|

Savaşın kadınları

Geçtiğimiz yıl Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan yazar Svetlana Aleksiyeviç’in kitapları bir bir dilimize kazandırılıyor. Yazar, “Kadın Yok Savaşın Yüzünde” kitabında II. Dünya Savaşı’nda yaşanan gelişmeleri kadınların gözünden değerlendiriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:00 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
GÖKHAN ERGÜR


Bu sefer kesinlikle Japon romancı Haruki Murakami'ye gidecek denilen Nobel Edebiyat Ödülü, 2015 yılında gazeteci kimliğiyle tanınan Belaruslu kadın yazar Svetlana Aleksiyeviç'e gitmişti. Muhalif görüşleri nedeniyle yıllarca sürgün hayatı yaşayan Aleksiyeviç, II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, Çernobil faciası, SSCB'nin dağılması gibi birçok travmatik ve acı olaylara tanık olmuş ve bu olayları yaşayan insanlarla yüzlerce röportaj yapmıştı. Türkçe'ye çevrilen Bir Nükleer Felaketin Sözlü Tarihi - Çernobil'den Sesler ve Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları isimli kitaplarının yanına bir de Ekim ayında Kafka Yayınları tarafından Günay Çetao Kızılırmak'ın çevirisini yaptığı Kadın Yok Savaşın Yüzünde isimli kitabı eklendi. Kitap II. Dünya Savaşı'nı yaşamış kadınların acı dolu şahitliklerini ve gözlemlerini etkileyici bir şekilde aktarıyor.



Kadınlar ilk olarak M.Ö. 4. yüzyılda Atina ve Sparta'da Yunan ordularında savaşmaya başladılar. Daha sonra Makedonyalı İskender'in seferlerine katıldılar. Yeniçağda ise İngiltere'de 1560-1650 yıllarında kadın askerlerin görev yaptığı hastaneler kurulmaya başlandı. XX. yüzyılda Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere'de kadınlar Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne kabul edilmeye başlandı; 100.000 kişiden oluşan Yardımcı Kraliyet Kolordusu ve Motorlu Taşıtlar Kadın Lejyonu kuruldu. Rusya, Almanya ve Fransa'da da askeri hastane ve sıhhiye trenlerinde birçok kadın görev almaya başladı. II. Dünya Savaşı'na gelindiğinde dünya tam bir kadın fenomeniyle karşı karşıyaydı: İngiliz ordusunda 225 bin, Amerikan ordusunda 450-500 bin, Alman ordusunda 500 bin kadın vardı. Sovyet Ordusu'nda bir milyon kadar kadın savaşmaktaydı. Erkeklere has sayılan tüm askeri branşlarda yetenekli ve başarılıydılar.



KORKUSUZ GENERALLER



Aleksiyeviç bir tarih kitabı yazmak istediğini ama bunun diğerlerinden farklı olarak erkeklerin gözünden değil kadınların gözünden yapmak istediğini söylüyor. Yazara göre savaş hakkında bildiğimiz her şeyi erkek sesinden dinlemişiz. Hepimiz, savaşa ilişkin erkek tasavvurlarının ve erkek duyumlarının mahkûmuyuz. Kadınlar hep susmuş. Cepheyi gören kadınlar bile susmuş, es kaza hatıralarından söz açtılar diyelim, kadınların değil, erkeklerin savaşını anlatıyorlar. Oysa Aleksiyeviç kadın anlatılarında, okumaya ve duymaya alışageldiğimiz şeyler yok denecek kadar azdır. Birtakım insanların diğerlerini kahramanca öldürüp zafer kazandığı ya da mağlup olduğu, dev silahların ya da korkusuz generallerin olmadığı hikâyelerdir kadınların anlattıkları. Kadınların anlattıkları başka türlüdür, başka bir şey anlatır. Kadın savaşının kendi renkleri, kokuları, ışıkları ve duygu evreni vardır. Kendi sözcükleri. Kahramanlara ve akla hayale gelmez yiğitliklere yer yoktur bu anlatılarda; insanlık dışı insan işleriyle meşgul insanlardan söz edilir sadece. Üstelik bu hikâyelerde yalnızca insanlar değil; toprak, kuşlar, ağaçlar da acı çeker. Bizimle birlikte yeryüzünde yaşayan kim varsa. Kadınları acıları kelimesiz kalmıştır, acıların kelimesizleşmesi kadar ürpertici bir şey yoktur dünyada.



Aleksiyeviç'i bu kitabı hazırlamaya iten temel soru şu olmuş: Bir zamanlar bütünüyle erkeklere ait olan dünyada kendilerine yer edinip bu yeri sahiplenmesini bilen kadınlar tarihlerine neden sahip çıkamamışlar? Kendi sözcüklerine kendi duygularına? Neden inanmamışlar kendilerine?



ACILAR ORTAK



Dedem, çocukluk hatıralarında kalan Mendek Bekir'i anlatırdı bize. Bekir yakışıklı, aslan gibi bir delikanlı. Kaderin cilvesi Yemen'de düşman eline düşer, yıllar sonra bir teneke altın, üstü başı yırtık, dili tutulmuş bir şekilde çıkıp köyüne geri döner. Bir hâl gelmiştir Bekir'e ölene kadar ağzını açmaz, gülmez, sadece ağlar. Kadın Yok Savaşın Yüzünde'yi okurken dedemin o hikâyesini dinledim sanki yeniden. Savaştan dönen insanların yalnızlığını. Başka bir gezegenden ya da öbür dünyadan dönmek gibi bir şey bu. Başkalarında olmayan, ancak orada, ölümün yanı başında kazanılabilen bir bilgi olur savaştan dönmüş kişilerde. Bir şeyi kelimelere dökmeyi denediğinde felaket hissine kapılan, dilsizleşen insanlar. Aleksiyeviç'e göre savaştan dönen kişi hikâyesini anlatmak ister, başkaları da buna meyyaldir ama olmaz, herkes aciz kalır, hikâye dilsiz kalır.







Aleksiyeviç 'in dinlediği o uçuruma benzer yaşanmışlıklardan biri: ''Sabahleyin tenkil müfrezesi köyümüzü yaktı… Sadece ormana kaçanlar kurtulabildi. Hiçbir şeysiz, elleri boş, yanlarına ekmek bile almadan kaçmışlardı. Ne yumurta ne yağ. Gece Nastya Teyze, komşumuz, sürekli ağladığı için kızını dövmüştü. Nastya Teyze'nin yanında beş çocuğu vardı. Benim arkadaşım olan Yuliya'cık en zayıflarıydı. Hep hasta gezerdi. Dört de oğlan vardı, hepsi ufak, hepsi de yemek istiyordu. Sonunda Nastya Teyze aklını kaçırdı: ''Uuu… Uuu…'' Gece Yuliya'nın annesine yalvardığını duydum: ''Anneciğim boğma beni n'olur. Bir daha yapmam. Bir daha mamacık istemem senden. İstemem…'' Yuliya'yı bir daha gören olmadı.''



Yazar hazırladığı bu kitabı uzun süre yayınlayamaz, yayınevlerinden sürekli ret cevabı alır. Dergilerden ses çıkmaz. Hüküm hep aynıdır: Fazla korkunç bir savaş anlatılmış, vahşete fazla yer verilmiş. Komünist Parti'nin öncü ve yönlendirici rolünden söz edilmemiş, kısacası kahramanlık ve yiğitlikleri anlatmak yerine kan ve bitten söz ettiği için yanlış savaşı anlatmış.



Svetlana Aleksiyeviç savaşı değil, savaştaki insanı anlatmış. Savaşın tarihini değil, duyguların tarihini, ruhun tarihini. Belirli bir zamanda yaşamış, belirli olaylara katılmış edebi insanın tarihini, insanda her daim mevcut olan o şeyi.



Kadın Yok Savaşın Yüzünde yaşamın sıcak, aydınlık ve bir yandan da acımasız yüzüne eğiliyor. Cephedeki kadınların kendilerine dağıtılan sırt çantalarından yaptığı etekleri, kesilen saç örgülerini, muharebeye giden yüz kişiden sadece yedisinin geriye döndüğü için taliplisi kalmayan sıcak lapa ve çorbayı, savaştan sonra pazara giden kadınların kırmızı et tezgâhlarına bakamamaları, hatta savaştan 40 yıl sonra bile kırmızı kıyafet giyememelerini anlatıyor. Yüreği yetene samimi bir tavsiyedir.





• • •


Kadın Yok Savaşın Yüzünde


Svetlana Aleksiyeviç


Çev.: Günay Çetao Kızılırmak


Kafka Yayınevi


Ekim 2016


404 sayfa



#Svetlana Aleksiyeviç
#Nobel Edebiyat Ödülü
7 yıl önce