadığı dönemde 'Dostlukların Son Günü' adlı kitabım Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazanmıştı. Necatigil de o jürideydi. Bana verip vermediği hala meçhul. Ayşe, sonraları Sait Faik dosyalarını bulmuş. Ona sordum bakmadık dedi. Herhalde bana vermemiş.



Necatigil'in şiiri bugünün insanı için nasıl bir sığınak olabilir?

Hem siyasi hem de toplumsal duyuş açısından kendimizi tanımak ve bu her gün biraz daha ağırlaşan şartlarda daha uygarca birleşebilmenin yöntemlerini aramak açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Şiiri için bağırtkan değil diyorlar ama topluma bir çığlık söylemiş. 12 Eylül sonrasında yazdığım bir yazı vardı. Alanlarda başkalarının değil keşke Necatigil'in şiirleri okunsa diye biter o yazı. Hala aynı kanıdayım. Birleştirici bir tutumu var. Türkiye'nin de zannediyorum ki bugün ençok ihtiyaç duyduğu şey bu. Hem yazar ve çizerlerin hem de insanları



Onsuz geçen günüm yok


Yaşadığımız sorunları da en yakınından yansıtan isim. Değişik kesimlerden farklı sosyal katmanlara cevap veren bir şiiri olduğunu düşünüyorum. O açıdan bendeki yeri çok özel. Ama aynı zamanda ruh eğitmeni olarak iç dünyamda şiirinin ve kendisinin de özel yeri var. Ölümünden bu yanda ıl geçti. Bu yılların pek az günü onu anmadan geçmiştir. Mutlaka günün bir yerinde ya düşünmüşüm, ya da anımsamışım ya da paylaşmaya çalışmışımdır.



Geride durmayı ondan öğrendim






Geri planda durmayı başarabilmişsem onun tavrına öykünmekten onu örnek almaktan kaynaklanıyor. Edebiyatımızı bütünüyle kavramak için geçmişi bilinmenin gerektiği düşüncesi de benim için yol açıcı oldu. Biz Sevinç Çokum ile aynı yıllarda yazarlığa başladık. Eğik Ağaçlar diye bir kitabı çıkmıştı. Necatigil de güzel bir kitap diye bana vermişti. Ben de kendimi o dönemde solda, Sevinç'i ise sağda gördüğüm için herhalde bir yüz kıvırdım. Birden kitabı elimden geçti ve “okuma” dedi. “Sen onu okuma o da seni okumasın memleket mahvolsun” dedi. Bundan daha büyük bir ders olabileceğini sanmıyorum.


#Selim İleri
#Behçet Necatigil
#türk edebiyatı
8 yıl önce