|

Osmanlı Donanması’nın seyir defteri

Ünlü Fransız Osmanlı tarihçisi Daniel Panzac’ın 2009’da Fransızca olarak yayınlanan eserinin Türkçesi, orijinal baskıdan 9 yıl sonra “Osmanlı Donanması (1572-1923)” adıyla nihayet elimizde. Kitap Osmanlıların denizlere ulaşmasından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar uzun bir dönemi anlatıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 12:31 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz ve Basra’da varlık gösteren Osmanlı donanması.
Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz ve Basra’da varlık gösteren Osmanlı donanması.
SEYFULLAH ASLAN

Tarih araştırmalarında zamanla eğilimler değişir. Akademisyenler dönemin popüler konuları ya da eğilimlerine göre çalışmalar yapabilirler. Bir zamanların popüler alanı olan genel siyasî tarih çalışmalarından askerî tarihe, sosyal tarih çalışmalarına ve minimal çalışmalara doğru akademisyenler çoktan yelken açtı. Ancak yine de “büyük resim”i görmeye çalışan araştırmacılar bulunuyor.

Uzun bir zaman dilimi ve geniş bir coğrafyada gözden kaçabilecek onlarca detay bir yana, Osmanlıların donanmada gerçekleştirdikleri değişim ve dönüşümü anlatabilmek de kolay görünmüyor. Bununla birlikte Osmanlı denizciliği literatürü yeni çalışmalarla zenginleşiyor. İdris Bostan’ın öncü çalışmaları “17. Yüzyılda Tersâne-i Âmire”, “Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği”, “Osmanlılar ve Deniz”, “Osmanlı Akdenizi” gibi kitaplarında okuyucuyla buluşmuştu. Salih Özbaran’ın “Umman’da Kapışan İmparatorluklar Osmanlı ve Portekiz”, “Yemen’den Basra’ya Sınırdaki Osmanlı”, Yusuf Alperen Aydın’ın “Sultanın Kalyonları”, Andrew Hess’in “Unutulmuş Sınırlar”, PalmiraBrummett’in “Osmanlı Denizgücü” kitapları Osmanlı denizciliğinin farklı alanlarını ele alan önemli araştırmalardır.

Osmanlı donanması Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz ve Basra’da varlık göstermiştir. Denizle ilk buluşmadan itibaren Osmanlılar deniz hakimiyetinin önemini kavramış ve buna uygun tedbirler almaya gayret etmişlerdir. Gemi yapımı için gerekli altyapı, nitelikli insan gücü olarak tanımlayabileceğimiz marangoz, kalafatçı gibi meslek erbabı ile yetişmiş denizci ihtiyacı beyliklerden miras alınmıştır. Ancak Osmanlılar, sınırları genişledikçe daha güçlü ve büyük donanmaya ihtiyaç duymuştur. Özellikle deniz akıncıları olarak tanımlayabileceğimiz Müslüman denizcilerin bilgi, tecrübe ve hizmetleri imparatorluk donanmasına giden yolda Osmanlılara büyük yarar sağlamıştır.

Kanunî Sultan Süleyman dönemine gelindiğinde Osmanlıların güçlü bir donamaya sahip olduğunu söylemek mümkün. Barbaros Hayreddin Paşa’nın kumandasında gemi yapım tekniği, gemi tipleri, donanım ihtiyaçları, denizci yetiştirme ve seyrüsefer tecrübesi gibi önemli hususlarda değişim ve dönüşüm yaşandığını görmekteyiz. Barbaros’un zaferleri ve Akdeniz’de kurduğu üstünlükle taçlandırdığı başarısı, Osmanlıların Müslüman korsanların tecrübe ve hizmetlerinden daha çok yararlanmasının yolunu açmıştır.

AKDENİZ’DE YER ALMAK

Osmanlı donanmasının Akdeniz’de önemli bir güç olarak yer alması, Papalık tarafından desteklenen Hristiyan ittifakı için büyük bir tehdit olarak görülmekteydi. 1570 ilkbaharında Kıbrıs’a karşı açılan sefer ve Magosa kalesi hariç Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi, Hristiyan ittifakının Papalık gayretleriyle bir araya gelmesine neden olmuştur. İttifak donanması 1571 Ekim’inde Osmanlı donanmasını İnebahtı’da hazırlıksız yakalamış ve büyük oranda donanmayı yok etmiştir. Kılıç Ali Paşa’nın gayretleriyle çok az gemi kurtulup İstanbul’a ulaşabilmiştir. Bu büyük yıkım, donanma mevcudu açısından etkili bir yenilgi olsa da kalıcı sonuçları olmamıştır.

Sokullu Mehmed Paşa’nın İstanbul başta olmak üzere tüm tersane ve gemi yapım tezgâhlarını seferber etmesi 6 ay içinde yeniden donanmanın denize indirilmesini sağlamıştır. Ancak bu tarihten sonra da Akdeniz’de geniş çaplı, yıkıcı bir çarpışma olmamıştır. Bununla birlikte 1574’te Tunus’un Osmanlılar tarafından fethedilmesini, Akdeniz’de yeniden yelken açan Osmanlı donanmasının Hıristiyan ittifakına önemli mesajı olarak değerlendirmek gerekir.

Fransız tarihçi Daniel Panzac’ın Türkçe’ye yeni çevrilen eseri “Osmanlı Donanması (1572-1923)” Osmanlı donanmasının uzun metrajlı seyrini tam da İnebahtı sonrası Sokullu’nun bütün imparatorluğu seferber ettiği dönemden başlatıyor. Panzac’ın 2009’da Fransızca olarak yayınlanan eserinin Türkçe baskısı için hızla çalışmalara başlanmışsa da ne yazık ki 2012’de vefat eden yazar, Türkçe baskıyı görememiştir. Onun vefatından sonra belli ki yavaşlayan çeviri ve editörlük, orijinal baskıdan 9 yıl sonra Emir Yener editörlüğünde titiz bir çalışma ile Türkçe olarak karşımızda.


UZUN BİR DÖNEM ANLATISI

Kitapta Panzac’ın Osmanlı arşiv kaynaklarını çok sınırlı, literatürü ise yoğun bir şekilde kullandığı görülüyor. Özellikle eserin Fransızca ilk neşrinden bugüne yaklaşık 10 yılda yeni araştırmalar Osmanlı donanmasına dair yeni bilgi ve bulgular sağlamıştır. Bu bakımdan kitabın geneli için değilse bile yazarın bazı değerlendirmelerine dikkatli yaklaşmak gerekebilir.

Kitabın ilk iki bölümünde Osmanlıların gemi yapımı faaliyetlerini, kaynaklarını, donanma teşkilatını gemi türleri ve idaresi bakımından inceleyen Panzac’ın, sonraki bölümlerde ise donanmanın faaliyetleri üzerinden değişim ve dönüşümü görmeye çalıştığı anlaşılıyor. Dördüncü bölümde Tunus’un 1574’teki fethinden 1645 Girit seferi başlarına kadar donanma faaliyetlerini incelemiş, beşinci bölümde ise Girit seferi ve sonrasında Osmanlı donanmasının 1701 Bahriye Kanunnamesi’ne gelene kadar nasıl dönüşümün eşiğine geldiğini ele almıştır.

Nizam-ı Cedid’in donanmaya etkisi, Ege denizinde Osmanlı donanmasının faaliyetleri ve çarpışmalar, Tanzimat devrinin Osmanlı donanmasına yansımaları, II. Abdülhamid döneminde donanmayı güçlendirme faaliyetleri ve devletin tamamında olduğu gibi donanma üzerindeki Avrupa ve özellikle imparatorluğun sonuna doğru Alman etkisi farklı bölümlerde ele alınmıştır. Osmanlıların denizlere ulaşmasından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar uzun bir dönemi anlatmayı başaran yazarın, bu tür kitapların başına gelebilecek şekilde, genel bilgiler ve genellemeler üzerinden anlatısını kurduğu söylenebilir.

Daniel Panzac’ın tarihçiliği ve ilme adanan ömründe titizlikle ortaya koyduğu bütün çalışmaları gibi “Osmanlı Donanması” da saygıyı hak ediyor. Osmanlı donanmasının hikâyesi başka çalışmalarla mutlaka yeniden yazılacaktır. Öte yandan donanmanın farklı dönemleri, detayları üzerine yapılan / yapılacak yeni çalışmalar önümüzdeki yıllarda hikâyeye katkı sağlayacaktır.

#Daniel Panzac
5 yıl önce