|

Öteki Canlar’ın dünyası

Beşir Ayvazoğlu’nun önceleri kedilere dokunmaktan çekinen ancak şimdi onları öz evlatları gibi seven eşi Handan Hanım’a ithaf ettiği Öteki Canlar’da hayvan dostlarımıza dair hikâyeli, şiirli, hicivli ve hüzünlü birçok anlatım bulunuyor.

04:00 - 15/05/2022 Pazar
Güncelleme: 17:02 - 13/05/2022 Cuma
Yeni Şafak
Cihat Burak’ın kedili natürmortu
Cihat Burak’ın kedili natürmortu
R. RUVEYDA OKUMUŞ

2022 yılının henüz daha yarısı dolmamışken iki kitap yayımlamış olan Beşir Ayvazoğlu Öteki Canlar ismiyle bu seriye yeni bir kitap daha ekledi. Öteki Canlar’da insan hayatıyla bir bütün haline gelmiş hayvanları ele alan Ayvazoğlu’nun onlar hakkında yazdıkları eskilere dayanıyor. 2015 yılında Saatler, Ruhlar ve Kediler isimli kitabı ilk çıktığında hemen okumuştum. Kitapta kedi, köpek, kuş, eşek gibi canlıların edebiyattaki yansımalarına dair ötekiler başlıklı bölüm ise oldukça ilgimi çekmişti. Hayatımızın bir parçası olan hayvanların renkli ve bir o kadar şaşırtıcı dünyasına Beşir Ayvazoğlu, Öteki Canlar kitabıyla hepimizi davet ediyor.

Kitapta kedi, köpek, eşek, karga, leylek ve güvercine yer veren yazar, eserine çocukluğundan beri kedileri sevdiğini ve uzun yıllar sonra evinde kedi besleme macerasını kendine has üslubuyla anlatarak başlıyor. Kedisi Boncukla olan muhabbetinden söz ederken bir hayvanla kurulan dostluğun aslında insanın hayata ve dünyaya bakış açısını değiştirdiğini de ifade ediyor.

Kitabın kapağında ise mimar, yazar, ressam ve kedi sever Cihat Burak’ın kedili natürmortu dikkat çekiyor. Kedi ressamı Cihat Burak’ın kedili öyküler kaleme aldığı kitaptaki ilginç ayrıntılardan sadece biri. Kedi muhabbetinden söz açılmışken Ayvazoğlu’nun kitapta vurguladığı bazı ayrıntılar aktarayım: Osmanlı İstanbul’una yolu düşen Moltke ve Claude Farrère gibi ünlü isimler şehirde kedilerin ne kadar insana alışık ve ne kadar cana yakın olduklarını hatıralarında anlatır. Şemsettin Sami, Halid Ziya, Nahit Sırrı, Tanburi Cemil, Ahmet Hamdi Tanpınar kedilere düşkün edebî isimlerden bazılarıdır. Kedi severlerden, Namık Kemal’in Hirrenâmesi gibi kediyi hiciv unsuru olarak kullananlara kadar aslında adam akıllı bir kedi edebiyatı oluşmuş.

SÜRGÜN EDİLEN KÖPEKLER

İstanbul’un sokak köpeklerinin 1910’da Hayırsız Ada’ya sürgün edilmesinin trajik hikayesi ve bu hadisenin basına yansımaları, Ahmet Rasim, Refik Halid, Refi Cevad, Ömer Seyfettin, Ahmet Refik, Halide Edip ve Nazım Hikmet gibi edebiyat dünyasından meşhur isimlerinin köpekleriyle yaşadıkları ve onlar üzerine yazdıkları oldukça ilginç. Mesela Nazım Hikmet, köpeği Şeytan’ı öyle çok sevmiş ki 1956’da ölünce bir mersiye kaleme almış. Nazım’ın, Şeytan’a mersiyesi edebiyatımızda bir köpek için yazılmış birkaç mersiyeden biri imiş.

Ayvazoğlu’nun kitabında ele aldığı hayvanlardan bir diğeri de eşeklerdir. 1930’lardan itibaren otomobillerin yaygınlaşmaya başlamasıyla günlük hayatımızdan yavaş yavaş çekilen eşekler edebiyatımızda atasözleri, deyimler ve mizah unsurlarıyla her dönem var olmuştur. İstanbul’da taşımacılıkta eşeklerin kullanılmasına son verilmesi hususunda basında yaşanan tartışmalar, Şeyhî ve Molla Lütfi’nin Harnâmeleri, 1910’da Baha Tevfik tarafından çıkarılan mizahî bir gazete olan Eşek gazetesi, Eşek Ahmed’in oğlu Hüseyin Avni Paşa’nın akıbeti kitapta ayrı ayrı ele alınıyor.

UĞURSUZLUĞUN SEMBOLÜ

Yazarın kitapta temas ettiği kargalar ise eski şiirde, uğursuzluğun, çirkinliğin ve kötülüğün sembolüdür. Pek çok kültürde uğursuz sayılan, sesinin çirkinliği ve hayvan leşi yediği için sevilmeyen kargalar aslında zeki hayvanlardır. Edebiyatımızda Ahmet Muhip Dıranas, Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Can Yücel, Tuncer Erdem ve Enis Batur gibi isimlerin şiirlerine kargaların konu olduğunu görüyoruz. Hatta Enis Batur’un kargalar üzerine yazılmış şiirleri bir araya getirdiği “Karganâme” isimli bir eseri vardır.

Öteki Canlar’da sözü edilen bir diğer canlı olan leylekler hakkında ise Ahmed Haşim’in yazdıkları edebiyatımızda ön plana çıkmaktadır. Haşim’in Göl Saatleri’nde yer alan “Mehtabda Leylekler” şiiri ve İkdam gazetesinde 1928’de neşredilen “Leylek” başlıklı yazısı dikkate değer. Bir Bursa seyahati esnasında tanıdığı Gregoire Baille’nin Irgandı Köprüsü başındaki köşkünde leylekleri tedavi ve himayesini “Gurabahane-i Laklakan” isimli yazısında anlatan şaire göre leylek, herhangi bir yaz kuşu değil, yazın ta kendisidir.

Ayvazoğlu da çocukluğunda Sivas’ta yaza girerken leyleklerin evlerin bacalarındaki yuvalarına dönüşlerini merakla beklediğini ve tek ayak üstünde duruşlarıyla gagalarından çıkardıkları takırtılara bayıldığını söylüyor.

Halk arasında hacı olarak kabul edilen leyleklerin İstanbul’da Eyüp ve Boğaz köylerini tercih ettiklerini, Mevlana’nın Divan-ı Kebir’inde kuşların şeyhi olarak karşımıza çıkan leyleğin hikayesini, Seyyid Hasan Leylek Dede ve leylek istifli hat eseri ile ressam Salih Acar’ın leyleklerini de kitapta okumak mümkün.

Leylekler gibi gündelik hayatımızda ve edebiyatımızda yer bulan güvercinlere İstanbul’da özellikle Eyüp Sultan Cami ve Beyazıt Cami avlusunda tesadüf edilir. Yabancı seyyahların seyahatnamelerinde Türklerin kuşları çok sevip korudukları ve her cinsten kuşlar yetiştirdiklerinden bahsedilmektedir. Osmanlı’da güvercin beslemek de saraydan halka kadar toplumun her kesiminde görülen bir merak idi. Sultan II. Abdülhamid, Sultan Mehmed Reşad, Sultan Vahdeddin ve son halife Abdülmecid Efendi de güvercin meraklılarındandı.

Beşir Ayvazoğlu’nun önceleri kedilere dokunmaktan çekinen ancak şimdi onları öz evlatları gibi seven eşi Handan Hanım’a ithaf ettiği Öteki Canlar’da hayvan dostlarımıza dair hikâyeli, şiirli, hicivli ve hüzünlü birçok anlatım bulunuyor. Ayrıca yazarın on yıldır hayatına renk katan kedisi Boncuk’la bir fotoğrafının yer alması da okuyucuya güzel bir sürpriz oluyor.

Hülasa, yaşadığımız dünyanın sadece bize ait olmadığı gerçeğini vurgulayan yazar, Öteki Canlar’da hayvanların gündelik hayatımızdaki yerini edebiyat ve kültür tarihinden çeşitli bahislerle okuyucuya sunuyor.

#Beşir Ayvazoğlu
#Ahmet Rasim
#Refik Halid
#Refi Cevad
#Ömer Seyfettin
#Ahmet Refik
#Halide Edip
2 yıl önce