|

Sorularla Türk sineması

Ketebe Yayınları ilk sinema kitabı 40 Soruda Türk Sineması’nı okurla buluşturdu. Akademisyen-yazar Mesut Bostan’ın hazırladığı kitap daha önce Türk öyküsüne, Türk romanına, postmodern edebiyata dair derlemelere yer verilen “Kırk Soruda Dizisi”nin yeni halkası olarak tasarlandı. Bostan’ın kapsamlı soruşturması sinemamızın kuruluşundan bugüne kat ettiği yolu, dönüm noktalarını, genel eğilimlerini, aykırı seslerini, bitmeyen tartışmalarını gündeme getiriyor.

Yeni Şafak
04:00 - 15/03/2019 Cuma
Güncelleme: 11:39 - 14/03/2019 Perşembe
Yeni Şafak
Sevmek Zamanı, 1965.
Sevmek Zamanı, 1965.
HİKMET EMRE ÜÇOK

Sinema dergilerinin tamamının yayın hayatına ara verdiği şu günlerde yayınevlerinin sinema literatürüne verdikleri katkılar her zamankinden daha fazla önem arz ediyor. Edebiyattan tarihe, felsefeden siyasete çeşitli dallarda ve türlerde faaliyet gösteren Ketebe Yayınları ilk sinema kitabı 40 Soruda Türk Sineması’nı okurla buluşturdu. Akademisyen-yazar Mesut Bostan’ın hazırladığı kitap daha önce Türk öyküsüne, Türk romanına, postmodern edebiyata dair derlemelere yer verilen “Kırk Soruda Dizisi”nin yeni halkası olarak tasarlandı. Bostan’ın kapsamlı soruşturması sinemamızın kuruluşundan bugüne kat ettiği yolu, dönüm noktalarını, genel eğilimlerini, aykırı seslerini, bitmeyen tartışmalarını gündeme getiriyor. Kitaptaki sorular “Erken Sinema”, “Popüler Sinema”, “Klasik Sinema” ve “Yeni Sinema” olmak üzere dört ana başlık altında toplanıyor.
İLK İZLER

Günümüze kalan filmlerin, belgelerin azlığı veya var olanlara ulaşmanın zorluğu sebebiyle sinemamızın en karanlık dönemi olarak görülen 1959 öncesi, “Erken Sinema” başlığı altında inceleniyor. Bölümdeki sorular Türk sinemasının kökenlerini araştırıyor. Sinemamızın ilklerine yer vermekle birlikte, devlet ile sinemacılar arasında bugün de devam eden ilişkinin hangi koşullarda başladığını hatırlatıyor. Sinema tarihimizdeki tutarsızlıklar ve manipülasyonları göstererek tarih yazımının sübjektifliğine de değinilen bu bölümde sinemanın diğer sanat dallarıyla ilişkisi ve uzun yıllar sinemanın tek adamı olan Muhsin Ertuğrul’un mirası da tartışmaya açılıyor. Sinemamızın görece uzun, elli yıl kadar süren teşekkül safhasının neden bu kadar sürdüğüne toplumsal koşulları göz önünde bulundurarak cevaplar arıyor.

ANA AKIMIN CAZİBESİ

Kitaptaki soruların çoğunluğu söz konusu filmlerin niceliksel eziciliğine uygun olarak “Popüler Sinema” bölümüne ayrılıyor. Ülkedeki ekonomik, politik ve toplumsal dönüşümlerin güdümünde şekillenen Yeşilçam sinemasının temel dinamiklerini üretim koşullarını göz ardı etmeden açıklamaya çalışıyor. Bölümdeki yazılar döneme damgasını vuran isimleri, mekânları, türleri, temaları inceliyor. Bir yandan ülkemizde sinemanın uzun yıllar “halk sanatı” olarak küçümsenmesine sebep olan tercihleri anlatırken; diğer yandan Yeşilçam’ın melez estetiğinin sinemanın yerli yorumu olarak görülebileceğini dile getiriyor. Farklı yazarların farklı açılardan yaklaştığı popüler sinema tartışması, kitabın bütününde olduğu gibi bazen birbirine zıt görüşlere peşi sıra yer veriyor ve hangisinin hüsn-i talil hangisinin iade-i itibar olduğu okurun değerlendirmesine bırakılıyor.

Popüler sinema tartışması yalnızca sinemamızın yılda üç yüz film gibi olağanüstü üretim rakamlarına ulaştığı ve aslında bir daha hiçbir zaman bu denli popüler olmadığı altmışlı yıllarla sınırlı tutulmuyor. Anaakımın sonraki on yıllardaki seyri de mercek altına alınıyor. Babam ve Oğlum, Recep İvedik filmleri ve televizyon dizileri üzerinden iki binli yıllardaki popüler yapımların geçmişle irtibatlandığı ve farklılaştığı yanlar tartışmaya açılıyor.


USTALARA SAYGI

Yeşilçam döneminin ve popüler sinemanın tartışıldığı bölümlerde sürekli sinemalarının istisnai karakterine atıf yapılan, filmlerinin biçim-içerik bütünlüğü ve estetik olgunluk açısından farklı bir yerde tutulması gerektiği ifade edilen isimlere ise kitabın “Klasik Sinema” başlığı altında yer veriliyor. Metin Erksan, Lütfi Akad, Halit Refiğ başta olmak üzere Türk sinemasının usta isimlerinin portre üslubundaki incelemelerine yer veriliyor. Bunun yanı sıra söz konusu isimlerin kendilerinden sonra gelen sinemacıları nasıl etkiledikleri, Türk sinemasında hangi türleri ve alışkanlıkları değiştirdikleri ve neleri temsil ettikleri anlaşılmaya çalışılıyor. Yine bu başlık altında sinemamızın belirli dönemlerine damgasını vuran akımlar, bu akımların temsilcisi olan isimler, dünyadaki örnekleri ile kıyaslanıyor ve ayrıca edebiyat-sinema ilişkisine dair Klasik Dönem özelinde bir inceleme yapılıyor.

AUTEUR’LER DÖNEMİ

Kitabın son bölümü “Yeni Sinema” doksan sonrası Türk sinemasını temsil eden auteur’lere (yaratıcı yönetmenlere) ayrılıyor. Bu bölümde Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Zeki Demirkubuz, vd. yönetmenlerin sinemalarının şahsi karakteri analiz ediliyor. Bununla birlikte Türk sinemasının kadim tartışmalarının veya yatkınlıklarının bu yönetmenlerin filmlerinde ortaya çıkıp çıkmadığı, bu sorunlar ve imkânlarla dolu mirasla ne şekilde yüzleştiklerini veya sinemaya nasıl bir yenilik getirdikleri de irdeleniyor. Kitabın bütünündeki sinemayı incelerken ekonomik koşulları göz ardı etmeyen yaklaşım burada da terk edilmiyor. Anaakımın kalıplarından uzak kalarak üreten bu yönetmenlerin dahil oldukları alternatif dağıtım ağları, film festivalleri ve uluslararası fonları masaya yatırılıyor.

ESKİ SORULARA YENİ CEVAPLAR

40 Soruda Türk Sineması sinemamızı bugüne getiren ustalara saygı göstermekle birlikte, günümüzde yaşanan sorunların tohumlarını geçmişte aramaktan geri durmuyor. Kitabın soru-cevap şeklinde kurgulanması üslubu akademik kalıplardan çıkarmakla birlikte, tartışmacı dili bütüne yayıyor ve okurun işini hayli kolaylaştırıyor. Sorular ve cevaplar bilgilendirici olduğu kadar, yerleşik yanlış ve peşin hükümleri kırmayı, sinema tarihimizde daha önce fark edilmemiş bağlantılar kurmayı hedefliyor. Mesut Bostan eski sorulara yeni ve özgün cevaplar ararken, sorduklarının pek çoğu yeni sorulara zemin hazırlıyor.

#sevmek zamanı
5 yıl önce