|

Plak yoksa müzisyen de yok

Abbey Road stüdyosunda MFÖ, Işıl Yücesoy ve Hümeyra gibi usta sanatçıların plaklarını çıkaran Plak ve Ben’in patronu Nejat Pakyüz aynı zamanda yirmi bin plaktan oluşan büyük bir koleksiyonun sahibi. Bugün insanların bilgisayar başında indirdiği melodileri bir araya getirip müzik diye sunduğunu söyleyen Pakyüz, “Plaklar yaygınlaşırsa iyi müzisyenler de yetişecektir” diyor.

Harun Karaburç
04:00 - 26/08/2018 Pazar
Güncelleme: 04:30 - 26/08/2018 Pazar
Yeni Şafak
Nejat
Pakyüz
Nejat Pakyüz

Plak ve Ben’in patronu Nejat Pakyüz, İngiltere’deki dünyaca ünlü yıldızların plaklarını kaydettikleri Abbey Road stüdyosunda MFÖ, Işıl Yücesoy, Ayten Alpman, Hümeyra, Melike Demirağ gibi usta sanatçıların plaklarını bastı. Pakyüz aynı zamanda yirmi bine yakın plağa sahip bir koleksiyoner. Bu rakamın beş binini piyasada çok ender bulunan plaklar oluşturuyor. Koleksiyonun bir kısmı İstanbul’da bir kısmı da Londra’da bulunan Pakyüz, iki şehir arasında mekik dokuyor. Bir İstanbul ziyaretinde bir araya gelip sorularımızı yönelttiğimiz Pakyüz ile koleksiyonunu nasıl oluşturduğunu konuştuk. Bugün dijital çağda iyi bir müzisyen yetişmediğini söyleyen Pakyüz, “Bilgisayar başında bir saatte indirdiği melodileri bir araya getirip müzik diye sunuyorlar. Bence bunun çözümü plak. Gençler plaklar sayesinde müziğe daha çok heves eder ve eğilir. Eline enstrüman almak ister. Çünkü plak insanları gerçek seslere yöneltiyor” diyor.

Kapılarda beklerdim

Pakyüz’ün İngiltere macerasının başlangıcına gidiyoruz. 1969 yılında henüz daha 10 yaşındayken ailesiyle birlikte İngiltere’ye gittiğini söyleyen Pakyüz, o günleri şöyle anlatıyor: “Diğer göçmenler gibi kahvelere gitmezdim. Müzik yerlerine giderdim. O zaman bütün publarda canlı müzik vardı. Şimdi pek yok. Yaşım küçük olduğu için içeri giremezdim ama müziği duyar duymaz kapının önüne oturur bitmesini beklerdim. Saatin farkında olmadan oturduğum olurdu. Akşam eve geç gittiğim için de annemden azar işitirdim. Bu şekilde sanatçılar ve şarkılar hakkında fikir sahibi olmaya küçük yaşlarda başladım.”

Pencereden konsere girerdik

“Biraz daha büyüyünce 17- 18 yaşlarına geldiğimde rock grupları çıkmaya başladı. Paramız olmadığı zaman konserlere kaçak girerdik. Tuvaletlerin camından, gizli kapılardan. Konser biletleri çok pahalıydı. Alacak durumumuz yok. Ne yapalım” diye sözlerine devam eden Pakyüz, plak merakının nasıl başladığını ise “Liseden mezun olurken bana bir hediye çeki verdiler. O hediye çekiyle gittim bir plak aldım. O günden sonra plak almaya devam ettim. Ama evde dinleyecek pikap yoktu. 10- 15 tane plağım olduktan sonra annem mecbur kaldı, bir tane ufacık bir pikap aldık. Onunla odama girip saatlerce müzik dinlerdim. Böylece bu plak aşkı içime yerleşmiş oldu” sözleriyle anlatıyor.

Enstrüman çalmıyorlar

Müzik sektörünün dijitalleşmesiyle birlikte doğru düzgün müzisyen yetişmediğinin altını çizen Pakyüz, “Sazını, gitarını, neyini alıp da sahneye çıkan bir sanatçı veya grup çok fazla yok. Bir sürü sanatçı çıkıyor piyasaya ama nasıl? Bilgisayar başında oturuyor. Hazır melodileri indiriyor. Herhangi bir nota bilgisi yok. Enstrüman çalmıyor. Ama müzisyen oluyor. Bir saatte indirdiği melodileri bir araya getirip müzik diye sunuyor. Bence bunun çözümü plaklar. Gençler plaklar sayesinde müziğe daha çok heves eder ve eğilir. Eline enstrüman almak ister. Çünkü plak insanları gerçek seslere yöneltiyor. Canlı kayıtların zevki plakta kendini hissettiriyor. Bir kere onu dinleyen başka yerden müzik dinleyemez ki” diyor.


Borsa gibi

Plak güzel ama pahalı da bir müzik tutkusu. Tekstilci olduğunu söyleyen Pakyüz’e bu kadar plağı alacak parayı nasıl bulduğunu soruyoruz. “Benim içkim, kumarım, sigaram ve gece hayatım yok. Bugünün şartlarında hesaplarsak bir paket sigara İngiltere’de 15 Sterlin filan. Ben günde iki paket sigara parasını plağa veriyorum” diyen Pakyüz bugüne kadar plaklara 20- 25 bin sterlin civarında para harcadığını belirtiyor. Plak sektörünü borsaya benzeten Pakyüz, “Bugün plaklarımı satsam tabi ki birkaç katı eder. Piyasada plaklar azaldığı zaman değeri artıyor. Şimdi elimde dünyada bir tek bende olan bir plak var. Onun değerini ben belirliyorum” diyor.

Bir plağı ne değerli yapar

Peki bir plağı değerli yapan nedir? Bu soruya Pakyüz’ün yanıtı şöyle oluyor: “Sanatçısı yaşamıyorsa ve sanatçının telif hakkı sahibi bulunmadığı için yenisi basılamıyorsa o plak değerlidir. Birinci basım plaklar da değerlidir. İlk kalıptan bin tane basıldıktan sonra ikinci ve üçüncü basımda kalıp aşındığı için seslerde de kayıplar olur çünkü. Ancak herkes ilk baskıyı anlayamaz. Genelde plak şirkletleri ona kesin bir işaret koyar. Bunu kimseye söylemez, siz onu kendiniz bulacaksınız. İşi bilenler belirli noktaları bildiği için bakar ve anlar. Bu Türkiye için geçerli değil ama. Çünkü burada pek dikkat edilmemiş böyle şeylere. Hatalı basılmış plaklar da değerlidir. Ender bulunurlar.”

Hepsi bir arada değil

Koleksiyonun en önemli kısmını beş binlik ender plaklar oluşturduğunu kaydeden Pakyüz, bütün plaklarını nerede ve nasıl sakladığını “Bu arşiv artık öyle bir hale geldi ki evde yer kalmadı. Avcılar’daki depoda yedi bin tane var. Evde bin beş yüz, iki bin plak var. Yarısından daha fazlası da İngiltere’de. Ender olanların hepsi İngiltere’de. Plakların hepsini de bir arada tutmuyorum. Allah korusun bir şey olur; hırsızlık, yangın gibi. Hepsi gitmesin! İngiltere’de de iki depo var. Bazen ben de plakların nerede olduğunu unutuyorum” sözleriyle anlatıyor.


Her sanatçının plağı basılmaz

Bugün birçok müzik mağazasında pikaplara ve plağa rastlamak mümkün. Eski plakları olmasa da yeni plaklara ulaşmak kolay. Ancak her sanatçının plağı basılması gerekiyor mu?’ diye soruyoruz Nejat Pakyüz’e. “Her sanatçı değmez. Plak dinleyicisi farklı bir dinleyici. İsim vermek yanlış olur ama bazı sanatçıların eserlerini plak yaparsanız onu kimse almaz. Plak dinleyiciisi sanatsal değeri yüksek olan plakları alır ve dinler. Popüler diye plak yapıyorlar ama onu alan insanlar bir kere dinleyip bir kenara atıyor. Pikapların durumu ayrıca kötü zaten. Bizim ülke fakir, dördüncü dünya ülkesi gibi bir tane ufak kutuyu getirmişler, iki tane düğme koyup pikap diye satıyorlar. Geçrek pikap değil ki onlar. Mikadan pikap mı olur! Pikap dediğin pikabı ayrı, amfisi ayrı, kolonları ayrı olur” cevabını veren Pakyüz, müzik dinlemenin ciddi bir hobi olduğunu hatırlatıyor.,


#Plak
#Müzik
#Pikap
#Nejat Pakyüz
#Plak ve Ben
6 yıl önce